“Oppenheimer” gişe rekorları kıran bir Hollywood filmi oldu. Filmin ana karakteri liberal, kültürlü, fizikçi ve bir savaş suçlusu olan J. Robert Oppenheimer.

Malum nedenlerden ötürü, film iki atom bombasından sağ kurtulan binlerce kişinin yaşadığı Japonya'da henüz gösterime girmedi. Bu yazar filmi izlemedi, çünkü bunu yapmak, şu anda grevde olan oyuncuların, yazarların ve diğer işçilerin grev çizgilerini aşmak anlamına gelecekti.

Filmin Los Alamos laboratuarının inşası için topraklarından sürülen binlerce yerli ve Meksikalı insandan bahsetmediği belirtilmiştir. Ayrıca bu yerli halktan yüzlercesinin radyasyon kaynaklı kanserden kötü etkilendiği ve birçoğunun hayatını kaybettiği de belirtilmiyor.

“Oppenheimer” ayrıca güvenlik izninin neden 1954 yılına kadar iptal edilmediğini de gündeme getirmiyor. O yıllarda anti-komünist cadı avı yıllardır hummalı bir şekilde devam ediyordu.

Yüzden fazla Komünist Parti üyesi Smith Yasası uyarınca “hükümeti devirmeye” teşebbüsten mahkum edilmişti. Siyahi komünist lider Henry Winston, tıbbi bakımdan mahrum bırakıldığı için hapishanede kör olmuştu.

Richard Nixon'ın siyasi kariyeri, eski Dışişleri Bakanlığı yetkilisi ve Carnegie Endowment for International Peace (Carnegie Kenti Uluslararası Barışı Yüceltme kurumu) kurumunun eski başkanı Alger Hiss'i suçlamak üzerine kuruluydu. Hiss, Ağustos 1948'de kötü şöhretli Amerikan Karşıtı Faaliyetler Komitesi'nin karşısına çıktı.

Adı tüm dönemle özdeşleşen Senatör Joe McCarthy, “20 yıllık ihanetten” söz etti. Faşist demagog, Demokrat başkanlar Roosevelt ve Truman'ın yönetimlerine komünistlerin sızdığını iddia etti.

Cadı avının daha da kötüleşmesini engelleyen Ethel ve Julius Rosenberg'in cesareti oldu. Rosenbergler ABD Hükümeti tarafından suçlandı ve 1953 yılının Haziran ayında yakılarak öldürüldü. (Bkz. “Rosenbergler kahramandı.”)

FBI direktörü J. Edgar Hoover, elektrikli sandalyeyle karşı karşıya kalan Rosenberglerin sahte bir itirafta bulunacaklarına ikna olmuştu. Bu tür bir zorlama ile alınan yalan ifadeler sadece Oppenheimer'ı değil, kapitalist düzen içindeki bir dizi liberal figürü de töhmet altında bırakacaktı.

Bu da Joe McCarthy'nin -şimdi “21 yıllık vatana ihanet” olarak değiştirilen- sahte suçlamalarının kapitalist toplum ve medyası tarafından müjdeli gerçek olarak kabul edilmesini sağlayacaktı. Rosenbergler bizi bu yoğunlaştırılmış engizisyondan kurtardı.

Oppenheimer'ın güvenlik izninin elinden alınması McCarthy'ciler için kötü bir teselli ödülü oldu. Oppenheimer'ın duruşması Nisan 1954'te başlarken, McCarthy aynı yıl 2 Aralık'ta ABD tarafından kınanacaktı.

Bu arada, ABD Yüksek Mahkemesi 17 Mayıs 1954 tarihinde oy birliğiyle aldığı Brown v. İl Eğitim Kurulu kararıyla okul ayrımcılığını yasakladı. Cadı avı etkisini yitiriyordu.


Hiroşima Ve Nagazaki Neden Yok Edildi?

Stephen Millies / İlk Yayın Tarihi 6 Ağustos 2019, Revize Tarihi 7 Ağustos 2023

Barack Obama 27 Mayıs 2016 tarihinde Hiroşima'yı ziyaret ederek bu ziyareti gerçekleştiren ilk ABD başkanı oldu. Obama'nın Japon şehrini ziyareti, Hiroşima ve Nagazaki'de yüz binlerce insanın atom bombasıyla öldürülmesinin askeri bir gereklilik olup olmadığı sorusunu yeniden gündeme getirdi.

Dwight Eisenhower böyle düşünmüyordu. Eski başkan ve beş yıldızlı general “Mandate for Change- Değişim İçin Emirler” adlı otobiyografisinde Japonya'ya atom bombası atmanın “tamamen gereksiz olduğunu” yazdı. Ike bunu Savaş Bakanı Henry Stimson'a söylediğini iddia etmiştir.

General Curtis LeMay 20 Eylül 1945'te bir basın toplantısında “Atom bombasının savaşın sona ermesiyle hiçbir ilgisi yoktur” demiştir. Başkan Truman bile bombaların atılmasının “savaşı kazandırmadığını” ilan etti. (“Hiroshima in America, Fifty Years of Denial- Amerika’da Hiroşima, 50 Yıllık İnkar” Robert Lifton ve Greg Mitchell)

Japonya'nın teslim olmasının en büyük nedenlerinden biri Sovyet Ordusu ile Moğol, Koreli ve Çinli müttefiklerinin kuzeydoğu Çin ve tüm Kore'ye girmesiydi. Bu sadece en büyük Japon ordusunu yok etmekle kalmadı, aynı zamanda Japonya'da sosyalist bir devrim “tehlikesini” de artırdı.

Yine de Fox News'teki konuşmacılar hala Hiroşima ve Nagazaki'de bebeklerin diri diri yakılmasının Japonya'nın amfibi işgalini önleyerek “ABD askerlerinin hayatını kurtardığını” iddia ediyor.


Tam bir barbarlık

Kuşatılmış bir şehrin duvarlarını aşan Romalı askerler bulabildikleri her insanı öldürüyor ya da köleleştiriyordu. Kediler bile ikiye bölünmüştü. Kurbanları arasında, Sicilya'daki Siraküza'nın M.Ö. 212'de (Ortak Çağdan Önce) istila edilmesinin ardından bir lejyoner tarafından öldürülen ünlü matematikçi Arşimet de vardı.

İki bin yıl sonra, uluslararası hukukun bu tür savaş suçlarını önlemesi gerekiyordu. Nazi liderleri sivilleri kasten öldürdükleri için Nürnberg'de asıldılar.

Ancak ABD savaş liderleri de savaş suçu işlemiştir. General LeMay, 9-10 Mart 1945'te Tokyo'nun bombalanması sırasında 100.000'den fazla insanı diri diri yaktı.

Aralarında binlerce çocuğun da bulunduğu en az 200.000 kişi, 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya ve üç gün sonra Nagazaki'ye atılan atom bombalarıyla öldürüldü. On yıllar sonra bile insanlar radyasyonun neden olduğu hastalıklardan öldü.

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nden bir diplomat bu yazara Hiroşima'da ölenlerin 30.000'inin Koreli savaş esiri işçiler olduğunu söyledi. Truman, Japon imparatoru ve büyük şirketler tarafından rehin tutulan bu Koreli işçileri öldürdü.

Başkan Teddy Roosevelt, Rus-Japon savaşını sona erdiren ve Portsmouth, New Hampshire'da imzalanan 1905 barış antlaşmasında Kore'yi Japon İmparatorluğu'na devretti. Teddy bu suçundan dolayı Nobel Barış Ödülü aldı.

KDHC, Pentagon'a karşı kendini savunmak için nükleer silah geliştirmeyi kesinlikle gerekli bulmuştur. Bunun tek nedeni ABD'nin Kore'yi hedef alan nükleer füzeleri değildir.

Kore Savaşı sırasında en az 4 milyon Koreli öldürüldü. İnsan eti üzerinde napalm ve beyaz fosfor bombaları kullanmak ABD'li generalleri ve politikacıları tatmin etmedi. Dönemin Teksas Kongre Üyesi Lloyd Bentsen “The Atomic Cafe (Atomik Kafe)” filminde Korelilerin üzerine atom bombası atılmasını talep ederken görülebilir.

Bu durum Bentsen'i 1988'de Demokratların başkan yardımcısı adayı olmaktan ya da Başkan Bill Clinton'ın ilk Hazine Bakanı olarak görev yapmaktan alıkoymadı. Kore Hiroşima soykırımını da hatırlamaktadır.


Manhattan Projesi'nin Gerçek Hedefi

ABD Ordusu'nun Manhattan Projesi kapsamında 120.000'den fazla işçi ölüm bombalarının yapımı için seferber edildi. En az 2 milyar dolar harcandı ki bu rakam ABD ekonomisinin yüzdesi olarak 2023 yılında yaklaşık 260 milyar dolara denk geliyor.

Manhattan Projesi'nin bahanesi, ABD'nin atom bombasını geliştirme konusunda “Hitler'i yenmesi” gerektiğiydi. Genç fizikçi ve geleceğin Nobel Ödülü sahibi Richard Feynman gibi bilim adamlarına verilen gerekçe buydu.

Ancak Manhattan Projesi'nin asıl hedefi Sovyetler Birliği'ydi.

William Shirer'in “The Rise and Fall of the Third Reich (Üçüncü Reich'ın Yükselişi ve Çöküşü) adlı kitabına göre, ABD'li üst düzey yöneticiler Sovyetler Birliği'nin Hitler'in Haziran 1941'deki işgalinden sonraki altı hafta içinde çökmesini bekliyordu.

Kansas City'nin yozlaşmış Pendergast Makinesi'nin bir temsilcisi - Senatör Harry Truman - “Almanya'nın kazandığını görürsek Rusya'ya yardım etmeliyiz ve Rusya kazanırsa Almanya'ya yardım etmeliyiz ve bu şekilde mümkün olduğunca çok kişiyi öldürmelerine izin vermeliyiz” diyordu. (New York Times, 24 Haziran 1941)

Sovyetler Birliği çökmedi. Nazi güçleri 27 milyon Sovyet canı pahasına Stalingrad'dan Berlin'e kadar geri püskürtüldü. Auschwitz'i 27 Ocak 1945'te kurtaran, işçi ve köylülerden oluşan Kızıl Ordu oldu.

Hazine Bakanı Henry Morgenthau'nun ricalarına rağmen Savaş Bakanı Stimson, milyonlarca insanı ölüme götüren Auschwitz'e giden demir yolu hatlarını bombalamayı dahi reddetti.


SSCB Nükleer Savaşın Önünü Aldı

Manhattan Projesi, Wall Street'in Kızıl Ordu'nun anka kuşu misali dirilişine verdiği yanıttı. ABD ve İngiliz egemen sınıfları, Sovyet güçlerinin Paris'e kadar ilerlemesinden ve işçiler tarafından coşkuyla karşılanmasından korkuyordu.

Kapitalistler ayrıca Hitler tarafından ezilen Alman işçi sınıfının yeniden canlanmasından da ürküyordu.

Sovyetlerin 1943 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında Kursk'ta Nazilere karşı kazandığı muazzam zafer - tarihteki en büyük tank savaşı - ABD askeri-endüstriyel kompleksinin atom bombası projesini hızlandırmasına neden oldu. Bakıra başka yerlerde ihtiyaç duyulduğu için Manhattan Projesi'nin mıknatıslarının etrafını sarmak üzere Hazine Bakanlığı'ndan 14.700 ton gümüş ödünç almasına izin verildi.

Manhattan Projesi'nin yöneticisi Leslie Groves asıl hedefin Sovyetler olduğunu itiraf ettiğinde fizikçi Joseph Rotblat da oradaydı:

“General Leslie Groves, Los Alamos'u ziyaret ettiğinde sık sık Chadwick'lere akşam yemeği ve rahat bir sohbet için gelirdi. Böyle bir sohbet sırasında Groves, bombanın yapılmasındaki asıl amacın Sovyetler'e boyun eğdirmek olduğunu söyledi. (Tam sözleri ne olursa olsun, bu sözlerin gerçek anlamı açıktı.)”

İkinci Dünya Savaşı sırasında Time dergisi yayıncısı Henry Luce yaklaşmakta olan “Amerikan Yüzyılı”nı ilan etti. Pentagon, SSCB'nin karşısına sadece bombayla değil, aynı zamanda 16 milyon asker ve tarihteki en büyük hava kuvvetleriyle çıkmayı planlıyordu.

Bu muazzam güç aynı zamanda Çin Devrimi'ne karşı ve tüm ezilen halklar için bir tehdit olarak kullanılacaktı.

Aşırı ırkçı ABD Generali George Patton, Nazi SS birliklerini yeniden silahlandırmaktan ve Volga'ya yürümekten söz ediyordu. Winston Churchill “Operation Unthinkable- (Operasyon Tahmin Edilemeyen)”da Sovyetler Birliği'nin işgalini tahayyül ediyordu.

ABD 1945 yılında dünya sanayi kapasitesinin yarısına sahipti. Başkan Kennedy 1963'te doğru bir şekilde, Sovyetler Birliği'nin Naziler tarafından yok edilmesinin, ABD'de Mississippi Nehri'nin doğusundaki her şeyin yok edilmesine eşit olacağını belirtti.

Ancak Wall Street'in Sovyetler Birliği'ne karşı kullanmak istediği milyonlarca asker evlerine dönmek istiyordu. Hala bir Jim Crow ordusu olmasına rağmen, on binlerce asker Paris, Manila ve diğer şehirlerde evlerine dönme talebiyle gösteri yaptı. Bu asker isyanı, ABD işçi sınıfının dünya devrimine en büyük hediyesiydi - ve muhtemelen en az bilineniydi.

Çan Kay Şek'e yapılan milyarlarca yardıma rağmen Pentagon Çin Devrimini durduramadı.

Nükleer bir soykırımın insanlığı yok etmemesinin tek nedeni, Sovyetler Birliği'nin muazzam bir maliyetle Pentagon saldırısına karşı caydırıcı bir nükleer güç geliştirebilmiş olmasıdır.

Stratejik Hava Komutanlığı Başkanı Curtis LeMay ve Genelkurmay Başkanı Lyman Lemnitzer, Sovyetler Birliği'ne nükleer bir ilk saldırı düzenlemek istiyorlardı. Daniel Ellsberg'e göre Pentagon 600 milyon insanı öldürmeyi planlıyordu. LeMay 1968'de George Wallace'ın faşist başkanlık kampanyası sırasında aday arkadaşıydı.

LeMay aslında hidrojen bombası donanımlı uçakları sürekli havada tutarak saldırıya hazır hale getirmişti. Biri 1966'da İspanya'nın Akdeniz kıyılarında olmak üzere kaçınılmaz kazalar meydana geldi. Bombayı kurtarmak 12 haftalık çaba ve 20'den fazla donanma gemisi ile mümkün olabildi.

1958'deki bir kazada Mark 15 adlı termonükleer bomba Georgia'nın Atlantik kıyısına düştü. Bu bomba hiçbir zaman bulunamamıştır.

Bu patlamamış bomba ABD'deki insanlar için gerçek bir tehdittir, KDHC’nin kendini savunmak için ihtiyaç duyduğu az sayıdaki nükleer silah ise tehdit değildir.


Struggle La Lucha gazetesinin internet sitesinde 8 Ağustos’ta yayınlanan makaleden çevrilmiştir.


Çeviri Kolektifi