Yazdır

LE JEUNE KARL MARX /YOUNG KARL MARX

Yönetmen: Raoul Peck / Senarist: Raoul Peck, Pascal Bonitzer

Oyuncular: August Diehl, Stefan Konarske, Vicky Krieps, Hannah Steele, Olivier Gourmet

Uzun zamandır sabırsızlıkla çıkmasını beklediğimiz Karl Marx’ın ve Engels’in gençliğini, Komünist Birlik’in kuruluş sürecini, anarşistler ile ideolojik ve politik olarak mücadelelerini anlatan film başarılı bir çalışma olmuş. Marx’ın çok zor koşullar içinde (hasta çocuğu ve ailesini geçindirme sıkıntıları, sınır dışı edilme, polis baskısı, maddi sıkıntılar) nasıl kendi teorisini geliştirdiğini ortaya koyuyor.

Kitaplardan bildiğimiz, bir burjuvanın çocuğu olan ve proletaryanın safına katılmak için sınıf intiharı yapan Engels ise filmin bir başka ilgi çeken boyutu. İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu kitabını yazmak için işçi mahallelerine giden Engels’in oradaki işçilerle uzun bir zorluktan sonra sıkı bağlar kurabildiğini görüyoruz. Filmin bir başka ilgi çeken yanı ise, Marx ve Engels’in teorilerinin güçlü ve zayıf yanlarını gerçekçi bir şekilde ortaya koymuş olmaları. Bu yönden film Marx ve Engels’in sıkı yoldaşlıklarını zor koşullar altında geliştirmesi gerçekçi bir şekilde anlatılıyor. Filmde Marx'ın eşi Jenny ve Engels'in eşi Mary'nin iki teorisyene eserlerini ortaya koyarken ne kadar yardımcı olduklarını, ayrıca Komünist İşçi Birliği'nin kurulmasında da ne kadar etkili olduklarını gösteriyor. Hatta Jenny'nin Marx'ın çalışmalarındaki yeri tarihteki kadar gösterilmemiş diyebiliriz.

19. yüzyılın en önemli filozof ve teorisyenlerinden Marx’ın gençlik yıllarını konu alan Genç Karl Marx, aynı zamanda Kutsal Aile, Komünist Manifesto gibi kitapların da yazılış sürecini merkeze alan ilk kurmaca film olması ile ayrı bir yerde duruyor. Karl Marx’ın 1844’te, 26 yaşındayken Paris’e sürgün edilmesiyle başlayan film, Marx’ın daha sonra yakın dostu ve çalışma arkadaşı olacak Friedrich Engels’le tanışmasını, birlikte komünizmin ve işçi hareketinin temellerini atmalarını, ayrıca dönemin siyasal atmosferini ve kişiliklerini de anlatıyor.

1848 devrimlerinin öngününde işçi sınıfının savaşımına kaynak olabilmesi için Manifesto’yu hazırlayan Marx ve Engels Uluslararası İşçi Birliği’nin kongresine katıldıklarında delege olarak kabul edilmezler. Bunun üzerine Marx ve Engels -delege olarak seçilmeleri için- seçim talep ederler ve bu kabul edilir. Sahneye Engels çıkar. Bu işçi birliğinin dövüşeceği bir idealin, yani komünizmin olması gerektiğini haykırır ve işçiler anarşizmin temsilcilerine kulak asmadan Engels’i delege seçerler. Ayrıca işçi birliğinin adını “Bütün İnsanlar Kardeştir” sloganı yerine, “Dünyanın Bütün İşçileri Birleşin” sloganını benimseyerek Komünist İşçi Birliği olarak değiştirirler. Film başarılı bir görsellik sunarken, kurgu ve senaryo da filmin izlenirliğini güçlü kılmaktadır.

Marx ve Engels’i okuyan herkese bir de sinemada izleyin diyelim. İyi seyirler.