< < Tarihsel İlerlemede Proletarya

 

Kapitalizm koşulları altında yaşanan her gelişme çelişkindir. Bu gelişmeleri yaratan, aralarında uzlaşmaz karşıtlık bulunan iki sınıfın mücadelesidir. Burjuva toplumun evrimi, kapitalizmin temel çelişkisi olan emek-sermaye çelişkisinin ve buna bağlı olan diğer çelişkilerin gelişmesi, derinleşip sertleşmesiyle birlikte gerçekleşir. Kapitalizmin evrimi toplumsal devrim yönünde ilerler, bu nedenle devrim tarihsel bir zorunluluktur.

Kapitalizmin evrimi emeğin, emekçinin, mülksüzleştirilmesinin de evrimidir. Bu toplumsal sistem altında ücretli emekçilerin bireysel mülk sahibi olmalarının koşulları yoktur. Proletarya kendi emeğiyle kendisini değil, burjuvaziyi mülk sahibi yapar. Burjuvazi, başkasının emeğine karşılıksız el koyarak sermaye birikimini sürdürür. Kapitalizmin işleyişi sermaye birikiminin sürekli olarak artması yönündedir; burjuvazi, yani kapitalist sınıf bir yandan ücretli emeği sömürerek, bir yandan da küçük mülkiyete el koyarak nüfusun ezici çoğunluğunu mülksüzleştirerek sermaye birikimini sürdürür.

Büyük sanayinin yapısı gereği bilim ve teknolojideki her gelişme hızla üretim alanına uygulanır. Sermayeyi bunu yapmaya zorlayan kapitalizmin doğasında var olan rekabettir. Büyük sanayinin devrimci temeli bugüne kadar yaşanan süreçte üretici güçlerde muazzam gelişme sağladı. Üretici güçlerdeki gelişme artık kapitalizmin dar çerçevesine sığmadığı gibi, üretici güçlerin kapitalist özel mülkiyete dayalı özel yönetimini ve denetimini de imkansız duruma getirdi.

Kapitalist gelişmenin çelişkin doğasından kaynaklanan bütün bu sorunların tek tek çözümü artık imkansız hale geldi. Sorunların üst üstü binmesi, yığılması, çelişki ve çatışmaların derinliği, toplumsal ölçekte bir çözümü hem zorunlu hale getirmiş hem de bunun olanaklarını yaratmıştır. Bu çözüm proletaryanın toplumsal devrimidir.

Kapitalizmdeki her gelişme bu toplumsal sistemin iki temel sınıfı olan proletaryayla burjuvazi arasındaki sınıf mücadelesini de geliştirir. Sınıflar mücadelesindeki yoğunlaşma, gelişmenin belirli bir aşamasında bütün toplumu kapsayan bir devrimci kriz aşamasına sıçrar. Ortaya çıkan devrimci kriz ya da aynı anlama gelmek üzere devrimci durum, uzlaşmaz sınıf çelişkilerini daha da keskinleştirip derinleştirir. Bunun sonucu sınıflar mücadelesi daha da yoğunlaşır, sertleşip şiddetlenir.

Proletaryayla burjuvazi arasındaki sınıflar mücadelesi gelişiminin belirli bir aşamasında kaçınılmaz olarak iç savaş düzeyine varır. Hatta Marx, işgününün kısaltılması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi uğruna verilen mücadeleleri "Kapital"de "gizli iç savaş" olarak adlandırır. Bizim burada bahsettiğimiz bu "gizli iç savaşın" artık açık iç savaşa bürünmesidir. Bu durum kapitalizmin tarihsel gelişimiyle olduğu kadar diyalektik gelişmenin yasalarıyla da uyumludur. İç savaş sürecinde proletarya kendi mücadele yeteneğini arttırır. Mücadele yöntemlerini ve kapasitesini de zenginleştirip geliştirir.

Bugün gelinen aşamada proletaryanın eğitim ve kültür düzeyi de yükselmiştir. Toplumsal gelişmeye bağlı olarak proletaryanın genel eğitim ve politik düzeyi de bir gelişme gösterdi, gösteriyor. Önceleri büyük sanayi ve makineli üretimin ihtiyaç duyduğu işgücü için bir zorunluluk olan eğitim, artık toplumsal gereklilik oldu. Bilgiye erişim, iletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişim nedeniyle artık çok daha kolay ve hızlı. Bu durum, proletaryanın konumunu ve kültürel düzeyini daha da yükseltmektedir. Proletarya bu gelişmelere bağlı olarak dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanan gelişmelerin, olayların bilgisine daha kolay ulaşabildiği gibi, kendi kültürel düzeyini yükseltip entelektüel birikimini de arttırıyor.

Bu birikim arttıkça bilinç düzeyi de yükseliyor. Bilinç nesne karşısında edilgen değil etkindir. Kendi köleliğinin bilincine varan bir köle nasıl ki bu durumda etkin olarak köleliğe karşı harekete geçerse, kendi sınıf konumunun bilincine varan bir işçi de içinde bulunduğu koşullara boyun eğmez, etkin olarak değiştirmek amacıyla harekete geçer.

Bu durum kapitalizmin tarihsel gelişimiyle olduğu kadar diyalektik gelişme sürecinin yasalarıyla da uyumludur. Proletarya iç savaş sürecinde kendi mücadele yöntemlerini ve kapasitesini güçlendirir. Proletaryanın kendi deneyimleriyle elde ettiği bilgileri ve birikimlerinin yanı sıra dünyanın herhangi bir bölgesinde yaşanan mücadele deneyimleri ve yüzelli yılı aşkın bir süreden beri yaşanan deneyimler ve bilgi birikimi de sınıf bilincinin yükselmesinde önemli etkiye sahip olmuştur. Sınıf bilincinin yüksekliği ve dünya tarihindeki etkin yeri nedeniyle proletaryayı süslü püslü sözlerle etkilemek aldatıp oyalamak giderek olanaksız duruma geliyor. Artık proletarya hoş ama boş laflara değil bilimsel bilgiye ve olgulara dayalı devrimci tezlere, görüşlere kulak vermeye, onu uygun davranmaya başlıyor.

Bugün gelinen aşamada mücadele kapasitesi gelişen, sınıf bilinci yükselen proletarya iç savaş sürecinde bu kapasitesini ve yeteneğini daha da geliştirdi, geliştiriyor. Zaten proletarya amacına bu yoldan ilerleyerek, iç savaşı kazanıp sınıf mücadelesini sonuna kadar götürerek erişebilir. Bu iki sınıf arasındaki iç savaş gelişiminin belirli bir aşamasında bütün toplumu etkisi altına alır, tarafsız olanlar dahil giderek herkesi saflarını belirlemeye, savaşa katılmaya zorlar. Bütün sınıf ve tabakalar iki sınıftan birinin safında yer alır. Çünkü toplumun geleceğine dair görüşü olan, söz söyleyen proletarya ve burjuvaziden başkası yoktur. iç savaşı burjuvazinin kazanması durumunda devrim bir süreliğine ertelense bile bir süre sonra yeniden tırmanışa geçecek, er ya da geç kazanan proletarya olacaktır.

Tarihsel olarak nihai zaferi kazanacağının bilincine varan proletarya, sermayenin egemenliğine ve burjuva topluma karşı giriştiği mücadelede büyük bir özgüven ve enerjiyle hareket eder. Proletaryanın bu etkili ve enerjik tavrı, dünyanın devrimci dönüşümünün koşullarından birisidir. Sınıflar mücadelesinde proletaryanın enerjisi sadece devrimci komünist partisi tarafından sonuna kadar açığa çıkarılıp seferber edilebilir.

Dünyanın devrimci dönüşümü uğruna mücadeleye atılan proletarya sadece kendi ülkesindeki sermaye sınıfını değil, bütün bir kapitalist dünyayı ve uluslararası sermayeyi karşısına alarak yoluna devam eder. Proletarya uluslararası alanda büyük bir kuşatma, baskı ve saldırı altında kendi hedefine doğru ilerlemesini sürdürür; proletaryanın enerjisi tarihsel ilerlemenin bir koşuludur.

Proletarya dünyanın devrimci dönüşümü için eylemini yükselttiği sırada burjuva sınıfın ve güvenilmez dostları olan küçük burjuvaların tuzağına düşmemek ya da herhangi bir darlığa düşüp başarısızlığa uğramamak için hem kendi ülkesindeki devrimci mücadelenin hem de dünya ölçeğindeki mücadelenin deneyimlerinden, derslerinden yararlanmayı bilmelidir. Bu amaçla uluslararası işçi hareketinin birikiminden yararlanmalıdır. Bu konuda teorik alanda olsun edebiyat alanında olsun çok zengin kaynaklar var. Hem proleterler, ileri işçiler hem de bütün leninistler bu kaynakları incelemeyi ihmal etmemeli. Bir yandan öğrenmeli, bir yandan da öğrendiklerini diğerlerine öğretmeye, uygulamaya ve hayata geçirmeye devam etmelidir.

Özgür Güven