“Bundan sonra kimse ama kimse, ne asker ne sivil, kimse darbe yapmayı aklından bile geçirmesin. Recep Tayyip Erdoğan bir darbeyle oradan inmeyecektir, inemez. Böyle bir şeye tevessül edilirse Erdoğan’dan ve AK Parti’den önce Cumhuriyet Halk Partisi o girişim karşısında görevini yapar. Göğsünü siper eder. Seçilmiş Cumhurbaşkanını kimse oradan indiremez. Buna gücü yetecek bir tank, top henüz icat edilmemiştir.”

Okurdan bu sözlerin sahibini tahmin etmesini istesek, her halde en önce AKP’nin en fanatik savunucularını aklına getirir. Mesela AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, İletişim Başkanı Fahrettin Altun ya da ne bilelim, sıradan mafya babası Sedat Peker gibi...

Ama hayır, bunların hiç biri değil. Bu sözler CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’a ait. Engin Altay, CHP yönetiminde etkili olduğu anlaşılan bu şahıs, Erdoğan’ı savunmada yukarda saydıklarımıza ve saymadıklarımıza nal toplatıyor.

Makalemizin başlığı biraz kimya formülünü andırıyor; ama iğrenç bir bulamaç haline dönüşen AKP-CHP bileşimini başka türlü nasıl izah edebilirdik ya da bu förmülden daha iyi izah eden bir ifade şimdiden kabulümüzdür diyelim. AKP ve CHP iki ayrı burjuva partisi değil, iğrenç bir karışımdır. Bu biliniyordu; şimdi daha çok ve daha açık biliniyor.

AKP’nin kuruluşundan bu yana, CHP’nin tüm varlığının hikmet-i sebebinin düzen için yaşamsal anlarda AKP’ye destek olmak, kritik noktalarda yol açmak olduğunu biliyorduk ve Leninistlerin sürekli işaret ettiği noktalardan biri hep bu olmuştur. Deniz Baykal ve onun CHP’si, Erdoğan’a, önündeki engelleri kaldırarak siyasetin yolunu sonuna kadar açmıştı. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında Kılıçdaroğlu AKP’ye muhtaç olduğu desteği gözünü kırpmadan verdi. Kürdistan konusundaki koşulsuz desteklerini saymaya gerek yok. Muharrem İnce, “adam kazandı” meşhur açıklamasıyla, henüz oylar sayılmadan, kazanıp kazanmadığı şaibeli, Erdoğan’a seçimleri altın tepside verdi. Ve işte şimdi o şaibeli seçimle Cumhurbaşkanı “seçilen” Erdoğan’a CHP’nin Grup Başkanvekili, CHP’nin, işe yaramaz göğsünü, Erdoğan’a siper edeceğini ilan ediyor.

Bir de iddialı konuşmada mangalda kül bırakmıyor. “Seçilmiş Cumhurbaşkanını kimse oradan indiremez. Buna gücü yetecek bir tank, top henüz icat edilmemiştir.” Tank-top konusunu bilmiyoruz ama “seçilmiş Cumhurbakanı”nın nasıl indirildiğini anlamak istiyorsa, hepsinin kankası El-Beşir’e, Hüsnü Mübarek’e, Bin Ali’ye; olmadı, Suriye savaşında Lübnan’lı müttefikleri Saad Harriri’ye bakabilir. Bu noktada Engin Altay’a, onun şahsında tüm düzen güçlerine şu kötü haberi verebiliriz: Yukarda saydıklarımızın tahtını yıkan tsunami, haberci dalgalarını Türkiye kıyılarına göndermeye başladı. Bakalım o göğsünüz ne işe yarayacak!

Fakat, aslında sözümüz bu şahsa olmayacaktı. Sözümüz, emekçi sınıfları, yoksulları, işçi sınıfını, Kürt halkını, “AKP karşıtlığı” adına CHP’nin peşine takan, sosyalizm adına CHP kuyrukçuluğu yapan, her seçimde “Erdoğan ve AKP’yi bu sefer devireceğiz” yalanıyla kitleleri CHP’ye oy vermeye çağıran sosyal reformist partilere ve “belediyeleri AKP’nin elinden alsak fena mı olur” diyen oportünist siyasi hareketleredir. Örneğin, DİSK, KESK, TMMOB, Halkevleri ve Birleşik Haziran Hareketi (şimdi ruhunu teslim etmiş olsa da, kurucuları hala hayatta ve ilk fırsatta tekrar sahne alacaklarından şüphe olmasın), şimdi “Sol Parti” kılığında karşımıza çıkan ÖDP, “Yetmez ama Evet”ten HDP Eşgenel Başkanlığı’na sıçrayan, bu büyük sıçramayı bir kez başardıktan sonra HDP’yi, CHP’nin tam anlamıyla koltuk değneğine çeviren (haksızlık etmeyelim bu, onun tek başına başardığı bir şey değil ama kişinin oynadığı rol de görmezden gelinmez) sakallı Eşbaşkanı ve daha kimler kimler...

İşçiler, yoksullar, emekçiler, gençlik, ezilen Kürt halkı ve bütün ulusal topluluk halkları yukarda saydığımız parti, örgüt ve kurumlardan, o kurumlarda etkili olan siyasi hareketlerden (örneğin, DİSK, KESK, TMMOB içinde etkin olan sosyal reformistlerden) kendilerini CHP’yi desteklemeye çağırmış olmalarının hesabını sormayacaklar mı? AKP ve Erdoğan’dan kurtulmanın yolu olarak CHP’ye destek olmayı işaret edenlere söyleyecek bir çift sözleri olması gerekmiyor mu? Gerekiyor ve bunun sorulacağından kuşkumuz yok!

Bu yapıların ideolojik ve politik etkisinde olan işçi ve öğrenci gençlik, Kürt halkı doğru ve etkili bir devrimci mücadele için eleştirel ve sorgulayıcı yaklaşmayı bilmelidir. Bu yapılmadan, ne AKP’ye ne RTE’ye ne de onların şahsında cisimleşen faşist devlete karşı etkili bir mücadele yürütme imkanı olur. Ama burada asıl görev ve sorumluluk devrimci öncü işçilere düşüyor. Devrimci öncü işçiler, işçi sınıfını CHP eliyle AKP ve burjuvazinin yedeğine düşüren sosyal reformist ve oportünist yapılara karşı etkili bir teşhir ve tecrit mücadelesi yürütmeden etkili bir devrimci mücadele yürütemezler.

Sosyal reformist politikalar devrime değil, “göğsünü AKP-Erdoğan’a siper edecek” CHP kuyrukçuluğuna; CHP kuyrukçuluğu ise AKP-Erdoğan-faşist devlet yedekliğine götürür.