Yazdır

Üçüncü Havalimanı'ndaki işçiler olarak, 1,5 aydır EHA'ya bağlı Taştan Elektrik'te çalışmaktayız. Bu 1,5 ay içerisinde, ücretlerin gecikmesi, zaten var olan 1 saatlik zorunlu mesaiye ek olarak 4 saatlik mesainin de genellikle eklenmesi (yani sabah 08.00'dan akşam 22.00'a 16 saatlik bir işgününün olması) gibi durumlar yaşanıyor.

İlginç yanı ise 4 saatlik ek mesaiye işçilerin bakış açısı olumlu. 1800'lerde işçilerin iş saatini 18 saatten 12-14 saate indirmek için mücadele ettiğini göz önünde bulundurduğumuzda, bugün işçilerin 16 saat çalışmak için çaba harcamalarını çalışmayı sevmeleri olarak değil, çoğu aile geçindirdiğinden dolayı, mevcut yetersiz ekonomik durumlarını normale yükseltme çabası olduğunu görüyoruz.

Kapitalizm, tek iş sektöründe bile (örneğin elektrik), taşeronları çeşitli şirketler halinde ayırarak işçileri birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Örneğin farklı şirketlerin adını taşıyan iş yeleklerini giyen işçilerin bilinçaltında, yeleklerde yazan farklı isimleri görünce “bu bizden değil” algısını oluşturmaya çalışıyor.

Bu durum, işçiler arasında birbirine yabancılaşma yarattığı için, karşılıklı ilişkileri zorlaştırıyor. İşçilerin yemek yediği, su içtiği yerler ve tuvaletler bile mühendis ve formenlerinkinden ayrı olarak düzenlenmiş. Çalıştığımız şirket olan Taştan Elektrik iş güvenliği ve sağlığı konusunda umursamaz bir tavır takınıyor. Eldiven ve spiral makinesi kullanırken takmamız gereken gözlüğü defalarca istediğimiz (ki İSİG uzmanları aksi durumda ceza yazacaklarını söyledikleri) halde hiçbir yanıt gelmedi. Bürokrat tabakada nasıl diyaloglar döndüğü ise bilinmiyor.

Yükseğe çıkarken giyilen emniyet kemerinin lanyardı kırık olmasına rağmen, biz iş güvenliği uzmanına söyleyene ve kemer iptal edilene kadar işçilere verildiğini, hatta iptal edildikten sonra bile işlemin patronlarca umursanmayıp, kemerin işçilere hala verildiğini gördük. Patron çoğu kez işçileri sağlıksız iş koşullarında çalıştırırken, işçilere İSİG uzmanları geldiğinde, kendi isminin verilerek “... böyle söyledi” demesini tembihliyor.

Tüm bunlardan anlaşılan şu ki, işçi ve emekçiler faşist burjuvazinin iktidarını zor yoluyla devirip kendi iktidarını kurmadığı sürece, fabrikalarda, şantiyelerde, atölyelerde vs. sömürülecek, hor görülecek ve kendi emeğine yabancılaşıp emeği üzerinde söz söyleme hakkından yoksun bırakılacaktır.

İstanbul’dan Genç Bir İşçi