Savaş Hazırlıkları

9 Mayıs 1945, sosyalizmin faşizme karşı kazandığı, Sovyetler Birliği’nin orak-çekiçli kızıl bayrağının Berlin’de Alman parlamento binasına dikildiği, dünya tarihindeki en büyük zaferin tarihidir.

Faşizmin yıkıldığı, teslim alındığı gündür. Emperyalizmin, faşizmin sosyalizme saldırısı sosyalizmin zaferiyle sonuçlandı. Bu gerçek, emperyalistler tarafından sürekli olarak değiştirilmeye çalışıldı. Emperyalistler bütün olanaklarıyla, her türlü yöntemle, Sovyetler Birliği’nin sosyalizmin faşizme karşı büyük zaferini yok saymaya küçük göstermeye, çalarak kendilerine mal etmeye çalışmaktalar. İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda faşizmi yıkan Sovyetler Birliği’nin zaferinin bilinmesi, emperyalistlerin ve faşistlerin saldırganlaştığı bu süreçte daha büyük önem kazandı.

Emperyalistler, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında sosyalizmin yükselişinden korkuya kapılmış, devrimleri önlemek için faşizmi kurmuştur. Kapitalizmin büyük bunalım yaşadığı yıllarda sosyalizmin güçlenmesi emperyalistlerin savaş planlarının başlamasına yol açmış, savaşa yönelimi hızlandırmıştır. Büyük savaştan yenilgiyle çıkan Alman emperyalizmi için dünya pazarlarının kaybedilmiş olması, Sovyetler Birliği’nin hedef gösterilmesi, o tarihlerde yaşanan gelişmeler tarafından ortaya konuluyor. Almanya için Versailles Anlaşması’nın getirdiği yatırımlar, yükümlülükler ve tazminatlar yavaş yavaş reddediliyor, anlaşma maddeleri çiğneniyordu. İngiltere’nin başını çektiği diğer emperyalistlerin desteği ve yönlendirmesiyle Alman faşizmi savaş hazırlıklarına ve silahlanmaya hız veriyordu. Versailles Anlaşması’nın reddi ve Milletler Cemiyeti’nden çekilme adımları faşizmin yolunu açıyordu. Nazilerle İngiltere’nin yaptığı donanmalar anlaşması da, faşizmi cesaretlendiren adımlardan oluyordu.

1938 yılında Avusturya’nın Alman faşizmi tarafından ilhakıyla birlikte Hitler Büyük Alman İmparatorluğu’nu ilan etti. Devamında Münih Konferansı Fransa, İngiltere, Almanya ve İtalya’nın katılımıyla yapıldı, Çekoslovakya’nın sözde sadece Südetler bölgesi, gerçekte ise tamamı Alman faşizmine verildi. Münih Konferansı, Sovyetler Birliği’ne yönelik faşist saldırının emperyalistler tarafından planlanan önemli aşamalarından biridir.

Sovyetler Birliği bu süreçte Fransa’ya ve İngiltere’ye faşizme karşı birlikte savunma yapmayı, Nazi faşizminin saldırganlığını durdurmayı amaçlayan anlaşmalar yapmayı öneriyor. Ancak, emperyalistlerin gerçek niyetleri Nazi faşizmini Sovyetler Birliği üzerine saldırtmak olduğundan, bu öneriler kabul edilmiyor. Alman faşistlerinin bu dönem yayınladıkları strateji planlarında Sovyetler Birliği’nin işgali ve diğer hedefler açıkça görülmektedir. Sovyetler Birliği faşizme karşı savaşa hazırlanabilmek ve faşizmi durdurmak için politikalar ürettiği dönemde, Naziler Sovyetler Birliği ile karşılıklı saldırmazlık anlaşması imzalıyor. Naziler ilk hedefe koydukları Polonya’yı işgal ederken, Sovyetlerle savaşa girmek istemiyor. Polonya işgali ile Sovyetler Birliği’ne karşı tampon bölge oluşturuyor ve Sovyet sınırına yaklaşıyordu.


Avrupa’nın İşgali

Almanya’nın Polonya’yı 1 Eylül 1939’da işgale başlaması üzerine İngiltere ve Fransa Almanya’ya savaş ilan ettiler ve 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı başladı. Ancak Nisan 1940’a kadar geçen süre sessizlik nedeniyle, sözde savaş dönemidir. 7 Nisan 1940’ta Müttefikler Donanmalarını Norveç’e doğru harekete geçirince daha hızlı davranan Almanlar, 9 Nisan’da Norveç’i işgal etmeye başladılar. Norveç ve Danimarka’yı işgale başlayan Almanlar; Belçika, Hollanda, Lüksemburg’u da işgal ettiler. Fransa’ya sıra gelirken, İngilizlerin daha önceden Fransa’ya destek için gelen ordularının Dunkerque’den İngiltere’ye kaçışına Alman orduları seyirci kalıp izin veriyordu. Kaçanların tank, top silah ve cephanelerini toplayıp Fransa’ya saldırıyorlardı. Fransız emperyalistleri devrim korkusu yaşamak yerine, Nazi faşizminin ülkeyi işgal etmesini tercih ediyordu. Mayıs ayında Nazilerin Fransa’ya girmesi ve Haziran ayında işgal furyasının tamamlanmasıyla Batı Avrupa ve Kuzey Avrupa’da işgaller tamamlanmış oldu. Kuzey’de Danimarka, Norveç; batıda Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Fransa diğer tarafta ise daha önceden işgal edilen Polonya, Avusturya ve Çekoslovakya ile Almanya, çevresindeki ülkeleri işgal etmişti. Artık cephe gerisi güvenceye alınmıştı. Bu ülkelerin ekonomileri, sanayileri, askeri olanakları, insan gücü Nazilerin eline geçmişti.

Naziler artık Doğu’ya yönelmeye başlıyorlardı. Romanya işgal edilerek hem Sovyetler Birliği sınırına yöneliyor hem de petrol kaynaklarını ele geçirerek savaştaki yakıt ihtiyacını karşılamayı güvenceye alıyorlardı. Alman faşizmi 1941 Haziran’ına kadar Avrupa ana karası üzerinde Türkiye sınırına kadar olan ülkeleri ya işgal etmişler ya da desteğini almışlardı.


Sovyetler Birliği’ne Faşist Saldırı ve İşgal

22 Haziran 1941’de Alman faşizmi Sovyetler Birliği’ne saldırdı. Avrupa ülkelerinin ekonomilerini, sanayisini, insan gücünü, tanklarını, toplarını, tüm kaynaklarını işgal ya da işbirliği yoluyla ele geçiren Alman faşizmi, dünya süper gücü haline gelmişti. İngiltere dışındaki Avrupa ülkeleri ya Almanları destekliyordu ya da emri altına girmişti. Bu güçle Sovyetler Birliği’ne saldırı başlatılmıştı. Alman faşizmi dışında, Avrupa’daki diğer faşist devletlerin orduları, askerleri de saldırıya katılıyordu. Sovyetler Birliği’nde büyük yıkımlar yaratarak hızla içerilere doğru ilerlediler.

Sovyetler Birliği’nin işgale uğrayan Batı bölgelerinde sanayi gelişkin ve yaygındı işgalciler gelmeden buralardaki makineler sökülerek doğuya taşındı. Trenler doğuya makine dolu gidiyor asker dolu olarak dönüyorlardı. Faşist ordular Kasım ayında Moskova’ya yaklaştılar. Moskova önlerinde ilk önemli yenilgilerini aldılar. Avrupa’yı fırtına gibi işgal edip Sovyetler Birliğine saldırarak hızla içerilere doğru ilerlemiş, yüzlerce kilometre içerilere girmiş, tüm dünyaya korku salmış olan Nazilerin yenilgi yaşamış olmaları önemliydi. Nazi korkusu kırılıyor, onların yenilgiye uğratılabildiği gösteriliyordu. Naziler Moskova’yı alamadılar.

İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda asıl büyük cephe Sovyetler Birliği Cephesiydi. Dünyanın diğer taraflarında, Afrika, Doğu ve Güney Asya, Atlantik, Pasifik ve Batı Avrupa’da daha düşük şiddetli ve küçük savaşlar yaşanıyordu. “Hitler en iyi tümenlerini Rusya cephesinde bulunduruyordu. Atlas Okyanusu kıyılarını 59 ikinci sınıf tümen savunuyordu, oysa Rusya cephesinde en iyilerini içeren 260 tümen vardı” (Aktaran S. Aksin Kısa 20.Yüzyıl Tarihi- 258) Naziler asıl hedef olan Sovyet cephesinde tüm etkili ve vurucu güçleriyle savaşıyorlardı. Milyonlarca asker; onbinlerce tank, on binlerce savaş uçağı, yüzbinleri bulan sayıdaki toplarla süren bir savaştı.


Kızıl Ordu’nun Stalingrad Zaferi

19 Ağustos 1942’de faşist ordular Stalingrad’a saldırıya geçtiler. Stalingrad savaşı 80 yıl sonra bile dünya tarihinin en sert ve yıkıcı savaşıdır. Stalingrad’ın her sokağını, her binasını, her metrekaresini can beledi ödeyerek savundu, faşist orduları kuşatmayı başardı. Stalingrad’daki faşist ordular 31 Ocak 1943’te teslim oldular. En az 92 bin Alman askeri teslim oldu. İki taraftan ölenlerin sayısı bir milyona yaklaşırken yaralılar bir milyonun üzerindeydi. Ölü ve yaralı sayıları Stalingrad savaşının büyüklüğünü ve önemini anlatıyor.

Stalingrad zaferi dünya tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Faşist orduların ulaşabildikleri en ileri ve son noktadır. Stalingrad yenilgisiyle faşizmin ve faşist orduların kendilerine olan güveni kırıldı, dengesi bozuldu. Faşist fırtına bitirilmiş ve artık faşizmin üzerinde Kızıl Ordu kasırgası oluşmaya başlamıştır. Stalingrad tek savaş anlamında dünya tarihinin yönünü çeviren zaferdir. Artık, faşist orduların tüm dünyaya yaydığı korku ve yenilmezlik havası tamamen sona ermiştir. Yıldırım savaşlarıyla, panzer ordularıyla her önüne çıkanı ezip geçen faşist orduların üzerine Sovyet Kızıl Ordusu bir kasırga gibi gelmeye başlıyordu.

Faşist işgalciler Sovyet topraklarında, dünya tarihinde görülmemiş katliamlar yapıyordu. Gestapo’nun oluşturduğu imha birliklerinin Sovyetler Birliği’ndeki katliamları “... Tarihin hiçbir zamanında bu kadar az insan bu kadar çok kişiyi bu kadar kısa bir sürede öldürmemiştir.” (Gestapo, sf. 206) bu tespitte de belirtildiği gibi, tarihin en büyük katliamlarıdır. Stalingrad savaşı sonrası faşist işgalciler çekildikleri, kovalandıkları, kaybettikleri yerleri yakıp yıkmaya başlıyorlardı.

Stalingrad zaferinin kazanıldığı günlerde Kızıl Ordu Don havzasında karşı taarruza geçiyordu. “Sıçrama” ve “Yıldız” taarruzlarıyla düşmana darbeler vuruyordu. Kızıl ordu aynı zamanda partizan grupları ile Almanların işgal ettiği Sovyet topraklarında gerilla savaşı yürütüyordu. İşgalcilerin cephe gerisi güvenliği yoktu, yüzbinlerce askeri ve Gestapo ajanını güvenlik için ayırmak zorunda kalıyorlardı.

Stalingrad zaferi, işgal altındaki ve faşizmin olduğu tüm ülkelerde isyan, ayaklanma, direnişi yükseltme ve faşizme karşı savaş çağrısı olarak görüldü, etki yaptı. Faşizmin esareti altındaki halklar, devrimciler Stalingrad zaferiyle büyük moral kazandılar. Gerilla savaşı sürdüren tüm partizan güçleri saldırılarını artırıp saflarını büyütüyorlardı.


Faşist Orduların Ezilerek Kovalanması

27 Ocak 1944’te, 900 gün süren Leningrad’daki faşist kuşutma kırıldı. Leningrad direnmiş ve teslim alınamamıştır. Ekim Devrimi’nin başkenti, devrimin lideri ve Sovyetler Birliği’nin kurucu önderi olan Lenin’in adını taşıyan kent, adına yakışır bir direnişi zafere kadar sürdürdü. Alıktan, bombardımanlardan yüzbinlerce insanın ölmesine ve şehir harabeye dönmesine rağmen direniş sürdü. Leningrad zaferi Stalingrad zaferinden bir yıl sonra kazanıldı. Kızıl Ordu Avrupa’ya doğru ilerlemeye başlıyordu.

Kızıl Ordu’nun büyük taarruzları her seferinde faşistlere büyük kayıplar verdirerek sürdü. Bu taarruzların her birinde yüzbini aşan sayıda faşist asker ölüyor ya da yaralanıyordu. 1944 Temmuz ayındaki taarruzda bir aylık sürede 56 tümenlik ordu grubu hedef alınıyor, bunların 32’si dağıtılırken 8’i tamamen yok ediliyordu. Bu günlerde Nazilerin elinden ilk kez bir toplama kampı, Madjanek Toplama Kampı Kızıl Ordu tarafından kurtarılıyordu. 1944 yılı başlarında Sovyet topraklarındaki son Nazi kalıntıları temizlenirken, Kızıl Ordu Avrupa’da da ilerlemeye başlamıştı. 1944 yılı boyunca Kızıl Ordu Avrupa’da faşizmi yok ederken, girdiği ülkelerde devrimler gerçekleşiyordu. Halk iktidarları kuruluyordu. Bazı ülkelerde Kızılordu’nun zaferlerinden etkilenerek faşist iktidarlar devrilip, işgaller bitiriliyordu. Kızılordu Avrupa’da devrimci bir dönem başlatıyordu.

Emperyalist müttefik ülkeler ne yapıyorlardı? Faşistlerin Sovyetler Birliği’ni yıkma umudunu sonuna kadar sürdürdüler. Afrika, Akdeniz hattını güvenceye almak için savaşarak ele geçirilmişti. 1943 yazında İtalya’ya Güney’den, Akdeniz’den çıkarma yapılmış, Akdeniz güvenliği sağlanınca Kuzey İtalya’ya girilmemiştir. İki yıl boyunca Nazi ordularıyla müttefik orduları İtalya’da karşılıklı bakışıp durdular. Kızıl Ordu’nu Avrupa içlerine doğru ilerlemeye başladığı 1944 Haziran’ında Müttefikler Normandiya Çıkarması’nı yaptılar. Normandiya Çıkarması, Nazi Almanyası’nı yenmek için değil Avrupa’da devrimleri, sosyalizmi engellemek, Kızıl Ordu’nun Avrupa’daki ilerleyişini durdurmak için yapılmıştır.

Kızıl Ordu 1945 yılının Ocak ayında Polonya başkenti Varşova’yı ve en büyük katliamların yapıldığı toplama kampı olan Auschwitz’i kurtardı. Berlin’e doğru yürürken Romanya, Bulgaristan, Polonya, Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya, Arnavutluk’ta işgal kırıldı. Kızıl Ordu faşist orduları yenerek, ezerek Berlin’e faşizmin merkezine kadar yürüdü.


Berlin Kuşatması ve Zafer

1945 Nisan ayında Berlin Kızıl Ordu tarafından kuşatıldı. Faşist ordular Moskova önlerine gelmiş, Leningrad’ı kuşatıp 900 gün ele geçirememiş, Stalingrad’ı yerle bir etmiş, ama yine geçirememişti. Şimdi faşist orduların merkezi Berlin Kızıl Ordu’nun kuşatması altındaydı. Faşistler, kalan son etkili güçleriyle ve tüm halkı zorlayarak kenti savunmaya çalışsalar da, sert bir savaş sürüyordu. Sovyet ordularının 7.500 savaş uçağı, 41.600 top, 6.250 tank ve 2.1 milyon askerle Berlin’e yaptıkları saldırı karşısında faşist direniş çökerken, faşistlerin kayıpları 150.000 ölü ve 300.000 esir oldu. Hitler Kızıl Ordu’nun eline düşeceğini anlayınca kafasına kurşun sıkarak intihar etti. Müttefiklerin Batı’dan gelen ordularıyla hafif çatışmalar yaşanıyordu. Faşistler işledikleri suçların cezasını ödemekten kaçınmak için güçlü bir direniş sergileseler de, Kızıl Ordu’nun ezici darbeleri sayesinde yenilgiden kurtulamadılar. Nisan sonlarından başlayarak faşistlerin kitlesel olarak teslim olduğu görüldü. Hitler 30 Nisan’da intihar edince faşistlerin son kalanları da teslim olmaya başlıyordu. Yenilginin kaçınılmazlığını Goebbels bile kabul etmiş ve intihar etmişti. Almanlar 9 Mayıs’ta teslimiyet imzaladılar.

Savaşa ilişkin veriler de savaşın gerçeklerini göstermekte. İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı Kuzey ve Güney Amerika dışında, dünyadaki büyük kıtalarda yaşandı. Avrupa’nın tamamı, Asya nüfusunun çok büyük kısmını kaplayan kesimleri, Afrika’nın kuzeyi savaşın yaşandığı alanlar oldu. Savaşta 60 milyon insan yaşamını yitirdi. Sovyetler Birliği yurttaşı olan, 11 milyon asker olmak üzere 27 milyon kişi yaşamını yitirdi. Sovyet askerlerinin 3.3 milyonu esir alındıktan sonra toplama kamplarında öldürüldü.

Sovyet yurttaşı 27 milyon kişi ve Sovyetlere karşı savaşan faşist devletlerin milyonlarca kaybı, toplamda savaşta ölenlerin çoğunun Sovyet cephesinde olduğunu gösteriyor. Bu durum, savaşın asıl olarak Sovyetler Birliği ile faşist güçler arasında olduğu ortaya koyuyor. Ayrıca, faşist devletlerde ve işgal altındaki ülkelerde direnişlerde halklar milyonları bulan kayıp verdiler ve bunlara önderlik edenler çoğunlukla komünistler oldu. Savaşta can kaybı veren ülke sayısının toplamda 30’un üzerinde olduğu gerçeği, Sovyetler Birliği cephesinde tüm bu ülkelerden daha fazla can kaybı yaşanması, savaşta Sovyetler’ın asıl belirleyici rolüne de işaret ediyor. Elbette sadece ölüm sayıları değil ülkenin gelişmiş bölgelerinin, çok büyük boyutta, milyonlarca kilometrekare alanının işgale uğraması, yakılıp yıkılması, harabeye çevrilmesi ve buna rağmen savaştan zaferle çıkılması sosyalizmin zaferinin önemini göstermektedir.

Faşizm, emperyalizmin gericiliğinin bir ürünüdür. Sosyalizmin faşizme karşı büyük zaferi aynı zamanda emperyalizme karşı kazanılmış bir zaferdir. Bu zafer faşizmin dünya üzerindeki tehdidini bitirmiştir. Emperyalizmin azgın sömürüsü ve saldırganlığı dizginlemiştir. Sosyalizmin yükselişiyle, işçiler, emekçiler ve ezilen halklar bir çok yerde özgürlüklerini kazandılar, kimi yerlerde de sosyal hakları, demokratik hakları kabul ettirdiler. Sosyalizm tek ülkede yaşanan bir deneyim olmaktan çıkarak bir dünya sistemi haline gelmiştir. Avrupa’da Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Arnavutluk, Çekoslovakya, Macaristan, Polonya, Almanya Demokratik Halk İktidarlarının kurulduğu, sosyalizme yönelimin olduğu ülkelerdi. Sovyetler Birliği’nin kazandığı zafer ile sosyalizm dünya üzerinde yaygınlaşmaya başladı. Asya’da önce Kore, Vietnam sonra 1949’da Çin devrimi gerçekleşti. Emperyalizmin sömürgesi olan ülkelerde bağımsızlık ve kurtuluş savaşları zaferlerle taçlanmaya başlıyordu.

Sosyalizmi dünya üzerinden silmek için Sovyetler Birliği’ne saldırıyla yürütülen savaş, sosyalizmin faşizme ve emperyalizme karşı zaferiyle sonuçlandı. Sosyalizm dünya üzerinde daha güçlü hale geldi. Dünya nüfusunun üçte biri sosyalizm bayrağı altında toplandı.

Emperyalistler ve burjuva güçler hala Sovyetler Birliği’nin ve sosyalizmin 9 Mayıs 1945’teki büyük zaferinin üzerine konmaya, zaferi önemsizleştirmeye çalışıyorlar. Sovyetler Birliği’nin ve sosyalizmin büyük zaferi tarihten silinemez. İnsanlık tarihinin en büyük zaferidir.

Ahmet Aydın

4.5.2022