O sıralar 10 yaşındaydım. Ablamın elini tutmuş Antep'te çarşıda yürüyorduk. Balıklı'da olan Ayışığı Sanat Merkezi'nin önündeydik. Ablam bir an durdu ve bir abiye selam verdi. Birbirlerine yoldaş diyorlardı...

Yoldaş kelimesini ilk kez duymuştum. Ama iyi ki son duyuşum değildi. Sonra abi bana dönüp adımı sordu ve cevabını alınca elini uzattı. Ben de “memnun oldum Vefa abi” diyip sağ elimi uzattım. Ama abinin sağ eli yoktu. Durumu farkedince utanıp sol elimi uzattım ve Vefa bana o güzel yüzüyle gülümseyip elimi sıktı. Sonra başka bir sokağa girip gözden kayboldu...

O abiyle yollarımız 8 sene sonra yine kesişecekti. Ablama dönüp, “abla abinin neden kolu kesik” dedim, “faşizm aldı” dedi. Faşizm, yoldaş bunlar ilk defa karşılaştığım kelimelerdi. Nasıl ki yoldaşı hep duymak istiyorsam0, faşizmi de öğrenince bir daha duymamak için tarihin derinliklerine gömmek istedim.

Lise zamanlarındaydım. Sınıfta bir kaç kişi faşizm diye bir konuyu konuşuyorlar. Aklıma hemen Vefa abi geldi. Sonra Vefa abiyi aramaya başladım. Lisede komünist bir hocam vardı. Ama onu tanımıyordu. Çocukken karşılaştığım sokağa baktım. Ama ne dernek yerindeydi, ne de Vefa abi. Ama Vefa abinin arkadaşlarını tanıyordum. 1 Mayıs günüydü. Belki onları görürüm diye alana gittim. Vefa abinin arkadaşlarının elinde üzerinde Deniz Gezmiş silüeti olan kızıl bir bayrak vardı. Gittim yanlarına kendimi tanıttım. “Küçük yoldaşımız gelmiş” dediler. Ablam beni Ayışığı'na götürdüğünde bana bu ismi vermişlerdi. Sonra okumalar, pratikler yaptım ve zamanla küçük yoldaşları olmaktan çıkıp yoldaşları oldum.

Üniversiteye gittiğimde gazete bürosuna yolum düştü. Büroya uğrayacakken, yoldaşlarım Vefa'nın da orada olacağını söylediler. Çok sevinmiştim. Kapıyı çaldım, Vefa açtı. Hiç bir şey demeden yoldaşıma sıkı sıkı sarıldım. Sonra da “merhaba yoldaş” deyip içeri geçtim. Birazdan geri geldiğinde, “sen şu şu değil misin” deyip bana sarıldı ve o güzel yüzüyle yine gülümsedi. Sohbet ettikten sonra önümüzde yeni konular vardı. Ben merak ettiklerimi soruyordum. O da bana hiç sıkılmadan cevap veriyordu.

Bana bi anısını anlattı. Bir gence bir şeyler anlatırken, gencin masanın altından telefonla mesajlaştığını görmüş ve o gence ona az önce neler anlattığını ve onun neler anladığını sormuş. Genç de her şeyi doğruca anlatmış. İnsanların değiştiğini, aslında her şeyin değiştiğini bizim de "yeni insan" olmamız gerektiğini söyledi. Vefa bir "yeni insan"dı.

Sonra tekrar onu görme şansım oldu. Yine oturduk. Bana yine o güzel bilgilerini verdi. Birlikte çok güzel zaman geçirdik. Son buluşmamızda bir mendil satıcısından mendil aldı ve mendil satıcısı ona kolunun nasıl olduğunu ve tedavisinin olup olmadığını sordu. Vefa, işçi abiyle konuştuktan sonra yoldaşa döndüm ve “kolunun tedavisinin devrim olacağını” söyledim. Gülümsedi, “Yoldaş” dedi “bunu senin için demiyorum yanlış anlama, ama büyük sözler söylememeliyiz. Büyük işler yapmalıyız. Bunca sene ne insanlarla karşılaştım. Büyük sözler söyleyen ama hiçbir iş yapmayan... O yüzden bir şey yapmak istiyorsan yap yoldaş. Yapacağım deme”. “Haklısın yoldaş, anladım” dedim. Sonra onu metroya bıraktım ve yoldaşı son görüşüm o oldu. Ama ben onu ne zaman görmek istesem bir işçide, bir kadında, bir Kürt'te görüyorum.

Onun sözlerini o ölümsüzleştikten sonra daha iyi düşündüm. Daha iyi anladım. Yeni insan olmak için, 10 yaşımda tuttuğun eli bir daha bırakmamak üzere mücadelemde yaşatacağım yoldaş. O büyük günü senin gibi kafasıyla, kitapların arasından geldiği kavgaya sadık kalmış namuslu bir ameleye armağan edeceğiz. Seni seviyoruz yoldaş. Daima..

Küçük Yoldaşın