“19 Aralık Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız!”

İHD İstanbul Şubesi ve Tutsaklarla Dayanışma İnsiyatifi, devletin 19 Aralık 2000 tarihinde 20 zindana “Hayata Dönüş” adı altında düzenlediği saldırı sonucu 30’u devrimci tutsak olmak üzere 32 kişinin katledildiği 300’e yakın devrimci tutsağın ise yaralandığı katliamın yıl dönümünde İstanbul’da Ümraniye E Tipi Kapalı Zindanı önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Devlet, devrimci tutsakları toplumdan tamamen tecrit ederek iradelerini teslim almak ve topluma gözdağı vermek amacıyla, devrimci tutsakları F Tipi zindanlara göndermek amacıyla 19-22 Aralık 2000 tarihlerinde 20 zindana eş zamanlı operasyon düzenlemiş, 30’u devrimci tutsaklar olmak üzere 32 kişi katledilmiş, 300’den fazla devrimci tutsak yaralanmış, F tipi zindanlara gönderilen ve açlık grevinde olan tutsaklar ölüm orucuna başlamıştı.

19 Aralık katliamının 23’üncü yılında İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi ve Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi Ümraniye E Tipi Kapalı Zindanı önünde basın açıklaması gerçekleştirerek katliamı protesto etti.

“19 Aralık Katliamını Unutmadık Unutturmayacağız” yazılı pankartın açıldığı eyleme, İHD üyeleriyle birlikte Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi bileşenleri, 19-22 Aralık katliamında tutsak bulunanlar ve tutsak yakınları katıldı.

Basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri okudu.

İnsan Hakları Derneği’nin 16-17 Kasım 2002 yılındaki Genel Kurulunda 19 Aralık Gününü “Cezaevlerinde,İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan etmiştir ettiğini aktaran Yoleri, katliamın sorumlularının ve faillerin yargılanmasını talep etmeye devam edeceklerini vurgulayarak sözlerine başladı.

23 yıl önce 19 Aralık’ta ağır tecrit koşullarını dayatan F Tipi Hapishanelerini protesto etmek amacıyla açlık grevinde olan devrimci tutsaklara yönelik 20 hapishanede eş zamanlı bir operasyon başlatılan ve 4 gün süren ve televizyonlarda canlı olarak gösterilen bu operasyonda 30 devrimci tutsak ve 2 kamu görevlisi olmak üzere 32 kişinin katledildiğini hatırlatan Yoleri 300’e yakın devrimci tutsağın yaralandığını, dışarıda ise bu katliamı protesto eylemlerinde 2 bin 145 kişi gözaltına alındığını ve bunların 58’i tutuklandığını, katliamdan kurtulan devrimci tutsaklara ağır işkence ve tecrit uygulandığını ve haklarında davalar açıldığını söyledi.

“Kimyasal gazların kullanıldığı ve dehşetin yaşatıldığı bu katliamın ne sorumluları ne de failleri yargılanabildi. Açılan davalar engellendi. Kullanılan kimyasal gazın niteliğinin araştırılma talepleri sonuçsuz kaldı. İnsan yaşamını korumak zorunda olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi bizzat sorumlusu olmuştur. Aradan geçen 23 yıllık süreçte tecrit sistemi daha da ağırlaştırıldı ve tüm hapishanelerde hak ihlalleri artarak devam etmektedir” diyen Yoleri, toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip zindanlarla ile bugün tecrit sisteminin insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirdiğini vurguladı.

F Tipi Zindanların yanı sıra özellikle yeni açılan Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Zindanlar ile yeni bir sistem uygulanmaya başlandığını, devrimci tutsaklara çok ağır tecrit uygulandığını belirten Yoleri, tecridin en ağır halinin uygulandığı 14 F Tipi, 7 Adet S Tipi, 22 Adet Yüksek Güvenlikli ve 14 Adet Y Tipi ile tutsakların ağır tecrit altında tutulduğunu söyledi.

Özellikle Yüksek Güvenlikli zindanlarda ister tutuklu ister hükümlü olsun tüm tutsakların ağırlaştırılmış mahpus statüsündeki mahpuslara uygulanan infaz sisteminin uygulandığını söyleyen Yoleri, çoğunluğu tek kişilik yerlerde tutulan tutsakların, günde yalnızca 1 saat ile 1,5 saat arasında başka bir ünitede olan havalandırmaya çıkarıldığını günün geri kalan 23 saatini tek başına hiç kimse ile konuşmadan, temas etmeden ve kimseyi görmeden geçirdiğini, burada tutulan devrimci tutsaklara ise kitap, televizyon ve gazetelere erişim konusunda kısıtlamalar getirilmekte ve mutlak bir tecrit uygulandığını belirtti.

Zindanların birçok sorunun sürekli hale geldiği ve tutsakların yaşamını tehdit eden uygulamalar ile birer “insan hakları ihlal merkezlerine” dönüştüğünü , tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele, çıplak arama, sosyal hakların engellenmesi, zorunlu sevk ve sürgünler, hasta tutsakların tedavi haklarının engellenmesi, idari gözlem kurulu kararları ile tahliyelerin engellenmesi, şüpheli ölümler gibi yaşam hakkını ortadan kaldıran birçok hak gaspının meydana geldiğini belirten Yoleri, “Hapishanede tutulan mahpusların haklarına saygı gösterilmesi ve haklarını kullanırken ayrımcı bir politika ile karşılaşmaması Devletin sorumluluğundadır. Devletler, hapishanede tutulan mahpusların politik görüşüne, etnik kimliğine, cinsiyetine ve diğer farklılıklarına bakılmaksızın insan onuruna yaraşır bir tutum belirlemekle yükümlüdür” dedi.

Yoleri, ağır hasta, ileri yaşta ve engelli tutsakların, hapishanede kalamayacak durumda olmalarına rağmen tahliye edilmediklerini özellikle Adli Tıp Kurumu tarafından verilen “Hapishanede kalabilir” raporları ile tutsakların yaşam haklarının ihlal edilmekte ve tahliyesi engellenen ağır hasta tutsakların yaşamlarını kaybettiklerini vurguladı.

Diğer yandan tutsakların hem tecride hem de hapishanelerde yaşatılan ihlallere karşı açlık grevleri yapmak zorunda kaldıklarını ifade eden Yoleri “Son olarak 27 Kasım’dan itibaren en az 100 hapishanede “İmralı Tecridinin Kaldırılması” talebi ile mahpuslar tarafından süreli ve dönüşümlü açlık grevine başlanmış olup hala devam etmektedir” dedi.

19 Aralık Katliamının yıl dönümünde tüm zindanları işkence, tecrit ve hak gasplarının artarak devam ettiğini belirten Yoleri, insan hakları savunucuları olarak taleplerini ise şöyle sıraladı.

 

• Katliamın yaşanmasında sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanmasını,

• Ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilerek F Tipi, Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishanelerin kapatılmasını,

• Mahpusların tahliyelerini engelleyen İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılmasını,

• İşkence ve kötü muamelelere son verilmesini, sorumlu olanlar hakkında etkin soruşturmalar açılmasını,

• Mahpusların adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına,

kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanmasını,

• Yaşam hakkının korunmasını, ölümlerin önlenmesini,

• Hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek denli ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz.”

Yoleri, “İnsan hakları savunucuları olarak 19 Aralık Katliamının sorumlularının peşini bırakmayacağımızı ve süregelen tüm hak ihlallerine karşı duracağımızı, mahpusların insan onuruna uygun bir yaşam sürmesi için mücadeleye devam edeceğiz” diye vurguladı.