"Yeni" hükümet kuruldu ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi devreye girdi. Uyanık tüccarın eşeği boyayıp sahibine satması gibi tekelci burjuvazi de faşist devlet aygıtını allayıp pullayıp halkın önüne koyuyor.

Aslında değişen bir şey yok; eşek yine bildiğiniz eşek, faşizm bildiğiniz faşizm; birkaçı dışında figüranlar bile değişmedi! Olan biten sadece, var olan devlet aygıtının daha da merkezileştirilmesi, kurumsallaşmış faşizmin yetkelerinin bir adamın elinde toplanmasıdır. Burjuvazinin iç savaşı ve olası bir dış savaşı yürütebilmek için buna şiddetle ihtiyacı vardı ve şu anda istediğini elde etmiş gibi görünüyor. Bundan sonra devrime karşı tek bir elden saldıracak, kararları daha hızlı alıp daha hızlı uygulayacaklar. Kapıdan içeriye heybetli adımını çoktan atmış olan büyük ekonomik krize karşı dümeni tek bir merkezden yönetmeye çalışacaklar. Sistem şimdi tüm geleceğini bu yeni düzenlenişine bağlamış gibi görünüyor.

Dengelerin kırılgan olduğunu ve bu kırılganlığın gelip geçici olmadığını pekala biliyorlar. Ekonomik ve siyasi krizin önümüzdeki dönemde ulaşacağı boyutu ancak hayal edebiliyorlar; gerçeklikle karşılaştıklarında bu "yeni sistem"in de kar etmeyeceğini seziyorlar. Bu nedenle paramiliter güçleri örgütlüyor, militer güçleri bütünüyle kontrolleri altına almaya çalışıyorlar. Eski Genelkurmay Başkanı'nın Savunma Bakanı yapılmasının altında bu gerçeklik yatıyor.

Önümüzdeki günler, Türkiye ve Kürdistan'da iç savaşın daha da yoğunlaşacağı günler olacak. Burjuvazi, açık ki, devrim güçlerini ezmek için olanca gücüyle saldıracak. Buna karşılık devrimin toplumsal güçleri de bu gerici iç savaşa devrimci iç savaşla yanıt vermeye hazırlanıyorlar. Devrimin toplumsal güçleri, 23 Haziran ve öncesinde CHP mitinglerini bahane ederek, önce Ankara ve İzmir’de, arkasından İstanbul’da milyonlar halinde alanlara akarak gerçekte dev gövdelerini burjuva sınıfa ve dinci faşist iktidara gösterdiler.

24 Haziran akşamı, CHP’nin bu güçleri arkadan hançerlemesi, sosyal reformist partilerle  oportünist örgütlerin bu ihanete onay vermesi devrimin toplumsal güçlerinin kararlılığını ortadan kaldırmadı. Kısa süreli şaşkınlık, hayal kırıklığı yerini cesur atılımlara bırakacaktır. Faşizmin tüm baskı, terör ve saldırılarına karşın kitlelerin geri çekilmemiş, sindirilmemiş olması bunun kanıtıdır. Faşist devlet ve dinci faşist iktidar devrimin toplumsal güçlerini sindirmek, savaş iradelerini kırmak için, katliam dahil her yola başvurdu. Fakat bunların hiç birinden sonuç alamadı; bundan sonra da alamayacak.

Burada temel sorun, işçi sınıfı ve emekçi halklara, burjuva gerici iç savaşa karşı, devrimci iç savaşı örgütlemek gerektiği bilincinin verilmesidir. Devrimci iç savaş, devrimci kitle hareketinin, ayaklanmaların, isyanların, çatışmaların, çarpışmaların, grevlerin ve sayısız kitle eyleminin içinden doğuyor. Bu, devrimin kendisinden başka bir şey değil.

Bu yüzden şimdi devrimi isteyen herkes, devrimci iç savaş için hazırlanmalı, bunun dışında reformist ve oportünistlerin yapacakları her türlü uzlaşma, toplumsal barış, parlamentarist çağrıya kulaklarını tıkamalı; iktidarın fethini başa almayan her türlü hedef ve programı ellerinin tersiyle itmeli.

Emekçi sınıfların ve ezilen halkların gözleri sokağa çevrilmiş durumda. Bu durumu devrimci hedef açıklığıyla tamamlamalı. Sandıktan, seçimlerden, parlamentodan, burjuva muhalefetten umudunu kesen milyonlara hedef olarak devrim ve politik iktidarın fethini göstermek yaşamsal önem kazanmıştır.

Leninistler, bu görevi dur durak bilmeyen bir çalışmayla yerine getirmeliler.