Mücadele Birliği Platformu'nun Su Gösteri Sanatları Merkezi’nde gerçekleştireceği sempozyumun Fatih Emniyet Müdürlüğü tarafından keyfi bir şekilde yasaklanmasının ardından "Hepsi Gitsin Halk Yönetsin" sempozyumu Ayışığı Ekin Sanat Derneği’nde gerçekleşti.

Sempozyum, devrim mücadelesinde ölümsüzleşen işçi ve emekçiler, devrimciler için yapılan saygı duruşunun ardından kısa bir açılış konuşması yapıldı.

“Bizlere sunulan seçenekler çokmuş gibi görünse de hiçbiri sorunlarımızı çözmeyecek, acılarımızı, Kürt halkına karşı tırmandırılan savaşı, geleceksizliğimizi, yarınımızın olmayışını ancak biz değiştirebiliriz! Çünkü adları ne olursa olsun hepsi aynı şeyi söylüyor, aynı çürümüş düzeni işaret ediyor! Ama çaresiz ve çıkışsız değiliz!” denilen konuşma, “Çözümümüz hepsinden kurtulmak, hepsini gönderip, kendi temsilcilerimizi seçebildiğimiz, fabrikaların, tarlaların, bankaların, bütün siyasi iktidarın işçi ve emekçilerde olduğu halkın devrimci iktidarıdır!” denilerek sonlandı.

İki oturum şeklinde yapılan sempozyumun ilk oturumunda kadınlar ve gençler söz aldı. “Hepsi Gitsin Kadınlar Yönetsin” diyen Emekçi Kadınlar adına Delal Erol söz aldı ve “Ayaklanmalar Çağında Kadın Mücadelesi" başlıklı sunumu yaptı. Her sunum öncesinde, konularla ilgili kısa videolar gösterildi.

“Kadının özgürleşmesi, bütün toplumun özgürleşmesinin garanti altına alınmasıdır. Bütün toplumun özgürleşmesini sağlayacak sınıf, devrimci sınıf bilinciyle proletaryadır” diyen Delal Erol, kapitalizmin varoluşunu kadın emeği sömürüsüne dayandırdığını söyleyerek giriş yaptı. Kadınların emeğinin sadece ek gelir olarak görüldüğü hatırlatılarak; kadın işçilerin üretimin daraldığı dönemlerde ilk işten atılanlar olduğu, ücretlerinin düşürüldüğünü, ev içi emeğin de kadınlar tarafından ücretsiz olarak üstenildiği anlatıldı.

Bu süreçte kadınların hemen her alanda ve dünyanın her yerinde haklarını aramak için sokaklara çıktığı, mücadelenin en önünde yer aldığı hatırlatılarak işçi eylemleri ve dünyadaki eylemlerden, ayaklanmalardan bunlara örnekler verildi.

Erol konuşmasını, “Kadınların kurtuluşu proletaryanın kurtuluşuyla gelecektir. Ancak o zaman, bir cinsin bir cinsi ezmediği, bir sınıfın bir sınıfı ezmediği bir dünyada kadınlar özgür olacaktır” diye sürdürdü ve İran ve Rojhilat’ta yayılan ayaklanma, ABD kürtaj karşıtı yasaya karşı, Latinlerde eylemler ayaklanmalar, Afganistan’daki kadınların eylemleri, 1 Temmuz İstanbul Sözleşmesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı İstanbul eylemi, kadınların tüm dünyada hakları için nasıl mücadele ettiğine örnekler olarak verdi.

Ardından gençler adına DÖB temsilcisi Cemal Kara "Gençlik Seçimini Yaptı: Kırıntıları Değil, Dünyayı İstiyoruz" başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.

2022’nin işçi sınıfının, kadınların, Kürt halkının, LGBTİ+ bireylerin eylemlerine sahne olduğunu söyledikten sonra, toplumun en dinamik kesimi olan gençliğin durumuna değindi.

Gençliği geleceksizliğin beklediğini söyleyerek intiharlara sürüklendiklerini anlatarak, kendilerini başarısız, yararsız ve umutsuz olarak gören gençliğin geleceğe dair umudu olmadığını dile getirdi.

Gençliğin sermaye sınıfının istediği gibi sorgulamayan, düşünmeyen, itaat etmeyen bir kitle olmadığını, tam tersine asi ve isyankar olduğunu söyledi ve sorunlarını sıralamaya başladı. Yetersiz KYK yurtları ve yüksek kiralar nedeniyle barınma sorunları, akademinin gerici politikalar doğrultusunda gericileştirilmeye çalışılmasının sorunlarını en başında geldiğini söyleyerek “politik özgürlük kazanılmadan akademik özgürlük kazanılamaz” dedi.

Ve ardından işçi gençlerin karşı karşıya kaldığı sorunlar sıralandı. Part time adı altında emek sömürüsü, inşaatlarda çalışan, kuryelik yapan pek çok gencin iş cinayetlerine kurban gitmesi olduğu söylendi. Genç kadınların en büyük sorununun ise yaşam savaşı vermek olduğu vurgulandı. Ve her kesimdeki gençliğin en büyük sorununun da işsizlik olduğunu söyleyerek TÜİK’e göre bile genç işsizliğin %28 olduğu söylendi.

Bunlara karşılık çözüm olarak gösterilen şeyin, seçim sandığına giderek, bir burjuva iktidarı yerine başka bir burjuva iktidarı getirmek olduğunu, “onlar gidince her şeyin çok güzel olacağını söylüyorlar” dedi.

Cemal Kara konuşmasını “Ancak biz bu vaadlerin sorunları çözmeyeceğini biliyoruz. Bizden olanı bizden çalanların düzenini yıkarak kuracağımız sistemde çözebiliriz bu sorunlarımızı” deyip, “Bu sistemin kırıntılarını değil, dünyayı istiyoruz. Bunu kazanmanın yolunun sıralardan sokaklara çıkarak işçi, emekçi, kadınlarla birlikte mücadelemizle kazanacağımızı biliyoruz” diyerek bitirdi.

Konuşmalardan sonra izleyicilerden “Yönetme kısmını biraz daha açabilir miyiz?” sorusu gelmesi üzerine bu konuda yapılan tartışmaların ardından kısa bir ara verildi.

İkinci oturumda ise işçiler adına ve Mücadele Birliği Platformu adına sunumlar gerçekleşti.

İlk olarak Kataş-Sen Başkanı Şahin Başaraner söz aldı ve "Hepsi Gitsin İşçiler Yönetsin" başlıklı sunumunu yaptı.

Başaraner, “Hepsi Gitsin Halk Yönetsin, Gençlik Yönetsin, İşçiler Yönetsin, Kadınlar Yönetsin konularını açmak gerekiyor” dedi. “Yığınların yönetime doğrudan katılma aygıtları olan meclisler, sovyetler, konseyler, şuraları incelemek gerek” diyerek bunların, adı konmamış olsa bile Spartaküs’ten bugüne, bu örgütlenmelerin mücadele araçları olduğunu anlattı; bu öz örgütlenme araçlarının yönetime katılma araçları olarak deneyimlendiğine değindi.

Proletarya diktatörlüğünün çoğunluk adına işçi ve emekçilerin demokrasisini getirdiğini hatırlatırken, günlük sorunları çözmeden sosyalizm ve iktidar sorununu çözemeyeceğimizi söyleyerek “işçi sınıfı nerede ise orada olmalıyız. Fabrika, atölye, okul, mahalle... işçilerin olduğu her yerde olmalıyız, sorunlarını paylaşmalıyız. Başka yolumuz yok” dedi.

2018-2019’da Irak’ta ayaklanmanın ekmek ayaklanmasıyla başladığını, sonra “hepsi gitsin”e döndüğünü hatırlatarak, ilk söylenen sözün “hepsi gitsin” olmadığını, ayaklanma içinde buna evrildiğini söyledi.

“Taban hareketi dediğimiz şey, konsey dediğimiz şey, Bolşevik Partiyi Bolşevik Parti yapan şey, işçilerle, kadınlarla kurduğu bağdır” diyerek kitlelerle kurulacak bağın önemini vurgulayarak konuşmasını bitirdi.

Mücadele Birliği Platformu temsilcisi Muhammed Hizmetçi de "Somut Gelişmeler Işığında Devrimin Güncelliği" başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi.

Muhammed Hizmetçi, sempozyumun engellenmesine dikkat çekerek, aynı saatlerde bir belediyenin salonunda seçimler üzerine yapılan etkinliğe izin verildiğini, ancak sistem dışı seçenek önerenlerin -kendilerinin- seslerinin kısılmaya çalışıldığına değindi.

“Açlık, şu an emekçilerin gündemini en fazla kaplayan şeydir, ne seçim, ne başka bir şey. Bir otobüse binememek, yoksulluk, açlık, barınma, işsizlik halkların en büyük sorunu. Ve tüm dünyada büyük bir ekonomik kriz var, sistem kendini yeniden çeviremiyor. Emekçiler, burjuva düzen dışında çözüm diye bir şey olduğunu görmesin diye bizi susturmak istiyorlar.” diyen Hizmetçi, her bahaneyle sokağa çıkan işçilerin, karşılarında polisi gördüğü ve devletin zor aygıtı olduğunu görüp tanıdığını da ekledi.

“Hepsi gitsin halk yönetsin” demenin tek başına çözüm olmadığını, bunun altını beslemek gerektiğini de hatırlatarak, “Hepsini gönderelim, hepsinden kurtulalım dedik. Toplumsal devrim iddiamız var. İsyanlar birden patlıyor dünyada. Yarın nereden ne çıkacağını bilemiyoruz.” dedi. Her zaman işçileri, emekçileri temel alan bir çalışma yapmak gerektiğini de hatırlatan Hizmetçi, yeniden bugünkü yasaklamaya değinerek “Söylediklerimiz uykularını kaçırıyor sermayenin. Bunu bugün bir kez daha gördük.” diyerek sonlandırdı konuşmasını.

Ardından soru cevap kısmına geçildi. İzleyicilerden birinin, seçimlerde sol bir adayı desteklemenin iyi olabileceği, toplumu rahatlatabileceği üzerine fikir önermesinin ardından bir başka izleyici de daha bir ay önce Peru’da yaşanan, başkan Castillo’nun görevden alınarak tutuklanması gibi pek çok örnek yaşandığını hatırlattı.

Yapılan tartışmaların, konuşmaların ardından etkinlik sona erdi.

Süleyman Acar