Makale Dizini

Yorum yapmaya gerek yok, öyle değil mi?

ANAP Genel Başkanı Yılmaz: “Bu işi bu kadar abartmayın. Bu ülkede bir futbol maçında bile bu kadar çok insan ölüyor.” Ne anlamı var ki faşizm için 35 insanın yakılarak öldürülmesinin, o bu türden suçlarla ayakta kaldığını çok iyi biliyor ve geleceği için zorunlu görüyor.

“Devlet onların yanındaydı.” diyor bir oyuncu… Bu sözlerin sahiplerinin yönettiği bir ülkede başka suçlu aramaya gerek var mı? “Bir polis yürüyenlere, üzerimde kıyafet olmasa ben de size katılırdım.” diyorsa ve olayları engellemek için hiçbir şey yapmıyor hatta kışkırtıyorsa, başka suçlu aramaya gerek var mı? “6000 kişilik askeri birlik Sivas’ta ama olaylara müdahale etmek için hiçbir şey yapmadı.” Neden yapsınlar ki, amaçlanan zaten sokaktaki güruhla, askeri, polisi karşı karşıya getirmemek değil mi? Tüm bunlardan çıkan sonuç şudur ki, Sivas, Türk ve Kürt işçi emekçilerine karşı başlatılmış topyekûn saldırının adıdır. Katliamlar sürecinin başlatılmasıdır.

Oyunun en önemli repliklerinden birisi Goethe’nin şu sözüydü: “Hiçbir şey eyleme geçen cehalet kadar korkutucu olamaz.” Evet doğru… Peki, harekete geçen cehaletten daha korkutucu değil midir onları harekete geçirenler? Kendi çıkar dünyalarının bozulmaması için halkları birbirine kırdıranlar? Bunun için uzmanlar yetiştirenler, senaryolar oluşturanlar? İnsanı, doğayı, geleceği yok oluş gerçekliğiyle karşı karşıya getirmiş bir sistem olan kapitalizmden daha korkutucu hiçbir şey olamaz.

“Yaşamak görevdir bu yangın yerinde / Yaşamak, insan kalarak” demiş Ataol Behramoğlu Sivas’ın ardından yazdığı şiirde, ama yeter mi sadece insan kalarak yaşamak… İşçi ve emekçi halklara karşı eyleme geçen faşizmin karşısında eyleme geçmektir görev bu yangın yerinde…

Amacımız eğer “Sivas’ı Anlamak” ise, öfkemizi, acılarımızı, kinimizi doğru hedeflere yöneltmek zorundayız.  Ve bir daha yaşamamak için, sermayenin şu yanını iyi tanımak ve onu ortadan kaldırmak için mücadele etmek zorundayız. Sermaye, “Güvenli bir yüzde 10 kâr ile her yerde çalışmaya razıdır; kesin yüzde 20, iştahını kabartır; yüzde 50, küstahlaştırır; yüzde 100, bütün insancıl yasaları ayaklar altına aldırır; yüzde 300 kâr ile sahibini astırma olasılığı bile olsa, işlemeyeceği cinayet, atılmayacağı tehlike yoktur. Eğer kargaşalık ile kavga kâr getirecek olsa, bunları rahatça dürtükler.”

Geleceğimizi güvence altına almak istiyorsak, Sivas’ı anlamak ve bir daha bu türden olaylar yaşamak istemiyorsak, yapabileceğimiz tek şey, özel mülkiyete dayalı, sömürü düzenini ortadan kaldırmak, sınıfsız bir dünya olan komünizme giden yolu açmaktır.

ÖNSÖZ, 10. Sayı, Kış ‘08