“Denizlerin nabzı hala bu meydanda atıyor”... Tarihsel bir gerçeği, bu kısacık tümcede çok çarpıcı bir şekilde dile getirdi İstanbul Üniversitesi öğrencileri. ...

Artık savaş adımlarından, girişim ve kışkırtmalardan, fiili savaşlardan başımızı kaldıramaz olduk. Her gün bir cephede, bir bölgede ani patlamalar şeklinde gelişiyor olaylar. Ankara’nın dış ilişkileri neredeyse herkesle kesintisiz bir gerilim, kışkırtma ve savaş üzerine şekilleniyor. Kapitalist dünya topyekun bir savaşa doğru gider ve bir dizi bölgede savaşlar sürerken, dinci faşizm tüm bölgeyi ve hatta büyük güçleri savaşa sürükleyecek adımlar atmada başı çekiyor.

Karabağ (Artsakh) savaşında bir türlü ateş kesmeyen ateşkeslerin akamete uğramasında Türkiye’nin bariz parmağı var. Dün İlham Aliyev’in “Bizdeki Türk F-16’lar tatbikat için gelenler. Ancak bize dışardan müdahale olursa, Türk F-16’ları semada görecekseniz” sözü, aslında durumu kelimenin gerçek anlamında gözler önüne seriyor. Bunun üzerine söylenecek hiçbir söz yoktur.

Türkiye'nin, kuşkusuz ABD aktif desteğiyle, KDP üzerinden Başur Kürdistan’da savaşı tırmandıracak adımlarına dikkat çekmiştik. Dün KDP yığınaklarının yoğunlaştığı ve bunun “Kürtlere hizmet et”mediği Kandil tarafından vurgulandı. Zaten yoğun çatışmaların devam ettiği savaşın bu cephesi de alabildiğine genişleyecektir.

Aynı dönemde Suriye ve Rojava’da Ankara’nın gittikçe tonu yükselen bir savaş dili, buralarda savaşın kızışacağını göstermekteydi. Ayn İsa, dinci faşizm açısından bir denemeydi. Ve tabii Rusya ile Özerk Yönetim arasındaki açının gittikçe büyümesinin hem göstergesi, hem sonucuydu. Ankara’nın dinci çetelerinin buradaki saldırısından sonra bu açı daha da büyüdü.

Suriye’de savaşın asıl büyüğü, kuşkusuz İdlib’ten kopup geliyor. “İdlib Savaşına Hazırlıklar”a işaret etmiş ve Türkiye’nin İdlib kuşatma altında kalan askeri gözlem noktalarından çekilmesini hem bu noktaların artık işlevsiz kalmasına ve hem de daha müstahkem mevziler kurarak dört başı mamur bir savaş hazırlığına yorumlamak lazım” demiştik üç gün önce. Dün Rus savaş uçakları İdlib’te Feylak el Şam eğitim kampını vurdu. Kimi kaynaklara göre yetmiş dinci çete öldü, yüzden fazlası yaralandı.

Vurulan grup, “Fetih Ordusu”nun (El Nusra’nın temelini oluşturduğu örgütlenme) parçasıydı. Ordan ayrılarak Türkiye'nin donatıp eğittiği “Suriye Milli Ordusu” denilen yapının içinde yer aldı. Yani Rusya, doğrudan doğruya Ankara’nın adamlarını vurdu.

Moskova-Ankara “partnerliği” kitaplara geçecek karmaşıklıkta bir ilişki doğrusu! Bir dizi coğrafyada karşı karşıya konumlanan bir “partnerlik”!..

Kuşkusuz bunların neredeyse tamamında Ankara’nın ardında Washington’ın silueti yükseliyor. Suriye (ve Rojava) konusunda Rusya'ya karşı Türkiye’nin (belirli oranlarda ABD’nin) adımı Transkafkas üzerinden Kafkasya’yı dinamitleme çabası olarak öne çıkmaya başlıyor. Rusya’nın belirli bir süredir beklemeye aldığı İdlib operasyonu ve özellikle “Ankara’nın adamlarına” düzenlediği esaslı hava saldırısı, karşı adım olarak okunacak nitelikler taşımakta. Savaşın ağırlığı kuzeyden güneye kayacak gibi görünüyor.

Suriye’yi Rusya için bataklığa çevirme” (Jeffrey’nin sözü) stratejisi, salt Suriye (ve Rojava) ile sınırlı değil. Ve bu stratejide Türkiye’nin rolü her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Bölgede savaş kışkırtıcılığı ve yayıcılığı politikası, dinci faşist iktidarın “müstakil çıkarlarının” sonucu değil. Elbette bu türden istek, yönelim ve eğilim var. Ama tüm bu çabalar, özünde, bir yanda içerde devrimin baskısından kurtulma çabalarının, diğer yanda “BOP’un eş başkanı” olan (kişi değil) dinci faşist iktidarın üstlendiği görevin yansımalarıdır.

RTE bir süredir her konuşmasında “Türkiye’nin kaderi ile AKP’nin kaderi birleşmiştir” deyip duruyor. Bu gelişmelere baktığımızda, dinci faşist iktidarın geleceğinin tüm bölge gericiliğinin kaderiyle de belirli oranlarda birleştiği anlaşılıyor. Bu karşı-devrim üssü yıkıldığında ortaya ne muazzam bir boşluk çıkacağını tahayyül etmek bile zor.

17 Nisan tarihinde sürgün oldum. Sabah erken saatlerde odayı basarak, 3 kişinin sürgün olduğunu söylediler. ...

İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği Meclisi, Nisan ayı iş cinayetleri raporunu yayınladı. Rapora göre Nisan ayında 8'i çocuk işçi olmak üzere en az 152 işçi iş cinayetlerinde yaş...

Maraş merkezli deprem döneminde gözaltında işkence gören ve 8 gün sonra şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Tahsin Nihadioğlu için, Antakya Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi önünde E...

“Devrim yapmaktan geliyorum.” Bu kısacık sözde ne dehşetli bir irade, ne derin bir farkındalık bilinci var böyle! ...

Sınıf mücadelesi çok dinamik, çok canlı ve son derece yoğun. Karşıtların savaşı tarafından biçimlenen somut politik durum yerini yenisine bırakıyor. Hızlı değişim bizde güncel o...

Mücadele Birliği Platformu, 6 Mayıs 1972'de idam edilerek katledilen THKO savaşçıları Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan'ı Ankara'da Karşıyaka Mezarlığı'nda yapılan programl...

Eskişehir’de “Dünya Üzerindeki En Görkemli Bayram Emeğin İktidarı Aldığı Gün Olacaktır!” şiarıyla 1 Mayıs’a çıkan Eskişehir Devrimci Öğrenci Birliği, 1 Mayıs günü saa...

“Bir günlük eylem değildi yaptığımız, bir günlük bir irade beyanı değildi” dedi 1 Mayıs 2025 Taksim Tertip Komitesi 1 Mayıs’ın ertesinde; “Bu irade birkaç kişinin değil 19 M...

  İstanbul Şişli'de boşandığı erkek tarafından bu sabah sokak ortasında katledilen Bahar Aksu için aralarında Emekçi Kadınlar'ın (EKA) da olduğu kadın örgütlerinden yüzlerce kad...

  Üniversite öğrencileri, idam edilerek katledilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı Beyazıt Meydanı'nda andı. Denizler idam edilse de, kalplerinin Beyazıt Meydanı'nda atmaya ...

Kimsenin kuşkusu yok hem nesnel koşullarıyla, hem öznel aktörleriyle, hazırlığı uzun yıllara yayılan bir ayaklanma süreci içindeyiz. Bu iki yönlü hazırlığın adım adım olgunlaşm...

Arama

 

LENİNİST TEORİ

ÖNSÖZ

           Onsoz

Yeni Kitaplarımız

E-Kitap

Tüm E-Kitaplar için resme tıklayınız...

Editoryal 2023-2

 

Zafere Kadar Genç Yoldaş

Ukrayna Kimin Savaşı

 

Dergilerle Kısa Tarih