Emekçi halklara yönelik saldırılar hızla devam ediyor. Faşist devletin kendi iktidarını korumak adına hangi çılgınlıklar yapabileceğine an be an tanık oluyoruz. Kendi çıkarları için Afrin’de emekçi halklara, Kürt ulusuna azgınca saldırıyor, düştü düşecek dedikleri “Rojava devrimini” boğmaya çalışıyorlar. Sivil halk katlediliyor... Tüm bu baskılara rağmen orada yaşayan halklar Afrin için görkemli bir mücadele sergiliyor. Afrin ile ilgili paylaşım yapan, ses çıkaran tüm insanları tutukluyorlar, gözaltına alıyorlar, Afrin’de haksız savaşı reddeden herkesin karşısında dinci-faşist iktidar var!

Peki tüm bu baskılara rağmen gençlik olarak ne yapacağız? Faşist devletin saldırıları karşısında sus pus oturup, ezilen halklara, uluslara yönelik saldırıyı kabul mü edeceğiz yoksa Kürt ulusunu ezenlere, boğanlara karşı bu savaşı reddedip Afrin halkı için mücadeleyi yükseltecek miyiz? Kuşkusuz biz devrimci gençlik olarak Afrin halkının yanındayız, ezilen ulusların yanındayız. Ezilen bir ulusa karşı açılan gerici bir savaşı reddetmez ve mücadeleyi yükseltmezsek bizler de özgürleşemeyiz...

O halde gençlik süreci karşılayabilmek için ne yapmalı, hangi temelde örgütlenmeli? Öncelikle onların faşist örgütlülüklerine karşı bizler de anti-faşist örgütlülüğümüzü oluşturmalıyız. Tabi bu cepheyi oluştururken en önemli husus devrimci bir programa sahip olmaktır. Aksi takdirde bu düzeni yıkıp iktidarı ele geçirmeyi hedeflemezsek burjuva düzenin sınırları içerisinde kalacağız ve gerçek kurtuluşumuzu sağlayamayacağız. Devrimci bir program değil de daha esnek bir program ile bu cephenin genişleyeceğini söyleyen arkadaşlara da bizim sözümüz şu olacaktır: “Proletarya devrimci bir karaktere sahiptir, tarihin itici gücü proletaryaya güvenimiz tam!”

Gençlik devrimci bir programa sahip olduğu vakit gençliğin değişik kesimlerini kendi etrafında birleştirebilir, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine çekebilir. Tutarlı bir program ve bu temelde verilecek savaşım gençlik örgütünü gençliğin fiili önderi konumuna yükseltecek ve böylece gençlik yığınlarıyla bağlarını güçlendirecektir.

Marksist-leninist dünya görüşüne göre bu topraklarda yaşayan her ulustan gençliğin kapitalizme karşı birlikte mücadelesini örgütlememiz gerekmektedir. Türk, Kürt, Arap; Sünni, Alevi olması fark etmez, önemli olan insanlık dışı olan bu sistemde yaşayıp yaşamak istemediğidir. Bununla beraber enternasyonal bir anlayışla hareket etmeliyiz. İşçi sınıfının önderleri Marx ve Engels tüm dünyada işçi sınıfının ve gençliğin sorunlarının ortak olduğunu şu sözleriyle ifade ediyor: “Burjuvazi işçi sınıfını bölmek, onları etnik, ulusal, dinsel, cinsel, hemşerilik ve kesimsel çıkarları temelinde karşı karşıya getirmek için çaba gösterirken, bilinçli işçiler evrensel ölçekte bir araya getirmenin uğraşını vermişlerdir. Bu karşılıklı çaba her iki tarafı da sınıf yapan en temel öğedir: “Tek tek bireyler, ancak başka bir sınıfa karşı oldukça bir sınıf haline gelirler; bunun dışında rekabet içinde birbirlerine düşmandırlar.”( K.Marx-F.Engels, Alman İdeolojisi, s.106)

Bu topraklarda yaşananlar devrimci bir yükseliştir. Bu yükselişin ve emekçi halkların önündeki en büyük eksiklik, birleşik mücadeledir. Denizler, ezen ve ezilen ulus ayrımını ve gerçekliğini kabul etmiş ve bu topraklarda proletarya enternasyonalizmi anlayışını öncelikle bu gerçeğin ön kabulüne dayandırmışlardır. Kürt ve Türk halklarının ortak sorunlarını ve ortak mücadelesini bu temele dayandırmışlardır.

Biz devrimci gençlik dönemin ruhuna uygun olarak komite, konseylerde örgütlülük yaratmalıyız. Gençliğin temel örgütü olan Komsomol da örgütlenmeliyiz. Gençliğin ileri unsurlarını bağrında taşıyan Komsomol, sınıf mücadelesi içerisinde sömürü düzeninin yerle bir edilmesinde önemli rol oynayacaktır. Bu dönemde cüretle, cesaretle öne atılmak, inisiyatif almak gerekiyor. Bu ise genç komünistlerin sorumluluğunu kendilerinin üstlendiği, bilgilerini pekiştirdikleri bir örgütün çatısı altında yani Komsomol ile mümkündür.

Dönem cesaret, bilinç ve cüret çağıdır!

 

Ve koşa-kucaklaya

Ve sara-sarmalamaya

Ve yumruklaya-yumruklaya

Haklı ve mazlum olanın uyuşuk omurunu

uyarmak için kuvvetli ve zalime karşı

nice sarp yollardan geçildi buraya kadar.

Ve buradan daha da dikleşerek

dinmeden-dinlenmeden

dişe-diş

dövüşe dövüşe yürünecek!

(Nihat Behram)