Cumartesi Anneleri 20 Temmuz 1992’de işyerine giderken bir daha kendisinden haber alınamayan Hasan Gülünay’ın akıbetini sordu.

İSTANBUL – Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 642'nci kez Galatasaray Meydan’ında bir araya geldi. Kırmızı karanfillerle barışı simgeleyen beyaz tülbendin ve karanfillerin bırakıldığı “Failler belli kayıplar nerede” yazılı pankartın açıldığı eylemde, kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı.
Bu haftaki eylemde basın açıklaması öncesinde Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın açlık grevinin 129. gününde oldukları hatırlatılarak, onların taleplerinin onbinlerce kamu emekçisinin talebi olduğu ve bir an önce taleplerinin kabul edilmesi istendi.
Bu hafta 20 Temmuz 1992’de İstanbul'daki evinden işyerine giderken bir daha kendisinden haber alınamayan Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu. dosyasındaki cezasızlığın bir an önce son bulması istendi.

"Devlet Bana Babasız Geçirdiğim 25 Yılı Borçlu"
Basın açıklaması Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay’ın mektubunun okunmasıyla başladı.
Adaletin sağlanmasının yeterli olmayacağını belirten Deniz Gülünay, “Babam geri gelmeyecek. Peki ya geçen 25 yılın hesabını nasıl soracağım. Devlet bana 25 yıl borçlu. Babasız geçirdiğim 25 yılın hesabını vermek zorunda. Kim sevdiğinin mezarını ziyaret etmek istemez ki” dedi. Gözaltına kayıplara değinen Gülünay, “Devletin en büyük utancı insanları bir kemik parçasına mahkum etmesidir" dedi.

 

"Kırmızı Kurdalemle Babamı Bekliyorum"
“12 yaşındaki Besna, babasını götüren o lânet olası beyaz torosun peşinden koşarken, çocukluğundan vazgeçmişti. Ben ve kırmızı kurdelem, 55 gün boyunca babamı beklerken O’nun gelmeyeceğini öğrendiğimizde 7 yaşında kurdelemle birlikte çocuk olmaktan vazgeçtik. Hayat bundan sonra o kadar hızlı akar ki, aklınızdaki tek anınız babanızı kaybettiğiniz son halinizdir. Besna halen, durmayan beyaz torosun peşinde koşuyor, bense kırmızı kurdelemle babamı bekliyorum” diyen Deniz Gülünay’ı babasının ve yüzlerce gözaltında kaybedilen kişinin davalarının zaman aşımına uğratıldığını da hatırlattı.
Gülünay, “Devlet yetkilileri diğer taraftan katilleri serbest bırakarak milyonlarca insana gözdağı vermek istemektedir. Ama bilsinler ki bir asır da geçse kayıplarımızı sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.

"Hasan'ı Öldürdük Seni de Öldüreceğiz"
Eylemde Hüseyin Gülünay’ı gözaltında gören tanıkların İHD’ye başvurarak anlattıklarına da yer verildi. İsmi belirtilmeyen tanıklardan biri askıda işkence görürken işkence edenlerin “Hasanı getirin” dediklerini söyledi. Diğer bir tanık Hasan Bozkurt ise, gözaltındayken işkence gördüklerini söyleyerek, "Biz Hasan Gülünay’ı öldürdük sıra sende’ dediler” dedi.'

"Sahip Çıkmamız  İstenen Demokrasi Nerede?"

Bu haftaki açıklamayı Cumartesi İnsanlarından Gülay Bakışkan yaptı.
Bakışkan, “15 Temmuz vesilesiyle herkesi darbelerin, darbe girişimlerinin bir daha hayat bulamayacağı, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan haklarına saygının egemen olduğu bir Türkiye’nin kurulmasına katkıda bulunmaya çağırıyoruz” diyerek 15 Temmuz darbe girişiminin bastırıldığını ancak iktidarın bunu fırsata çevirdiğini ve OHAL rejimine sürüklediğini söyledi.
Devletin halkı “Demokrasi bayramı” için meydanlara çağrılarına değinen Bakışkan, “Kutlamamızı ve sahip çıkmamızı istediğiniz demokrasi nerede?” diye sordu.

İddialarınız Gerçek Dışı Böyle Bir Gözaltı Kaydı Yok Denilmişti
32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay'ın İstanbul’da yaşadığını kaydeden Bakışkan, eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Hasan Gülünay’ın, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktığını ve bir daha geri dönmediğini aktardı. Ailenin memleketlileri olan İstanbul Emniyet Müdür yardımcısı Hüseyin Kocadağ’a ulaştığını kaydeden Bakışkan, “Ailenin yakını olan Hüseyin Kocadağ ‘Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar’ cevabını aldılar. Hasan Gülünay'ı İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorguda görenler tanıklık yaptı. Ancak Devletin aileye cevabı: ‘İddialarınız gerçek dışı, başvurularınız ise emniyet teşkilatını karalamaya yönelik’ oldu” diye konuştu. Ailenin yaptığı bütün başvuruların sonuçsuz kaldığını dile getiren Bakışkan, hukukun işletilmediğini ve tanıkları dinlemeyen savcıların şüpheli konumunda olan İstanbul Emniyeti'nin “Böyle bir gözaltı kaydı yok” açıklaması ile yetindiğini söyledi.


Dosya Zaman Aşımına Gerekçesi Uğradı
Gülünay dosyasının 31 Ekim 2012’de zaman aşımına uğradığını hatırlatan Bakışkan, karara yapılan itirazın reddedildiğini aktardı. Dosyanın 8 Nisan 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne taşındığını da sözlerine ekleyen Bakışkan, “Anayasa Mahkemesi 21 Nisan 2016 tarihinde ‘yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine’ hükmetti. Ancak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Savcılığına gönderilmesine, zamanaşımı nedeniyle yer olmadığına karar verdi” dedi.

"Suçun Devamcısı  Olarak Tarihe Geçecek"
Hasan Gülünay’ın kaybedilmesinden dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdür yardımcısı Ali Osman Akar, içinde Ekrem Yiğit ve Atom lakaplı polislerin de bulunduğu işkence timi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Emniyet Genel Müdürü Yılmaz Ergün, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Başbakan Süleyman Demirel ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın sorumlu olduğunu belirten Bakışkan, sorumluların tarihe Gülünay’ı kaybedenler ve kaybeden iklimi yaratanlar olarak geçtiğini, yıldır evrensel hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen AKP iktidarının da, tarihe bu suçun devamcısı olarak geçeceğini söyledi.