Krizlerle, açlıkla, ölümlerle sınanıyoruz. Tam bir toplumsal felaket haline getirilen depremin korkunç kıyımlarından geçiyoruz.

Günlerce kıllarını bile kıpırdatmadan öylece seyrettiler enkaz altında yüzbinler halinde yitip gidişimizi. Soğukkanlılıkla beklediler yıkıntılar arasında yankılanıp duran “buradayım” çığlıklarının günden güne duyulmaz hale gelişini.

Kelimenin gerçek anlamında açlığın ürkütücü pençesinde kıvranırken art arda vuran depremler yüzbinlerce canımızı aldı aramızdan. Soğukkanlı bir cinayet şebekesi gibi bir silaha çevirdi dinci faşizm bu korkunç felaketi. Ölülerimizi bile gömememiş olmanın hüznü ve hıncı var bir yanda. Diğer yanda dayanılmaz şartlar altında yaşama tutunma çabası!..

Kriz, işsizlik ve açlık sarmalına eklenen bu korkunç yıkım eşliğinde bir seçim sürecine sürüklüyorlar hepimizi. Bir tarafta biz tüm bu cehennemi yaşarken iktidarda olan dinci faşizm ve onun şefi RTE, diğer tarafta cümle sosyal reformistlerin şakşakçılığı eşliğinde bir “kurtuluş umudu” olarak parlatılan Kılıçdaroğlu. Her ikisi de sermaye sınıfının has adamı, her ikisi de emekçi düşmanı. Yoksul emekçi kitlelerin, Kürt halkının, işçilerin çıkarına değil, doğrudan sermaye düzeninin bekası için yarışan iki aday!..

Bize dayatılan ölümle sıtma arasında bir tercih bile değil artık. Katlanılmaz bir cehenneme mahkum ettiler bizi. Ve kapımızda kimin nöbet tutacağını söyleyelim diye sandığa gitmemizi istiyorlar!

Görünüşte işçi ve emekçi sınıflar safında olanların büyük bir kısmı da bu oyuna ortaklar. Onlar için seçenekler arasında bu cehennemden kurtuluş yok. Bu düzeni yıkıp, yeni bir dünyayaratmak söz konusu bile değil. Tüm söyledikleri, sandık yoluyla dinci faşist iktidarın gönderilmesi. Sanki böylece üstümüzdeki tüm baskılar sona erecek, işsizlik ve açlık sona erecek! Sanki özgürlükler kazanılacak, barış gelecek!

Koca bir yalan bunların hepsi. İşçi ve emekçiler olarak amansız bir kavga içindeyiz. Bir varlık yokluk savaşı veriyoruz. Ne Kılıçdaroğlu ve ekibi kurtarabilir bizi, ne hafifletebilir çektiklerimizi. Bu kapitalist sömürü düzeninden kaynaklanıyor bütün sorunlar. Çözüm de elbette bu düzenin yıkılmasıyla işçi ve emekçilerin kuracağı devrimci demokratik iktidar.

İşte bu şartlarda karşılıyoruz bu yıl 1 Mayıs’ı.

1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü. Kapitalizme karşı savaş günü. 1 Mayıs, bizi kurtuluşa götürecek şiarlarla 1 Mayıs Alanı’na, Taksim’e akma günü!

Deprem bölgesinin öfke ve direncini taşıyan “Ma Rıhna Nıhna Hon” (Gitmedik, Buradayız!) sloganını Taksim’de haykıracağız!

İşçi ve emekçilerin, Kürt halkının, gençlerin ve kadınların, tüm yoksulların gelecek umudu, sadece ve sadece devrimdir. Bu umudu kuşanarak 1 Mayıs’ta Taksim 1 Mayıs Alanı’na yürüyeceğiz.

Tüm işçi ve emekçileri “Şimdi Devrim Zamanı” şiarıyla Taksim’e çağırıyoruz.

1 Mayıs’ta Taksim’e, 1 Mayıs Alanı’na!

Şimdi Devrim Zamanı!

Mücadele Birliği Platformu