< < Ayaklanmanın İtici Gücü


Ayaklanmalar ve devrimler, dünyada, günün en önemli gerçeği ve en önemli olayıdır. Şu sıralar bunun hakkında yazmayacaksak ne hakkında yazacağız.

Ayaklanmanın olduğu her ülkede, proletarya ve halk Geçici Devrim Hükümeti (GDH) ile karşı karşıya. GDH iktidarın halkın eline geçtiğinin ilk ölçütü ve yapıtıdır. Hareketin daha ileriye gitmesi, bu sorunun çözülmesine bağlıdır.

Burjuva devletini, sınıf iktidarını yıkmak için halk ayaklanması kaçınılmazdır. Güncel olarak zorunludur. Ayaklanmanın zaferiyle iktidar ele geçirilir. Bu süreçte GDH kurulur. GDH, en devrimci önlemleri anında uygular. Derhal devrimci iktidarın görevlerini yerine getirir. Eğer merkezi iktidar ele geçirilememişse, ayaklanmanın zafere ulaştığı kentlerde ve bölgelerde de GDH oluşturulmalıdır. Oralarda da, devrimci iktidarın görevlerini üstlenmelidir.

Bölgelerde ve kentlerde kurulan GDH geçicidir. Başka somut tarihi koşullarda da bu durumla karşılaşıldı. 1940’lı yıllar Doğu Avrupa’da savaşın sonuna doğru yani zafere doğru faşizm ve emperyalizmin işgalinde olan başkentler işgalden henüz kurtulamamışken Sovyet Kızılordu’nun ve içerde partizanların ele geçirdikleri yerlerde, halkların ayaklandığı bölgelerde, dağlık alanlarda, geçici olarak devrim hükümetleri kuruldu. GDH’leri kuruldukları her yerde, devrimci iktidarın yapması gereken işleri yerine getirdiler. Daha sonra başkentler ele geçirildi ve GDH’leri başkentlere taşındı. Tarih, karşımıza yeni durumlar çıkarabilir. Karşılamaya hazır olmalıyız.

Devrim, ilk kesin zaferle sona ermez; iktidarın ele geçirilmesi ilk kesin zaferdir. Devrim ilk kesin zaferden sonra süreci nihai zafere kadar sürdürmek zorundadır. Sömürü ilişkileri, buna göre biçimlenen toplumsal ilişkiler ve eski anlayış ortadan kaldırılana değin devrim süreklidir. Zafer zayıflamamalı, yeni ekonomik, toplumsal politik ve kültürel adımlarla güçlendirilmeli, devrimci önlemlere her alanda başvurulmalıdır. Eski üst yapının yıkılması, iktidarın alınması, politik üstünlüğün ele geçirilmesi araçtır; amaç, yeni bir toplum, yeni yarınlar, yeni bir yaşamdır.

Ayaklanma ne kadar uzarsa uzasın, kesin zafer için tepe noktasına vardırılmalıdır. Çünkü kesin zafer, ayaklanmanın yoğunluğunun en tepe noktasına çıktığı zaman kazanılır. Diğerlerine göre, daha ileri gidebilen Lübnan devrimci halk ayaklanması bunun canlı bir örneğidir. Orada ayaklanma, devrim düzeyine ulaştı.

Gücün, enerjinin eylem yoğunluğunun tepe noktasına çıkması; eylemlerin en yüksek biçimine dönüşmesi, ayaklanmada bir dönüm noktasıdır. Ayaklanma, belirleyici bir aşamaya girmiştir. Kapitalist sınıf yalnızca ekonomik kriz nedeniyle değil yalnızca durumu açığa çıktığı için de değil, çöküş içinde olduğu için de, kitlelerin devrimci saldırıları karşısında dayanıklı olmadığı için, emekçiler eylemlerini yoğunlaştırıp, tepe noktasına-zirveye çıkararak onu yenebilir.

Milyonlarca insan çok ciddi önemli nedenlerle sokağa çıkar, ayaklanırlar. Kitlelerin çözülmesi gereken yaşamsal istemleri var. Bu nedenle ayaklanma hedefine varmak zorunda. Yani ayaklanma kesin sonuçlu olmalıdır. Yarı-yolda duramaz. Bu durumda düşman tüm güç ve olanaklarla hareketi bastırmaya dağıtmaya çalışacaktır. Aylardır eylemde olan ayaklanmacılar bu durumu akılda tutarak davranıyorlar.

Ayaklanmanın hedefi burjuva güçleri yenmek ve zafere ulaşmaktır. Böylece en başta, zafer hedefiyle hareket eder. Ayaklanma, savunma temelli değil, saldırı hücum temellidir. Zafere ulaşmak için ayaklanmacılar, düşmandan daha enerjik ve daha atak davranmalıdırlar. Ayaklanmalar güncel olarak bu bakımdan canlı, somut birer yeni örnektir.

Her ayaklanma hedefe varmasa da, zafer hedefiyle hareket etmek zorundadır. İlerlemesi, geniş kitleleri kendisine çekmesi, uzun soluklu olması buna ve bu yönde dövüşmesine bağlıdır. Sonuç almasa bile uzun süren varlığıyla etkisini güçlendirebilir ve etki alanını genişletebilir. Güncel ayaklanmaların etkisi varlığından ileri geliyor.

Halk ayaklanmalarının itici gücü nedir? İtici güç, emekçi kitlelerin kolektif ekonomik çıkarlarıdır. İtici güç, sınıf savaşıdır. Sınıf savaşı yoluyla ve devrimle sınıfların kaldırılmasıdır. İtici güç eylemlerimizin içeriğidir; büyük kurtuluş amacıdır; insani toplumu ya da gerçek insan toplumunu kurma amacıdır. Yeni yarınların bizim tarafta olmasıdır. Zaferimizin kesin olmasıdır. Ayaklanmaların itici (harekete geçirici) gücü, yeni bir dünya için savaşan devrimci kitlelerdir.

Kitle mücadelesi belli bir güce ulaşmadan devrim gerçekleşmez. Fakat devrimi güncel olarak gerçekleştirme hedefi yoksa kitle gücü ne kadar yeterli olursa olsun salt yeterli koşul var diye devrim gerçekleşmez. Devrimi gerçekleştirmek için, önce devrimci bir anlayış olmalıdır. Devrimci güçler küçük birer grup oldukları zamanlarda devrimi gerçekleştirmek için cesurca savaştılar. Ama devrimci bir anlayıştan yoksun olanlar, bugün milyonlar eyleme geçtiği halde, bu işin nasıl olmayacağının sayısız gerekçesini ileri sürüyorlar. Gezi, Haziran halk ayaklanmasında ve birçok yerde halk, bu çevrelere ve kendi grubunun önderliğinde yapılmadığı için eylemleri karalayanlara rağmen, onların dışında ayaklandı. Eyleme geçen halk devrimci, buna karşı duran küçük burjuva sosyalist gruplarsa tutucu konumda.

Çeşitli düzeylerde eylemler, ayaklanmalar biçiminde tarihsel girişkenlik ezilen ve sömürülen kitlelerin eline geçti. Burjuvazi, statükocudur, gericidir (burjuva gericilik), krizdedir ve çöküş içindedir. Dolayısıyla kitlelerin devrimci girişkenliğini isyan ve ayaklanmaların önünü alacak durumda değildir. İçinde bulunduğu durum nedeniyle cesaretsizdir. Proletarya ve diğer emekçi kitleler devrimci taraftır. Son derece cesaretlidir. En ağır baskı koşullarında, en büyük katliamların ortasında cesaretle savaşmıştır. Eşitsiz koşullarda yapılan ayaklanmalar birer cesaret örneğidir.

Yönetici sınıf saldırılarını artıracaktır, fakat ayaklanmalar da ilerlemeye devam edecektir. Her ayaklanma, başka yerlerde, insanların eyleme geçmelerini teşvik ediyor, ateşliyor ve cesaretlendiriyor. Yeni bir topluma geçişi hedeflediği ve buna yol açtığı için, ayaklanmaların dünya tarihi açısından tartışılmaz önemi var. Büyük eylemlerin sonuçlarının, dünyada yarattığı etki her zaman aynı olmaz. Devrimci durum ve dünya devrimi koşullarında zincirleme bir etkiyle devrimlere yol açar.

Toplumsal ayaklanmaların etkileri ve sonuçları yarattığı değişimlerle ölçmek yerine, devlet güçlerinden daha fazla kayıp verilmesiyle ölçmeye kalkmak, sıradan bir bakışın ötesine gitmez. Bütün halk ayaklanmalarından egemen sınıf ve devlet güçleri daha az kayıp verirken, halk daha çok insan kaybı vermiştir. Fakat bu süreçte düzen güçleri teşhir olmuş, yıpranmış, zayıf düşmüş ve kaybetmiştir. Devrimci güçlerse, politik olarak güçlenmiş dolayısıyla toplumda etki gücü ve çekiciliği artmıştır. Sonuç olarak burjuvazi devrimci ayaklanmalar karşısında başarısız kalırken, ayaklanan kitleler başarıyla ilerliyor.

Eylemciler, ayaklanma sürecinde ilkel devrimciler gibi mücadelenin belli biçimlerine saplanıp kalsalardı, bugünkü başarıyı yakalayamazlardı. Kitleler ayaklanma boyunca yeni gelişmelerin karşılarına çıkardığı mücadele biçimlerini karşılayacak bir yetenek sergilediler. Ayaklanma her an yön değiştirebiliyor, düşmanın çeşitli manevralarıyla karşılaşıyor ve tüm düşman girişimlerini boşa çıkararak yoluna devam ediyor. Bu yönden ayaklanmalar çok esnek yaratıcı ve her yeni durumu yanıtlayan, pratik zekâ örneği ortaya koyuyorlar. Devrimci kitleler savaşta olduğu gibi isyan ve ayaklanmada da durumun her an değişebileceğini akılda tutarak her yeni duruma, uygun bir tavır geliştiriyorlar. Böylece her durum karşısında eylemlerini devam ettiriyorlar.

Ayaklanmanın patlak verdiği ülkelerde, durum ve maddi koşullar, başarıya ulaşmak için uygundur. Ortaya çıkan durumdan yararlanmasını bilmek gerekir. Sonuç almak eylemlerin geliştirilmesine bağlıdır. Devrimciler, bu sürece kadar, durum, başarılı olmak için bu kadar uygun değilken, mücadele verdi. Durum bu denli uygunken, elbette, başarıya ulaşmak için bütün güç ve enerji ortaya konacaktır. Devrimci ayaklanma sonuç getiriyor.

Bu, bir halk ayaklanmasıdır. Halk kavramı, kapitalizmin ezdiği sınıfları kapsar. İşin doğası gereği katılan her toplumsal sınıf, kendi istek, çıkar ve özlemlerinin gerçekleşmesini ister. Proletarya dışındaki emekçiler, tekelci sermaye egemenliğinin yıkılıp, özgür ve demokratik bir ortam için mücadele ederken, proletarya ve çıkarı sosyalizmden yana olan toplumun en yoksul kesimi mücadeleyi özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasına kadar götürecektir. Ama bugün, ezilen ve sömürülenler, sermayenin sınıf egemenliğini devirmek için ortak hareket etmek durumundadır. Güncel ayaklanmalar milyonların birleşik mücadelesine dayanıyor.

Kapitalist sınıf, halk kitlelerinin bir araya gelmesini engellemek için bütün gücünü ve yönetme yeteneğini seferber etti. Bugün milyonlarca emekçinin birlikte hareket etmesini engelleyecek bir durumda değil. Milyonlarca insan güçlerini eylemde birleştirdiğine göre sermayenin bu büyük güç karşısında yenilgisi kaçınılmazdır.

C. Dağlı