< < Pandemi ve İnsani Bir Toplum Arayışı

Sermayeye dayalı bugünkü üretim sistemi ve kapitalizm uzun bir süre önce kendi son sınırlarına dayanmış; yeni evreyle de çöküş sürecine girmişti.

Covid 19 salgını bu durumu herkesin göreceği biçimde açığa çıkardı. Tekrarı pahasına belirtmek gerekir ki, kapitalist toplum kendi yıkılış ögelerini kendisiyle birlikte bağrında taşır, geliştirip olgunlaştırır. Bütün bir kapitalist tarih boyunca burjuvazinin en iyi yaptığı iş, kendi sonunu hazırlaması oldu. Bu tarih boyunca daha çok kar ve rekabet dürtüsüyle hareket eden burjuvazi, kendi yıkımının maddi koşullarını da olgunlaştırdı. Proletaryaya ise sınıf mücadelesini sonuna kadar götürmek; sermayeye dayalı bu üretim sistemine ve burjuva topluma devrim yoluyla son vermek kaldı.

Salgının ortaya çıkışından sonra her yerde, “hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı”, “bu sistemin değişmesi gerektiği”, “daha iyi ve daha insani bir sistem” kurulması gerektiği konuşuluyor. Her şeyden önce daha iyi ve daha insani bir sistem kendiliğinden gelmez, bunun için mücadele etmek gerekiyor.

Kapitalizmin insanlığın gelişiminde yararlı olan neyi varsa hepsi de geçici ve göreceydi. Bu yararlı yönlerini de uzun zaman önce tüketen kapitalizm, artık insanlığa ve insanın da bir parçası olduğu doğaya zarar veriyor. Kapitalizmde ekonomik ve politik gücü elinde tutan burjuvazinin verdiği zararlara rağmen bu sistemin sürmesinde yaşamsal çıkarı var. Çünkü burjuva sınıfın varlık nedeni ve koşulu ücretli emeğin sömürüsüdür; bu sınıf yalnızca başkalarının emeğine dayanarak var olabilir.

“Daha insani bir sistem” için öncelikle kapitalizmin yıkılması, koşulların iyileştirilmesi ve insanileştirilmesi gerekiyor. Kapitalizm yıkılmadan “daha iyi ve daha insani” bir sistem kurulamaz. Yeni bir toplum arayışındaki insanlar, yeni toplumun, eski toplum olan kapitalizmden her bakımdan ve her yerde daha iyi ve daha üstün olduğunu anladıklarında yeni toplum fikri kafalarında oturmaya başlar ve yeni topluma yönelirler. Bu açığa çıkıp geniş kitleler tarafından anlaşıldığı zaman, kitlelerin yeni toplum uğruna harekete geçmelerini hiçbir güç engelleyemez.

Gazetemizin web sayfasında 21 Mayıs tarihinde yayınlanan Umut Çakır’ın “İnsanlığın Kurtuluşu Proletaryanın Kurtuluşundan Geçer” başlıklı bir makalesi vardı. Bu makalede, bir işçinin gereksinimlerini karşılayabilecek çalışma süresi üzerinde duruyordu. Bir iki cümleyle ifade edersek; üretici güçlerin bugünkü gelişim düzeyinde ve bugünkü koşullarda, çalışan bir işçinin kendisinin ve ailesinin konut, gıda, giysi vb. temel gereksinmelerini karşılayabilmek için 70 dakikalık bir çalışmanın yeteceğini belirtiyordu. Buna eğitim, sağlık, ulaşım, iletişim ve haberleşme gibi kamu hizmetleri için 70 dakika daha ekleyelim, hadi biraz da abartalım, günde azami 2,5 saatlik çalışma ile bugünkünden çok daha iyi bir yaşama sahip olacağı açıkça anlaşılsa da bunun önünde ciddi bir engel var. Bu engel kapitalizmdir.

Yeni bir toplum derken açıkça belirtmek gerekiyor: bu toplum, sermayenin, sermayeye dayalı üretimin ve üretim araçlarının özel mülkiyetinin olmadığı sosyalist toplumdur. Ve artık sosyalizm çağımızın eğilimidir. Sosyalizmi çağımızın eğilimi durumuna getiren çağdaş proleter harekettir, proletaryanın devrimci sınıf mücadelesidir. Dikkat edilirse, kendisini ilerici olarak niteleyen her hareket, özellikle işçi sınıfı içindeki her hareket şu ya da bu biçimde sosyalizmin etkisi altında bulunuyor; kendisini sosyalizmle bağlantılı olarak tanımlıyor. Yeri gelmişken şunu da belirtmek gerekiyor; “21. yüzyıl sosyalizmi” “demokratik sosyalizm” gibi söylemler kullanılsa da, asıl olarak sosyalizm proleter sosyalizmdir ve sosyalizm denildiğinde proleter sosyalizm, yani bilimsel sosyalizmin, marksizm-leninizmin ilkeleri temelindeki sosyalizm anlaşılmalıdır.

Toplumsal üretici güçlerin dünya ölçeğindeki gelişim düzeyi, bilim ve teknolojideki ilerlemeler, entelektüel birikimdeki artış, genel olarak eğitim ve kültür düzeyinin yükselmesi; ekonomik, politik, toplumsal krizin küresel ölçekteki derinleşmesine bağlı olarak çelişki ve çatışmaların sertleşmesi; emekçi kitlelerin ekonomik, politik her bakımdan örgütlenmelerinin düzeyi, sınıf mücadelesinin bütün dünyada ivme kazanması ve ayaklanmalara varması gibi bütün olguların işaret ettiği somut bir durum var: Bugünün dünyası her bakımdan marksist-leninist ilkelerin uygulanabilmesi için 20. yüzyıl dünyasından çok daha uygundur ve bu uygunluk her geçen gün daha da artmakta, olumlu yönde gelişmektedir.

Günümüzde pandemi burjuva sınıfın bütün ideolojik argümanlarını ve en etkili mekanizmalarını elinden aldı; kapitalizmin bütün çelişkilerini çırılçıplak ortaya çıkardı. Hani derler ya “takke düştü kel göründü”. Bu nedenle insanlar yeni bir sistem arayışına yöneliyor, bunu tartışıyorlar. Bunun da açıkça gösterdiği gibi, kapitalizm proletaryanın devrimi için tam anlamıyla gereken olgunluğa erişmiştir. Kapitalizmin sonuna kadar böyle devam edip gitmesi insanlığın ve doğanın yıkımı demektir. Kapitalist toplumsal sistem kendi iç çelişkilerinin ağırlığını artık taşıyamaz duruma geldi. Proletarya ve emekçi yığınlar bu sistemin ayakta kalmasına daha fazla tahammül edemeyecek duruma geldi. Artık yapmaları gereken kapitalizme son vermek, “yeni ve daha insani” bir toplum olan sosyalizmi kurmak amacıyla harekete geçmeleridir.

Özgür Güven