Zaman çok hızlı akıyor, olaylar çok hızlı gelişiyor. Dünyanın neresine yüzümüzü dönsek keşmekeşe dönüşmüş toplumsal sorunlar, sistem krizinden kaynaklanan, kapitalizmin çözemediği aksine, daha da derinleştirdiği, düğümlenmiş yakıcı meseleler almış başını gidiyor. Bu belirttiğimizi özellikle de yaşadığımız topraklardaki emekçilerin, gençlerin çok iyi hissettiğini biliyoruz.

Pandeminin başlangıcı ve dünyayı saran küresel bir salgın haline gelmesi dün gibi akıllarımızdaki yerini koruyor. Sadece bu yıl insanlığın ve özellikle de yaşadığımız topraklardaki milyonlarca insanın başından o kadar çok olay öyle inanılmaz bir hızla ve yoğunlukla geçti ki, en mükemmel kafalar, en derinlikli düşünen beyinler bile bazen gelişmeleri yakalamakta zorlandı.

Olayların ve olguların, çelişkilerin ve çatışmaların, sınıf karşıtlıklarının ve toplumsal kutuplaşmanın bu kadar muazzam boyutlara vardığı, bu kadar üst üste biriktiği belki de tarihin çok az bir döneminde görülmüştür.

Evet, tarih kısa tarih olarak yaşanıyor. Gerici savaşların, deprem, sel gibi felaketlerin, toplumsal çatışmaların muazzam yıkıcı sonuçlarının olduğu, pandemi ile birlikte inanılmaz boyutlara varan işsizlik, açlık, yaşamdan kovulmuşluk gibi sorunların yoğunlaştığı, geleceksizliğin ve sistem krizinin derinleşmesi ile birlikte gençliğin geniş kesimlerinin ciddi bir ekonomik, psikolojik, sosyolojik buhran yaşadığı böylesi bir dönem az görüldü.

Bu dönemi ayrı kılan emperyalist-kapitalist dünyanın yıkılış aşamasına girmiş olduğu yüzyılımızda kitlelerin gelişen toplumsal sorunlara, doğanın yıkımına, %1’in %99 üzerindeki o acımasız tahakkümüne karşı artık her yerde ayaklanıyor ve sistemi sallıyor oluşudur. Occupy hareketinden, Arap Devrimlerine, Gezi Ayaklanması ve 6-8 Ekim Serhıldanı’ndan Latin Amerika’da sokakları ateşe veren öğrenci gençlik hareketine, bugün Fransa’da burjuvazinin güçlerini püskürten gençliğe kadar her yerde gençliğin gelişen kitle hareketlerinde aldığı pratik rolü görmek mümkün.

Burada gençlikten kastımız gençliğin geniş kesimlerini oluşturan, ağır koşullarda çalıştırılan, iliklerine kadar sömürülen genç işçiler, geleceksizliğin kıskacında kaybolan üniversiteli ve liseli gençlik ve işsizlik sarmalında düzene öfke duyan genç işsizlerdir.

Bugün sınıfın en militan, savaşçı müfrezelerini işçi gençler oluşturuyorsa, öğrenci gençliğin geniş kesimleri de genç işçilerle birlikte ayaklanmadaki yerini alıyor, düzene karşı duruyor. Gençlikteki ayaklanmacı ve isyankar ruh hali ne kadar yaygınsa bu ruh halinin örgütlülüğe dökülmüş, geniş kesimleri kendi çevresinde toparlayabilmiş bir odak etrafında henüz birleşmediği de bir o kadar gerçektir.

Biz bu yazıda meseleyi gençlik hareketi üzerinden tartışacak ve buradaki eksiklikler ve ne yapılması gerektiğine dair kafa yoracağız.

Devrimci durumun hiç olmadığı kadar güncel ve gerçek bir olgu halini aldığı, kitlelerdeki gerçek değişim isteğinin kitlelerin ruh haline, davranışlarına, derinlerde bir araya gelmesine ciddi etkide bulunduğu bugünlerde güçlerin dağınıklığı kimsenin gözünden kaçmıyor. Dinci faşizmin saldırganlığını ve aldatmacalarını bir kenara bırakırsak, kitlelerin özlem ve isteklerine cevap olacak örgütlenme kanallarının yaratılması konusunda eksik kalıyoruz.

Aynı zamanda dönemin ruhuna uygun çalışma tarzını örgütleme, militan ve tüm yaşamını devrime göre ayarlamış kadroların yetiştirilmesi, dönemin ruhuna uygun örgütlenmenin eksikliğinin sancılarını yaşıyoruz. Tabii bugünlerde yaşadığımız dağınıklık ve kitlelere yeterince ulaşamama sorunumuzun altında bazı sebepler bulunuyor. Bunları birkaç başlık altında tartışmanın yerinde olacağını düşünüyoruz.

Türkiye ve Kürdistan’da devrimci durumun ve iç savaşın geldiği aşamada, toplumsal devrim güçlerinin bulunduğu ruh hali de göz önüne alındığında hazırlıklarlar devrime göre yapılmalıdır. Egemenlerin eskisi gibi yönetemediği, emekçi kitlelerin eskisi gibi yönetilmek istemediği bugünlerde toplumsal çatlaklar giderek fay hatlarına dönüşüyor. İşsizlik, devlet baskıları, açlık, sefalet, geleceksizlik, ağır ve güvencesiz çalışma koşulları, dinci-gerici eğitim sistemi gibi yakıcı sorunlar düşünüldüğünde gençliğin geniş kesimlerinin patlayacak bir ayaklanmaya kendi talepleri etrafında katılacağını görebiliriz.

Burada Leninist gençlik olarak, gençliğin geniş kesimlerini etkisi altına alan bu sorunların çözümünün devrimde ve kurulacak demokratik halk iktidarında olduğunu bıkmadan, usanmadan anlatmamız gerekiyor. Bununla birlikte ayaklanacak bu kitleyle geliştirilecek kitle bağları, doğru devrimci hedef ve mücadele hattının şimdiden götürülmesi yaşamsal önemdedir. Yani, sözün kısası, parçası olduğumuz o milyonlarca genç arkadaşımıza, özellikle de onların ileri unsurlarına yönelmemiz gerekiyor.

Burada dinci faşizmin safında olan ya da kapitalizmin uyuşuk hale getirdiği aşırı ilgisiz kesimlere şu an yoğunlaşmanın bir anlamının olmadığının altını çizmeliyiz. Çünkü gençliğin bu kesimleri genel olarak bizzat devrimin kendisi tarafından politik hayata uyandırılırlar. Bizim dikkatlerimizi ve enerjimizi asıl olarak yoğunlaştıracağımız gençlik kesimlerinden biri harekete geçmeye hazır genç işçilerdir. Yani işçi sınıfının en militan, düzene karşı en asi kesiminin önderleri olacak genç işçileri yaşadıkları emekçi semtlerde, iş yerlerinde, fabrika ve atölyelerde bulmak zorundayız. Çünkü bu öfkeli ruh hali doğru politikalarla buluşmadığında gencecik arkadaşlarımızın çetecilik gibi çürümüş ilişki biçimlerine yöneldiğini görmek işten bile değildir.

Bu kitleyle birlikte genç işsizler çok geniş kesimleri ifade etmektedir. Bu kesimleri devrimin saflarına kazanabilmenin yolu, tıpkı genç işçilerde olduğu gibi, onların yaşamlarına dokunmaktan geçiyor.

Gençliğin bir başka bileşeni ise, hep en önde dövüşen militan liseliler ve üniversiteliler. Burada da özellikle devrimci gençlik hareketine güç katacak, onun önünü açacak, geleceğe güven veren öncü öğrencileri örgütlemek ve kitlelerle buluşacak kanalları inşa etmek temel odak noktalarımız olmalıdır.

Bu çalışmaları yürütürken güçlerin dağınıklığını gidermeyi hedeflediğimiz, devrimci birlik inşa etme çabalarımıza güç katacak devrimci zeminde birlik anlayışımızı örgütlemek ve ileriye taşımak için kitlelerle buluşmanın araçlarına ihtiyaçlarımız var. Bu kapsamda gençlik meclisleri, öğrenci ve işçi komiteleri -birlikleri de diyebiliriz- gençliği bu mücadelenin bir parçası haline getireceğimiz kitle örgütlenme araçlarımız olacak. Öncelikle bu birlikler veya meclisler kurulurken farklı siyasetlerden, dost kurumlardan veya bağımsız kesimlerden katılıma açık, faşizme karşı mücadele etmeyi isteyen güvenilir olan herkes dahil olabilmelidir.

İlişki kurduğumuz her yeni genç arkadaşımıza bulunduğu okulda, mahallede, işyerinde bu birlikteliğin bir parçası olma ve onu temsil etme bilincini verebilmeliyiz. Bu birlikleri kurarken gençlik toplantılarından, politik kampanyalara, gençliğin özel sorunlarına değinen faaliyetlerden sokak eylemlerine kadar her türlü çalışmaya açık olmalıdır. Masa başına sıkışan bir eğilim, orasıyla sınırlı kalmaya mahkumdur. Bununla birlikte örgütlemeye çalıştığımız herkes ile, ama özelde bu birimlerde öne çıkan gençlerle, bilimsel sosyalizmin kavranmasına yönelik çok yönlü okuma çalışmaları yapılmalıdır.

Yani ihtiyacımız olan hem yaşamın ve olayların akış hızına yetişecek, hem bu sürece yön verecek, hem de bu süreçte geniş gençlik kesimlerine anti-kapitalist ve anti-faşist harekette önderlik edecek bir hareket kabiliyetini sağlamaktır. Bugünkü çapımızın ne olduğuna bakmadan her kadronun, her devrimci öğrencinin veya öncü işçinin, devrimci gençlik hareketini yaratmak için kolları sıvaması gerekiyor. Fırtına bulutları yaklaşıyorsa, sağanağa tutulmamak için tüm hazırlıklarımızı elimizden gelenin daha fazlasını vererek yapalım. Özveri, disiplin, fedakarlık, cüret ve inisiyatif... İşte zamanın hızını yakalamak açısından öne çıkarmamız gereken duygu ve ruh halleri bunlardır.

K.Taylan Kızıldağ