Yazdır

 

İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu’nun 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü dolayısıyla düzenlediği “Barış, Özgürlük Ve Adalet” mitingi Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda gerçekleşti.

Saat 15.00’te başlayacak miting için 14.00’ten itibaren toplanılmaya başlandı. Bakırköy ise boydan boya polis ablukasına alınmış, yürüyüş güzergahı kilometrelerce bariyerlerle kuşatılmış, Bakırköy halkı ile bağlantının kesilmeye sağlandığı yetmiyormuş gibi Bakırköylülere de günü zehir etmişlerdi.

Dikilitaş’taki ilk arama noktasından itibaren pankartlar bayraklar açıldı, sloganlarla kortejler oluşturuldu. Yürüyüş güzergahı boyunca 3 arama noktası kurulmuştu. Mücadele Birliği Platformu da kesk-ü sor-u zer ile yazılmış “Şimdi Devrim Zamanı” pankartı ve Deniz Gezmişli bayrakları ile, dağıttıkları Mücadele Birliği gazetesi ve “Şimdi Devrim Zamanı” başlıklı bildirileri ile kortejde yerini aldı. Son geçiş noktasında pankartta yer alan “Devrim” yüzünden alana almak istemediler. Bildirilerin sorunda yer alan “burjuva iktidarı alaşağı etmek ve emeğin iktidarını kurmak” cümlesini de “halkı tahrik etmek” olarak yorumlasalar da, Mücadele Birliği okurlarının kararlı duruşları sayesinde alana girişte problem yaşanmadı.

Yürüyüş boyunca “Şimdi Devrim Zamanı”, “Barış İçin Devrim, Devrim İçin Savaş”, “Fabrikalar Tarlalar Siyasi İktidar Her Şey Emeğin Olacak”, “Zindanlar Yıkılsın Tutsaklara Özgürlük” sloganları atıldı, ajitasyon konuşmaları yapıldı.

KESK İstanbul Şubeleri, İstanbul Tabip Odası, HDP, ve çok sayıda siyasi kurum da kortejle miting alanına girdi. Nuriye ve Semih, OHAL, KHK’lar, Hasankeyf, ODTÜ, tutsak vekiller de sık sık sloganlarla anıldı, dövizlerde yerini aldı.

Giriş noktasında tutsak olan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın maskeleri nedeniyle arama noktalarında kısa süreli bir arbede yaşandı, yuhalanarak olay protesto edildi.

Miting saygı duruşu ile başlarken, gelen binlerce kişi alana sığmadı. Mitingin açılışı Grup Munzur’un marş ve türküleriyle başladı. Ardından İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonu adına Kürtçe ve Türkçe ortak metin okundu. Açıklamada, Suriye’den Yemen’e, Filistin’den Nijerya’ya kadar uzanan acılı bir coğrafyanın ortasında yaşadığımız söylendi.

Ülkenin bir yerinde savaş sürerken diğer bölgelerde barış içinde yaşanamayacağının söylendiği açıklamada, “Düşmanlaştırma politikalarına, icat edilen düşmanlar sayesinde şovenizmin kışkırtılmasına sessiz kalmayacağız. Anaokullarından başlayarak savaş ‘oyunlarında’ şehit olmaya veya şehidin arkasından gözyaşı dökmeye alıştırılan çocuklarımızı böyle bir sunağa kurban etmeyeceğiz; onların kindar bir nesil haline gelmesine izin vermeyeceğiz. Düşmanlarla çevrili bir ülkede değil içeride ve dışarıda barış ve huzur içinde yaşamak, özgür bir ülke inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Sokaklarında Tank/ Toma sesleri değil, çocuk çığlıklarının yükseldiği bir ülkede yaşamak için, barış mücadelesini daha da yükselteceğiz. Bu ülkenin emekçileri, halkları, kadınları ve gençleri olarak hiçbir faturayı can pahasına ödemeyeceğiz” denildi.

Ve MKM sanatçılarından Nurcan Değirmenci coşkulu türküleriyle katılımcıların coşkusunu yükseltti. KHK’larla ihraç edilen “Barış Akademisyenleri”nden Özgür Müftüoğlu sahneyi alarak "Bizler her türlü baskıya rağmen bu hukuksuzlukların karşısında susmadık. Tüm baskılara, tehditlere rağmen biat etmedik. Toplum için bilgi üretme, bilgilendirme görevimizi yerine getirmeye çalıştık" dedi ve ihraçlarla emekçilere biat dayatılmak istendiğini ancak mücadele etmekten vazgeçmeyeceklerini söyledi.

Barış Bloğu adına konuşan Prof. Dr. Ayşe Erzak ise tutsak vekillerden yok edilmek istenen ODTÜ’ye, Rojava’ya, Sur’dan Chipas’a dek mücadele edenlere değindi ve “Halkın seçilmiş vekillerinin, gazetecilerin tutsak edildiği siyasi faaliyetlerin suç sayıldığı haber alma özgürlüğünün yok edildiği her yerde hepimiz tutsağız” dedi.

Doğan Çelik de zazaca türküleri ile mitingde yerini aldı.

Ve HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, tutsak olan HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın mektubunu okudu. Demirtaş mektubunda "Değerli kardeşlerim, hepinizi Edirne Cezaeivi'nden sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün İstanbul'da barış ve demokrasi mücadelesini büyütmek için bir araya geldiniz. Ülkemizde ve bölgemizdeki barış ihtiyacı her zamankinden daha güncel. Barış, bölge ve Türkiye halkları için her gün ısrarla gereken bir hedef.

Barış mücadelesi aslında imkan ve koşulların olmadığı zamanlarda önemli ve değerlidir. Bizler barış söyleminden asla ve asla taviz vermeyeceğiz. Ancak barışın gelebilmesinin biricik yolunun kurumsallaşan faşizme karşı omuz omuza direnme olduğunun da bıkmadan bütün Türkiye'ye anlatacağız. Bugün direniş faşizme karşı direniştir, savaş politikalarına karşı direniştir. Zulme, adaletsizliklere ve haksızlıklara karşı direniştir. Faşizmi kurumsallaştırmak isteyen iktidara karşı direnen demokrasi güçleri siyaseti savaş ekseninden çıkarabilir, barış ve demokrasi zeminine oturtabilir. Bu mücadele demokrasi ve siyasetin önde gelen amacıdır. Demokrasi ve barış mücadelesini faşizme ve her türlü adaletsizliğe karşı kararlı şekilde sürdüreceğiz. Demokrasi, adalet, barış, özgürlük ve eşitlik mücadelesi ortaklaştırmak bu gidişi durdurmak için önemli bir adım atmak demektir. Gelin demokrasi mücadelesini büyütelim, barışı hep birlikte kuralım. Yolumuz açık olsun. Mutlaka kazanacağız" dedi.

İki başkanın da fezlekelerinin mesnetsiz olduğunu söyleyen Önder, barış ve demokrasi mücadelesinde bedel ödeyen tutsakları selamladı ve Erdoğan'ın şu an yanına 90’ların ünlü faşist liderlerinden Tansu Çiller'i aldığını ve perişanlığının boyutlarının buradan da görülebileceğini söyledi. Önder, "Bir tek ferdimiz nefes aldığı müddetçe faşizme bu ülkeyi dar edeceğiz" dedi.

Miting, Bandista’nın hareketli ezgileriyle sona erdi.