< < Sıfır Tolerans: İnsanlık Adına Büyük Utanç

ABD’nin uygulamaya başladığı göçmen politikaları, artık vahşet denilecek sınırlara ulaşıyor. Son yıllarda göçü durdurmak için Meksika sınırına duvar örmeye başlayan ABD, bu defa da yakalanan göçmenleri çocuklarından ayırarak sınırdışı ediyor.

ABD-Meksika sınırında sadece Mart-Nisan aylarında 2342 göçmen çocuk anne ve babalarından ayrılmak zorunda kaldı.

Ebeveynleri ülkeye yasa dışı girdikleri gerekçesiyle yargılanmayı beklerken, çocuklar başka yerlere götürülüyor.

Trump’ın göçmenlere karşı “sıfır tolerans” uygulamasına göre eskiden kaçak ya da yasal yolla ABD’ye gelip sığınma başvurusu yapanlar sivil mahkemelerin kararını beklerken, şimdi “federal suçlu” sayılıyorlar ve federal mahkemelere gönderiliyorlar. Çocuklar ise federal hapishanelere gönderilemeyecekleri için önce sınır devriye karakollarında tutuluyor, sonra da sığınma merkezlerine gönderiliyorlar.

İnsanlar, ailelerinden ayrılan bu çocukların zorlu koşullarda beklemek zorunda kaldığını ve ikinci bir travma yaşadığını söylüyor.

Bu gerçekler, bir kampta onlarca çocuğun tel örgülerle ayrılmış kafeslerde tutulduğunu gösteren fotoğrafların yayınlanmasıyla ortaya çıkmıştı ve dünya çapında tepkilere yol açmıştı. Yayınlanan bir ses kaydında ise görevlilere anne ve babalarını görmek istediklerini söyleyen çocukların ağlamaları ve haykırışları duyuluyordu. Kampları görenler, küçük bebekler de dahil olmak üzere çocukların jiletli tellerle çevrili binalarda, beton zeminlerde ve kafeslerde kaldığını fotoğraflıyor ve videolar yayınlıyorlar. Halkın şiddetli tepkisiyle karşılaşan Trump yönetimi 20 Haziran'da ebeveynlerin ve çocukların artık ayrılmayacağını söyleyerek bir yürütme emri çıkardı, ancak buna dair bir girişimde bulunulmadı. Kararnameye göre çocuklar aileleri ile birlikte hapsedilecekler…

Aralarında Washington, Kaliforniya ve New York'un da bulunduğu 17 eyaletten savcılar ABD Başkanı Donald Trump yönetimine bu kararname nedeniyle dava açtı; Trump'ın göçmen politikasının ABD Anayasası'ndaki eşit hak, federal iltica ve statü haklarını ihlal ettiği savunuldu. Bazı yargıçlar görülen davalarda 5 yaş altı çocukların 14 gün içinde, büyük olanların da 30 gün içinde ailelerine teslim edilmesi kararı verdi, bir savcı da gelecekteki aile ayırmalarına karşı ülke genelinde mahkeme emri çıkardı. Ancak bu kararın eyaletlerin açtığı davaları nasıl etkileyeceği henüz belli değil.

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ise ABD'ye yasa dışı şekilde girmek isteyen göçmenleri "çocuklarınızın hayatını riske sokmayın" diyerek çocuklarıyla tehdit ediyor. Ülke genelinde 11.800 çocuk göçmen merkezlerinde tutuluyor.

11 Eylül saldırılarının yaşanmasının ardından ABD’nin faşist bir ülke olduğunu söylemiştik. Yaşanan her gelişme, Amerika’nın “rüyalar ülkesi” değil; yaşanan baskı, terör, yoksulluk ve ırkçılıkla faşist bir ülke olduğunu gösterdi.

Elbette bu Amerikan halkları faşist ve gericidir anlamına gelmiyor. ABD’nin kuruluşundan bugüne, Rosa Parklardan Rosenberglere, NewYork’ta katledilen dokuma işçisi kadınlara, 1 Mayısları yaratan Parsonslara Amerikan halkının boyun eğmez mücadelelerini unutmamak gerekiyor. Ve bugün de Amerikan halkı göçmen karşıtı yasalara, ailesinden koparılan çocuklara karşı eylemde.

29 Haziran günü, ABD yönetiminin göçmen politikasını ve kayıt dışı göçmenlerin Meksika sınırında çocuklarından ayrılması, Washington'da Hart Senato Ofisi binası içinde protesto edildi. Oturma eylemi yapan, aralarında 71 yaşındaki Susan Sarandon ve Demokrat Temsilciler Meclisi üyesi Pramila Jayapal’ın da bulunduğu 630 kadın gözaltına alındı.

Eylemde kadınlar Melania Trump'ın göçmen çocukların tutulduğu tesise giderken giydiği “Gerçekten umursamıyorum, ya sen” yazılı cekete atıf yaparak “Umursuyoruz” sloganları attı, #FamiliesBelongTogether (Aileler Birbirine Aittir) pankartları taşıdı. Kadınlar, açık denizlerde kurtarılan sığınmacılara ilk yardım müdahalesinde verilen acil yardım battaniyelerini de eylemde hazır bulundurdu.

Amerikalı Workers World Party de “Göçmen çocukları aileleriyle yeniden birleştirmek yeterli olacak mı?” diyor ve soruyor: “Güney sınırındaki krize karşı bu hareket Afrika, Asya ve Ortadoğu'dan gelen göçmenlerle de dayanışma sergileyecek mi?”

Ve “İşte bu yüzden bu tarihi noktada sorulmalıdır: Sınırdaki mevcut kriz işçi sınıfının her kesimini zafere kadar mücadeleye devam ettirebilir mi? Bu sadece göçmenler için değil, hepimiz için bir kazanç olurdu” diyerek Kuzey Üçgeni (El Salvador, Honduras ve Guatemala)’nden insanları kaçıran koşulların Pentagon ve onun yozlaşmış hükümetleri desteklemesiyle, ülkelerin zenginliklerinin sömürmesiyle oluştuğunu, bu devam ettiği müddetçe de bu kaçışların süreceğini söylüyor.

“Bu büyük insani ve politik kriz, insanlara ve gezegene zarar veren küresel ekonomik krizden kaynaklanıyor” diyen WWP, uygulanan tüm taktiklerin Nazi Almanyasına doğru gidildiğini gösterdiğini söylüyor.

Bu esnada ABD göçmenler için askeri tesislerde barınma tesisleri inşa etmeye başladı. Bu da “inşaat akbabaları”nın işine yarıyor.

Devam ediyor Amerika’daki yoldaşlarımız: “Yoldaş Fidel Castro bir zamanlar faşizmin ABD'de asla tutmayacağına inandığını söyledi. Bu ülkenin halkına büyük bir güven duygusu vardı. (…) Umuyoruz ki yalnızca sınırdaki bu faşist uygulamaları durdurmakla kalmayıp, kapitalizmi bir kez ve her şey için sonlandırmaya kadar gidebiliriz.”