Dayanılmaz bir ekonomik kriz, yokluk, yoksulluk var. Her emekçi haneyi, her yoksulu acımasızca kemiren gerçek bir açlık kol geziyor.

Kriz, kriz, kriz!.. Mevcut düzeni özetleyen tek kelime kriz! İçeride ve dışarıda tüm kapitalist dünya kriz içinde. Sadece ekonomik değil, siyasal, toplumsal bir kriz, derin bir bunalım sarmış kapitalist toplumların bedenini. Kültürel, siyasal, iktisadi... her açıdan çöküyor kapitalist uygarlık!

Sürüp giden savaşlar yetmiyor, gittikçe daha büyük bir çabayla yıkım savaşları çıkarmaya çalışıyor sermaye sınıfı. Barbarlık (yok oluş) ve sosyalizm ikilemi güncel bir yol ayrımıdır artık. Bir yol kavşağındayız!

Bunu herkes görüyor, iliklerine kadar hissediyor ve kavrıyor. Sermaye dünyası da, emekçiler de farkında bu gerçeğin. Bu düzen böyle gitmez. Gitmeyecek!

Uluslararası proletarya tüm dünya emekçi halkları bu şartlarda giriyor 1 Mayıs’a. Onun bir müfrezesi olarak Türkiye ve Kürdistan işçi sınıfı, açlığın ve yokluğun derinleştirdiği devrimci kriz şartlarında karşılıyor 1 Mayıs’ı. Her an patlamaya hazır muazzam bir öfke ve bu düzeni altüst etme istek ve bilinciyle!..

İşçi sınıfı ve emekçi halklar için 1 Mayıs, “kapitalizme karşı savaş günü”dür. Sermaye egemenliğinin karşısına kavga sloganlarıyla ve zafer bilinç ve kararlılığıyla donanmış işçi sınıfının savaş arenasına akmasını sağlayacağı gündür. Hele de böylesi devrimci kriz şartlarında. Emeğin ve doğanın kurtuluşunu isteyen tüm emek örgütleri için tartışılmaz bir güncel gerçektir bu. 1 Mayıs’ı “bir bayram havasına çevirmek” değil, bir kavga ve zafer nidasına çevirmek gerek.

DİSK-KESK-TMMOB-TTB-TDB’nin başını çektiği sendika konfederasyonları, emek örgütleri ve siyasal örgütler, “Bu düzen böyle gitmez, birlikte değiştireceğiz” şiarıyla harekete geçtiler. DİSK başkanı “Savaşa karşı barışın, eşitliğin, adaletin, kardeşliğin tesis edildiği yeni bir düzen istiyoruz. O nedenle de diyoruz ki; bu düzen böyle gitmez, birlikte değiştireceğiz” sözleriyle verdi 1 Mayıs çalışmalarının startını.

Mevcut devrimci kriz ortamında her sıradan emekçinin bilinç, istek ve özlemi de bu yönde değil midir? Elbette öyledir. Ve sermaye sınıfı ve onun devletiyle her alanda uzlaşmaz bir mücadele tutumu gerekiyor bunu başarmak için. Demek ki konfederasyonlar ve emek örgütleri, devrimci bir şiar ortaya sürüyorlar?!

Ama durun biraz. Acaba “bu düzen”den murat nedir? İşte sorunun asıl özü burası.

Yapılan açıklamadan anlaşılıyor ki “bu düzen”den kasıt, iktidarıyla muhalefetiyle tüm sermaye partilerinin temsilciliğini yaptığı kapitalist düzen (ve onun siyasal egemenlik biçimi olarak dinci-faşizm) değil, sadece “tek adam rejimi”dir, “AKP-MHP faşizmi”dir!

İleri sürülen taleplere bakmak bile bunu anlamak için yeterli. O taleplerde hedeflenen “bu düzen”, mevcut hükümetten başka bir şey değil. Tüm çaba, bu “tek adam rejimi”ne karşı başını CHP’nin çektiği burjuva muhalefete yedeklenmektir.

Bakış açısı bu olduğu için, daha önce çeşitli açıklamalarda dile getirilen Taksim’in üstü bir çırpıda çizilivermiştir. Ne 1 Mayıs’ın tarihsel gelişimi, ne Taksim’in 1 Mayıs Alanı oluşu, ne DİSK’in bizzat kendi tarihi... hepsi sessizce geçiştirilmiş durumda. Tartışmasız bir şekilde burjuva muhalefet sınırlarında bir 1 Mayıs!

Sorun kesinlikle bir “yer/alan tartışması” sorunu değil. Sorun, tam da devrimci hedefler, devrimci politika ve devrimci ruh sorunu. Taksim’i boğuntuya getirmenin özü, tamı tamına budur. Bunca zorlu mücadelenin zorlamasıyla, geçmişte Taksim’e doğru attıkları bir adımın ardından, bugün iki adım geri atıyorlar. Burjuva muhalefetin kuyruğuna takılıyorlar. Uzlaşmacı burjuva sendikal anlayış da işçi ve emekçilere bu kapitalist sistemin çarkları arasında öğütülmekten, savaş, işsizlik, yoksulluk, açlıkla yaşamaktan başka bir yol göstermiyor.

Sendikaların bu uzlaşmacı tutumundan dolayı devrimci işçiler, “bu düzenin” gerçek karşıtları olarak, art arda Taksim açıklamaları yapıyor. Bu uzlaşmacı, burjuva kuyrukçusu yönelimin Taksim’i unutturma girişimine karşı “1 Mayıs’ta Taksim’deyiz” diyorlar.

Bu ses, sömürü düzenine karşı devrimci mücadelenin sesidir. Yıkım ve yok oluşa karşı gelecek güzel günlerin, sosyalizmin sesidir. Hep birlikte “1 Mayıs’ta Taksim’e!”