< 1 Mayıs’ta Taksim’e

İçinde bulunduğumuz kriz ortamı gençleri, işçileri, emekçileri günden güne yaşamın dışına itiyor. Öğrenci gençlik eğitimden uzaklaştırılıyor, bir kenara atılıyor. Sermaye sahipleri zenginliğine zenginlik katarken işçi sınıfı açlıkla, sefaletle sınanıyor. Bu iki sınıf arasındaki uçurum derinleşirken, yaşadığımız deprem bir kez daha kapitalist sistemin amaçlarını gözler önüne serdi.

Sermayenin çıkarı söz konusu olduğunda en ufak bir eylemde işçilerin tepesine dikilen, demokratik hak talep edenlerin karşısına binlerce gücüyle anında koşan devlet; biz günlerce soğuktan donarak, aç kalarak ölürken bir anda yok oldu. Kriz anını yönetemedikleri yetmezmiş gibi sonrasında hayatta kalanlarımızı da yaşayan ölülere çevirdiler, dayanılmaz koşullarda yaşamaya mahkûm ettiler. Şimdi ise bu kaos ortamını fırsata çevirmek için ellerinden geleni yapıyor, daha insanlar ölülerini alamadan şehirleri imara açıyorlar.

Bütün bu kaos sürerken gündem değişiyor, seçime sürükleniyoruz. Halk bu cehennem ortamından kurtulmanın yollarını ararken onlar seçimi işaret ediyor. Bize bu koşulları dayatan sistemi hangi temsilcisinin devam ettireceğini seçmemizi istiyorlar.

Halkı seçime iten herkes yalan söylüyor. Yalan söylüyorlar, boş umut aşılıyorlar. Bizi seçimden sonra barış, huzur ortamı bekleyeceğine; açlık, sömürü ve sefaletin biteceğine inandırmaya çalışıyorlar. Özgürlüğümüzü kazanacağımızı düşünelim istiyorlar. Ama nafile. Toplumsal tüm kesimler seçimlerin hayatlarımızı değiştirmek bir yana daha da büyük bir sefalet, yoksulluk, baskı altında geçeceğini net bir biçimde görüyor. O yüzden bizler gençliğin, işçi sınıfının, kadınların öz gücüne dayanarak, birlikte devrim mücadelesini büyüterek köklü değişiklikleri kazanabileceğimizi biliyoruz.

Böylesi bir süreçte de işçi sınıfı mücadelesinin Türkiye ve Kürdistan’da ve aynı zamanda tüm dünyada büyüdüğünü görmek mümkün; hayat pahalılığına karşı eylemler yapılıyor, fabrikalar işgal ediliyor, kitlesel eylemlere tanık oluyoruz. Hiçbir baskı ve yıldırma politikası, işçi sınıfının kabaran öfkesini dindiremiyor. Bu mücadelede geleceksizliğe, gerici eğitime mahkum edilmiş öğrenci gençlik olarak işçi sınıfının saflarındayız. Biliyoruz ki bizlerin kurtuluşu, işçi sınıfının kuruluşundan bağımsız değildir. Bizleri sömüren bu sistemi yıkana dek işçi sınıfının mücadelesine omuz vermeye devam edeceğiz!

Şimdi deprem katliamının öfkesiyle, öğrenci gençliğin, katledilen tüm kadınların sesiyle, işçi sınıfının amansız mücadelesiyle karşılıyoruz 1 Mayıs'ı. Birlik olacağız ve barikatları “Bu Düzen Değişecek, Şimdi Devrim Zamanı” diyerek aşacağız.

1 Mayıs'ta tüm işçileri, emekçileri, gençliği faşizmi yıkma ve özgürlüğü kazanma hedefiyle Taksim'e çağırıyoruz!

Onlar enkazı başımıza yıktı,

bizse haykırıyoruz:

BU ENKAZI DEVRİM KALDIRIR!

Yaşasın 1 Mayıs!

Biji Yek Gulan!

Devrimci Öğrenci Birliği