Bu noktada, birleşik devrim güçlerinin kitleleri faşizmi bir devrimle yıkmaya çağırmaları önemlidir. Ancak, devrimin toplumsal güçlerine devrimde öncülük iddiasındaki bir güç, her türlü muğlak ifadeden kaçınmalıdır.

Örneğin “özgürlüğü kazanacağız” demek, Denizli Valisine çıkışan, günde on beş on altı saat çalışmak zorunda kalan ve günü on beş lirayla kapatan esnaf için hiç bir anlam ifade etmez. İşten atılma tehdidi altında günde on beş on altı saat çalışmak zorunda kalan, evine ekmek götüremeyen işçiye “özgürlüğü kazanacağız” demekle bir şey söylenmiş olunmaz.

Sözünü ettiğimiz ve etmediğimiz devrimin tüm toplumsal güçlerine kurtuluşun somut, canlı, elle tutulur yolunu göstermek gerekir. Kazanılacak haklar ya da özgürlükler nasıl güvence altına alınacak? Daha önemlisi, nedir bu özgürlükler ve haklar? Kitleler yaşamlarını ne için ortaya koyacaklar? Bir işçi, bir emekçi, bir esnaf, Kürt halkı bunları bilmek ister.

Arkalarında elli yıldan fazla mücadele yılını geride bırakmış bu halkların politik bilinci küçümsenmemeli. Onlar da biliyor ki, kazanılacak en ufak bir zaferin burjuva iktidar altında güvencesi yoktur; kalıcı değildir.

Kazanılacak en ufak bir zafer, ancak devrimci bir iktidar altında kalıcı olur ve güvence altına alınır.

Tam da bu nedenle, emekçi sınıflara ve ezilen halklara devrimci iktidar, devrimci hükümet hedefi net biçimde gösterilmelidir. Kitleler boşuna savaşa girmez. Eğer gerçekten kendi devrimci iktidarlarına kavuşacaklarını bilmezlerse, buna ikna olmazlarsa büyük bedeller ödeyeceklerini bildikleri bir savaşa girmezler.

Tekelci kapitalist düzenle emekçi kitleler ve ezilen halklar arasındaki çelişkilerin bu kadar derin olduğu bu devrim topraklarında geniş kitleleri devrim mücadelesine çekmek mümkün mü? Elbette mümkün. Dahası, işçi sınıfı, Kürt halkı, ezilen ulusal topluluk halkları, küçük esnaf, emekçi yoksul köylü, pandeminin sefalete sürüklediği şehrin orta kesimleri büyük bir öfke içinde mücadele isteğiyle dolu olduklarını her adımda belli ediyorlar.

Bu kitleler uzun süre bu şekilde devam etmezler; etmeyecekler. Birleşik devrim güçleri devrimin bu güçlerine önderlik etmek için, onları tek bir nehirde birleştirip düzeni yıkacak bir güç haline getirmek için kurtuluşun somut biçimini iki anlama gelmeyecek ifadelerle göstermek zorundalar.

Küçük esnafı, küçük köylüyü, yoksul köylüyü, artık yaşamını sürdüremez hale gelen sanatçı, aydınları ancak işçi sınıfının başında olduğu bir halk devrimi kurtarabilir. Bu bizim için belli ve apaçık olan bir şeydir.

Ama bu açıklığın birleşik devrimin tüm toplumsal güçlerine de verilmesi gerekir. Devrim, gerçekleşmesi halinde onları nasıl kurtaracak? Bunu açık bir dille anlatmak gerekir.

Bunun yolu, birleşik devrimde zaferle birlikte Geçici Devrim Hükümeti’nin kurulacağını, bu hükümetin sömürücü sınıf ve onun yıkılmış ama henüz ortadan kalkmamış politik güçleri üzerinde enerjik bir diktatörlük olarak çalışacağını devrimde yer alacak tüm güçlere açıkça ilan etmekten geçiyor. Ancak bu yeterli değildir. Bununla birlikte Geçici Devrimci Hükümetin, emekçilerin ve ezilen halkların hükümeti olarak örneğin;

1-Bütün bankalara, fabrikalara, tekelci birliklere ve büyük topraklara el koyacağını,

2-İşçi sınıfının yaşamında gerçek iyileştirmeler yapacak önlemleri devrimin hemen ertesi günü almaya başlayacağını;

3-Esnafın, küçük dükkan sahibinin, küçük köylünün devlete ve bankalara olan borçlarının silineceğini;

4-Kürt ulusuna kendi kaderini tayin hakkını koşulsuz tanıyacağını;

5-Zindanları yıkıp tutsakları özgürleştireceğini;

6-Tüm banka kartları borçlarının silineceğini;

7-Sanatçı, aydın kesimlerin devletin güvencesi altına alınacağını vb vb ilan etmelidir.

Kuşkusuz bu kısa bir devrim programıdır. Sıraladığımız maddeler, konunun anlaşılması bakımından birer örnekten ibarettir. Fakat şurası kesin: Faşizmi bir devrimle yıkmak için çağrı yapan bir güç, her şeyden önce göndere kendi devrim programını çekmelidir. Birleşik devrim güçlerinin acilen halletmeleri gereken sorun budur.

Bolşevikler, 1905 devrimi öncesi ve sırasında işçi sınıfı ve köylülüğün karşısına, esas olarak, üç maddelik bir programla çıkmışlardı. Demokratik Cumhuriyet, Köylülere Toprak ve Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı.

Devrimin toplumsal güçlerini faşizmi, kapitalizmi yıkacak bir devrime çağıracak bir güç her şeyden ve herkesten önce kendisinin buna inanmış olmalı, zaferi göze aldığını göstermeli, iktidarı alacak cesaret, kararlılık ve cürete; bunun programına sahip olduğunu kitleleri inandıracak biçimde ortaya koymalıdır.