Devrimci Öğrenci Birliği’nin (DÖB) İstanbul Newroz'unda yapılan provokasyon girişimlerine dair açıklamasını paylaşıyoruz.
Mücadele Birliği Platformu'nun da örgütleyicilerinden olduğu İstanbul 2024 Newroz'unda yaşananlara dair Tertip Komitesi'nin açıklamasını paylaşıyoruz.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Taşeron Şoförleri "Eşit İşe Eşit Ücret, İnsanca Yaşam" talebiyle İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Şoförlerin taleplerini içeren basın açıklaması yaparak oturma eylemine geçmesi sonucu İstanbul İl...
“Bergama’dan çıktık. Duyun sesimizi, dinleyin hikayemizi! Kadın işçiler hesap sormaya geliyor!” diyen Agrobay işçileri, bugün Ankara’ya yürüyüşe geçti.
Dün Yenikapı Newroz alanında saldırıyla karşılaşan Emekçi Kadınlar'ın sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamayı paylaşıyoruz.
İstanbul’da Newroz, yüzbinlerin katılımıyla Yenikapı Miting alanında gerçekleşti. Saat 13.00'te başlayacak miting için saatler öncesinden toplanmaya başladı.
Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen Kocaeli 1 No’lu Şube bugün MESEM'e ve MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı İzmit Meslek Lisesi Önü Yürüyüş Yolu'nda bir basın açıklaması gerçekleştir.
HBDH Yürütme Komitesi, 16 Mart katliamları dolayısıyla bir açıklama yayınladı, “Beyazıt’tan Halepçe ve Gazi’ye kadar tüm katliamların hesabını sormak için Birleşik Devrim mücadelesi zemininde, kavgayı hep birlikte büyütelim" dedi.
2024 yılı Newrozunu acılarımızın öfkeyle harmanlandığı, baharın gelişiyle yaşamı yeniden kurma gücümüzle ve umutlarımızla karşılıyoruz. Dünyanın dört bir yanında ezilen halklar emperyalizme, kapitalizme ve gericiliğe karşı isyan bayrağını...
14 Mart Tıp Bayramı’na giderken, hekimler 14 acil taleplerini açıkladı, 16 Mart’ta İstanbul Kadıköy’de saat 14.00’te düzenleyecekleri, “Büyük Hekim Yürüyüşü”ne çağrı yaptı.
DİSK Genel-İş Anadolu Yakası 1 Nolu Şube üyesi işçiler, ek protokol görüşmelerinde taleplerinin karşılanmaması üzerine Kadıköy Belediyesi önünde eylem yaptı.
13 Mart Savaşçıları, idamlarının 42. yılında İzmir Buca’da, Hacılarkırı Mezarlığında yoldaşları tarafından anıldı. Saygı duruşu ve sloganlarla yapılan anmada 13 Mart Savaşçıları Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun, Necati Vardar bir kez daha...
29 yıl önce Gazi Katliamında yaşamını yitirenler Gazi Mahallesi'nde yapılan yürüyüş ve basın açıklamasının ardından Gazi Mezarlığı'nda mezarları başında anıldı.
DİSK-AR yayınladığı yeni araştırma bülteni ile emekli ikramiyelerine değindi, emeklilere verilen ikramiyenin “bayram harçlığı” olduğunu açıkladı. Buna göre, Emeklinin ikramiye kaybı en az 15 bin Tl!
Mücadeleci işçi sendikaları, 9 Mart sabahı işkenceyle gözaltına alınan Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı'nın serbest bırakılması için Kadıköy Süreyya Operası önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Artık savaş adımlarından, girişim ve kışkırtmalardan, fiili savaşlardan başımızı kaldıramaz olduk. Her gün bir cephede, bir bölgede ani patlamalar şeklinde gelişiyor olaylar. Ankara’nın dış ilişkileri neredeyse herkesle kesintisiz bir gerilim, kışkırtma ve savaş üzerine şekilleniyor. Kapitalist dünya topyekun bir savaşa doğru gider ve bir dizi bölgede savaşlar sürerken, dinci faşizm tüm bölgeyi ve hatta büyük güçleri savaşa sürükleyecek adımlar atmada başı çekiyor.
Karabağ (Artsakh) savaşında bir türlü ateş kesmeyen ateşkeslerin akamete uğramasında Türkiye’nin bariz parmağı var. Dün İlham Aliyev’in “Bizdeki Türk F-16’lar tatbikat için gelenler. Ancak bize dışardan müdahale olursa, Türk F-16’ları semada görecekseniz” sözü, aslında durumu kelimenin gerçek anlamında gözler önüne seriyor. Bunun üzerine söylenecek hiçbir söz yoktur.
Türkiye'nin, kuşkusuz ABD aktif desteğiyle, KDP üzerinden Başur Kürdistan’da savaşı tırmandıracak adımlarına dikkat çekmiştik. Dün KDP yığınaklarının yoğunlaştığı ve bunun “Kürtlere hizmet et”mediği Kandil tarafından vurgulandı. Zaten yoğun çatışmaların devam ettiği savaşın bu cephesi de alabildiğine genişleyecektir.
Aynı dönemde Suriye ve Rojava’da Ankara’nın gittikçe tonu yükselen bir savaş dili, buralarda savaşın kızışacağını göstermekteydi. Ayn İsa, dinci faşizm açısından bir denemeydi. Ve tabii Rusya ile Özerk Yönetim arasındaki açının gittikçe büyümesinin hem göstergesi, hem sonucuydu. Ankara’nın dinci çetelerinin buradaki saldırısından sonra bu açı daha da büyüdü.
Suriye’de savaşın asıl büyüğü, kuşkusuz İdlib’ten kopup geliyor. “İdlib Savaşına Hazırlıklar”a işaret etmiş ve “Türkiye’nin İdlib kuşatma altında kalan askeri gözlem noktalarından çekilmesini hem bu noktaların artık işlevsiz kalmasına ve hem de daha müstahkem mevziler kurarak dört başı mamur bir savaş hazırlığına yorumlamak lazım” demiştik üç gün önce. Dün Rus savaş uçakları İdlib’te Feylak el Şam eğitim kampını vurdu. Kimi kaynaklara göre yetmiş dinci çete öldü, yüzden fazlası yaralandı.
Vurulan grup, “Fetih Ordusu”nun (El Nusra’nın temelini oluşturduğu örgütlenme) parçasıydı. Ordan ayrılarak Türkiye'nin donatıp eğittiği “Suriye Milli Ordusu” denilen yapının içinde yer aldı. Yani Rusya, doğrudan doğruya Ankara’nın adamlarını vurdu.
Moskova-Ankara “partnerliği” kitaplara geçecek karmaşıklıkta bir ilişki doğrusu! Bir dizi coğrafyada karşı karşıya konumlanan bir “partnerlik”!..
Kuşkusuz bunların neredeyse tamamında Ankara’nın ardında Washington’ın silueti yükseliyor. Suriye (ve Rojava) konusunda Rusya'ya karşı Türkiye’nin (belirli oranlarda ABD’nin) adımı Transkafkas üzerinden Kafkasya’yı dinamitleme çabası olarak öne çıkmaya başlıyor. Rusya’nın belirli bir süredir beklemeye aldığı İdlib operasyonu ve özellikle “Ankara’nın adamlarına” düzenlediği esaslı hava saldırısı, karşı adım olarak okunacak nitelikler taşımakta. Savaşın ağırlığı kuzeyden güneye kayacak gibi görünüyor.
“Suriye’yi Rusya için bataklığa çevirme” (Jeffrey’nin sözü) stratejisi, salt Suriye (ve Rojava) ile sınırlı değil. Ve bu stratejide Türkiye’nin rolü her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Bölgede savaş kışkırtıcılığı ve yayıcılığı politikası, dinci faşist iktidarın “müstakil çıkarlarının” sonucu değil. Elbette bu türden istek, yönelim ve eğilim var. Ama tüm bu çabalar, özünde, bir yanda içerde devrimin baskısından kurtulma çabalarının, diğer yanda “BOP’un eş başkanı” olan (kişi değil) dinci faşist iktidarın üstlendiği görevin yansımalarıdır.
RTE bir süredir her konuşmasında “Türkiye’nin kaderi ile AKP’nin kaderi birleşmiştir” deyip duruyor. Bu gelişmelere baktığımızda, dinci faşist iktidarın geleceğinin tüm bölge gericiliğinin kaderiyle de belirli oranlarda birleştiği anlaşılıyor. Bu karşı-devrim üssü yıkıldığında ortaya ne muazzam bir boşluk çıkacağını tahayyül etmek bile zor.