Yazdır

 

Mücadele Birliği okurları için, başlığın abes bir soru olduğunu elbette biliyoruz. Zaten soruyu da Mücadele Birliği okurlarına, Leninistlere yönelik sormuyoruz.

Leninistler, Mücadele Birliği okurları, gazetemizin okurları bu sorunun yanıtını gayet iyi biliyorlar. Sorumuz, CHP'yi hala demokrasi gücü, ittifak yapılabilecek güç, dinci faşizme karşı bir parti olarak görenlere yöneliktir. Daha doğrusu, bu soruya yanıtımızı onlar için veriyoruz.

Bugüne kadar CHP'nin ve onun başındaki zatın dinci faşist iktidarın payandası olduğunu, dinci faşist iktidarı ayakta tutan temel politik güçlerden biri olduğunu döne döne anlatmaya çalıştık. Ne var ki sosyal reformistler, liberal tayfa, uzlaşmacı küçük burjuva parti, “Erdoğan-Bahçeli faşizmini geriletmek” adına kitleleri sandık başına çağıran oportünistler, olgularla kanıtladığımız bu düşüncemize bir türlü inanmadı; inanmak istemedi demek daha doğru olur belki.

Bütün bu politik kanat ve bunların arkasından utangaçça sürüklenen sol/devrimci yapılar, madem ki bize inanmıyorlar, başlıktaki sorunun yanıtını CHP Grup Başkanvekili'nin sözlerinden okusunlar. O zaman şunu görecekler: CHP, dinci faşist iktidarın tam arkasında. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay adlı kişi CHP'nin dinci faşist iktidar karşısındaki yerini şöyle itiraf ediyor:

Sayın Erdoğan, bu mektuptan, tehditten etkilenip Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta, Ege'de, Suriye'de, hatta Libya'da taviz verirsen namertsin. Taviz vermeyeceksin, biz arkanda olacağız.”

Şimdi, CHP'yi dinci faşist iktidara, faşizme karşı ittifak gücü olarak gören, bundan dolayı onun kapısını aşındıran, her seçimde kitleleri bu partiye oy vermeye çağıranlara soralım: CHP, dinci faşist iktidarın, faşizmin neresindeymiş? Tam arkasındaymış.

Önce bir parantez açıp, her seçimde, daha doğrusu her fırsatta CHP'yi desteklemenin, onun kuyruğuna takılmanın bir bahanesini bulan bütün bu kesimlerin kaçış yollarını kapatmak için şunun altını çizmek istiyoruz. CHP Grup Başkanvekili bu konuşmayı, ABD emperyalizmine boyun eğmeme bahanesine sığınarak yapıyor. Güya RTE'yi ABD emperyalizmine karşı yüreklendiriyor. Ama bu, ilkokul çağındaki çocukların yutmayacağı basit bir numaradır. CHP ve onun başı, Libya, Suriye, Kürdistan'ın tüm parçalarında, şimdilerde Gare bölgesine yapılan işgal harekatında, Rojava işgalinde, Doğu Akdeniz'de; kısaca akla gelebilecek her önemli konuda dinci faşist iktidarı desteklemiş, onun arkasında durmuştur.

CHP Grup Başkanvekili ise, her fırsatta, önüne çıkan her bahanede dinci faşist iktidara ve onun başına bağlılık ve desteklerini açıklamayı neredeyse bir gelenek haline getirmiştir. İşte tam bir yıl önce yine aynı adamın CHP adına RTE ve dinci faşist iktidarın arkasında olduğunu ve bağlılığını açıklayan sözleri:

Recep Tayyip Erdoğan bir darbeyle oradan inmeyecektir, inemez. Böyle bir şeye tevessül edilirse Erdoğan’dan ve AK Parti’den önce Cumhuriyet Halk Partisi o girişim karşısında görevini yapar. Göğsünü siper eder.

Bu işe yaramaz göğüsten oluşacak siperin kaç para edeceğini, ne işe yarayacağını emekçi sınıflar, yoksul kitleler, Kürt halkı, kadınlar ve gençlik ayağa kalktığında göreceğiz. Lafla peynir gemisi yürümez. “Üç beş ağaç için” başlayan eylemler gerçek bir ayaklanmaya dönüşmeye başlayınca kimlerin soluğu Fas'ta aldığını unutmuş değiliz.

Engin Altay, CHP adına RTE'ye, onun iktidarına göğsünü siper etmeyi vadederken bu bağlılık yemini için bulduğu bahane ise darbe söylentileridir. Açıklamaların tarihine dikkat ettiğimizde bağlılık yemininin yıllık olarak tekrarlandığını görüyoruz. Demek ki, RTE güvenmiyor ve güvenini kazanmak için böyle tekrarlara ihtiyaç duyuluyor.

CHP'nin gerçek yüzünün emekçi sınıflar, yoksul kitleler, gençlik, kadınlar ve Kürt halkı tarafından görülmesi, dinci faşizmden, sömürü sisteminden kurtuluşun temel koşullarından biridir. Birleşik toplumsal devrimin güçleri, CHP hakkındaki yanılsamalardan kurtulurlarsa ve kurtuldukça devrim ve iktidar mücadelesinde ileri doğru dev bir adım atabileceklerdir.

Sınıf bilinçli devrimci öncü işçiler, soruna bu bilinçle yaklaşmalıdır. CHP'nin sözünü ettiğimiz toplumsal sınıf ve güçler üzerindeki etkisi, gerçekte kendi öz çabasının ürünü, sonucu değil. Ondan çok daha fazla, sosyal reformistlerin, liberallerin, uzlaşmacıların, tüm bunların kuyruğundan bir türlü ayrılmayan oportünistlerin çabalarının, faaliyetlerinin sonucudur. Dinci faşist iktidara karşı kitleleri CHP'ye, somut örnekle konuşursak, örneğin, Ekrem İmamoğlu'na, Mansur Yavaş'a oy vermeye çağıran; bu politikalarını “AKP yerine CHP'nin kazanması fena mı olur” şeklinde gerekçelendiren bu kesimlerin politikaları CHP'nin kitleler üzerindeki etkisinin en güçlü nedenidir.

Bu etki kırılmalıdır. Bu etkiyi kırmak için etkinin kaynağı teşhir edilmeli. Bu kesimlerin gidip “demokrasi ittifakı” yapmak için görüştükleri, kapısını çaldıkları parti, CHP, dinci faşist iktidarın, onun başının arkasındaki partidir. Kitleleri işte böyle bir partiyi desteklemeye çağırdılar; şayet düzenlenirse, yapılacak ilk seçimde aynı partiyi, “kazanması fena mı olur- tek adam rejimini geriletmiş oluruz” gerekçesiyle desteklemeye yine çağıracaklar.

Dinci faşist partinin ve onun başındaki adamın arkasındaki parti CHP'dir; CHP'nin arkasındaki partiler sosyal reformistler, liberaller, uzlaşmacı küçük burjuva parti ve oportünistlerdir.

Bunları teşhir ve tecrit etmek sınıf bilinçli devrimci öncü işçilerin görevidir.