< Çağrımızdır

Türkiye ve Kürdistan Halklarına

Seçimlere şunun şurasında birkaç gün kaldı. Bu seçimlerde yer alan başlıca iki taraf, dinci faşist iktidar ve gerici-faşist “Millet İttifakı” gerçek yüzlerini ortaya koymaya başladılar.

Dinci faşist iktidarın başı RTE, “Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez” diyerek, yönetimi seçimlerle devretmeyeceğini açıkça ilan etmiştir.

Dinci faşist iktidarın ikinci başı, tehdit çıtasını daha da yükselterek,  “Bu hainler alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet ceza alırlar ya da vücutlarına mermi alırlar” sözleriyle ölüm tehdidi yağdırdı.

Son haftalardaki açıklamalar ve olaylar bu sözlerin birer kuru tehditten ibaret olmadığını gösterdi. Erzurum'da, polis ve Vali'nin gözü önünde faşistlerin CHP mitingine yaptıkları saldırı bunun son örneği oldu.

Buna karşılık, gerici-faşist “Millet İttifakı” özellikle seçim akşamı ve gecesi ne yapacağını Kılıçdaroğlu'nun ağzından açıkladı. Dinci faşist iktidarın, daha oyların sayımı bitmeden kendini seçimlerin galibi ilan ederek “atı çalıp Üsküdar'ı geçmesi”ne sesini çıkarmayacağını; o gece herkesi evde kalmaya çağırarak belli etti.

Biz bu oyunu 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, “adam kazandı” mesajı ve “kardeş kanı dökülsün istemiyoruz, herkes evine gitsin” çağrılarıyla görüp yaşamıştık. Şimdi aynı oyunu birkaç değişiklikle sahnelemeye hazırlanıyorlar.

Bir avuç sömürücü ve dinci faşist iktidardan nemalanan tarikatlar dışında kalan herkes bunlardan kurtulmak istiyor; değişim istiyor.

Kürt halkı değişim istiyor. Kadınlar değişim istiyor. Gençlik değişim istiyor. Ermenisiyle, Yahudisiyle, Alevisiyle, ezilen ulusal topluluk halkları değişim istiyor. Herkes derin bir öfke içinde.

Ancak şimdi, dinci faşist iktidar silahlı çetelerini sokağa salarak ve daha başka yol ve yöntemlerle iktidarı gasbetmeye hazırlanıyor.

Millet ittifakı” ise, “kardeş kavgası istemiyoruz, sağduyulu olalım” numarasıyla bizi eve hapsetmeye, böylece yönetimi dinci faşist “Cumhur İttifakı”na teslim etmeye hazırlanıyor. Kılıçdaroğlu'nun “seçim gecesi evde kalın” çağrısı budur; başka bir anlamı da yok.

Bu oyunu bozmak için kendi kaderimizi kendi elimize almalıyız. Öfkemizi isyana; isyanımızı devrime dönüştürmeliyiz!

Bize tam ve kesin kurtuluş gerek. Tam ve kesin kurtuluş, “Kandil'i yerle yeksan etme” sözü vermiş, dinci faşist iktidarın Kürt halkına karşı her savaş adımına onay vermiş Kılıçdaroğlu'ndan, Akşener'den Davutoğlu'ndan, diğerlerinden gelmez; gelmeyecek.

Bunlardan kurtuluş bekleyenleri karşılaşacakları tek şey derin bir hayal kırıklığıdır. Seçimlerden kurtuluş umanlar umutsuzluk duvarına çarpmaktan kurtulamazlar.

İki ülkenin işçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır! İşçiler, gençler, kadınlar, yoksullar kendilerini kurtarırken toplumu da kurtaracaklar.

Bugün bu mümkün mü? Evet mümkün. Türkiye ve Kürdistan emekçi halkları ufak bir kıvılcımla patlamaya hazır bir barut fıçısı gibidir. Herkes değişim istiyor. Herkes büyük bir öfke, zaptedilmez bir kızgınlık içinde. Herkes ayaklanmacı bir ruh hali içinde.

Seçim günü ve gecesi, dinci faşist yönetimin seçimi gasbetme girişimine karşı sokağa çıkalım; bu öfke ve kızgınlığımızı isyana dönüştürelim! İsyan ve ayaklanmamız, bizi eve hapsetmeye çalışan Kılıçdaroğlu ve ekibini yönetime taşımak için değil, kendi kaderimizi kendi elimize almayı; emeğin iktidarını kurmayı amaçlamalıdır.

Cumhur İttifakı”ndan “Millet İttifakı”na; oradan devlet bürokrasisine kadar bütün karşı devrim cephesi dağınıklık, bölünmüşlük, çözülme, keşmekeşlik içinde.

Kurtuluşumuz için bütün iktidarı ele geçirmekten başka yol yok. Seçim günü ve gecesi sokağa çıkarak kendi iktidarımız için mücadele edelim!

MÜCADELE BİRLİĞİ PLATFORMU