Yazdır

İran’daki ayaklanma, tıpkı bizim Haziran Halk Ayaklanması gibi, kimsenin beklemediği bir anda duru gökte çakan bir şimşek gibi, patlak verdi.

Molla rejimi güçlü, her şey süt liman görünümündeydi. Meğerse bir halk ayaklanmasının tüm koşulları alttan alta birikiyormuş. Ekonomik kriz, yoksulluk, dinci gerici baskı, işsizlik, yolsuzluk ayaklanma kazanını hızla kaynama noktasına getiriyormuş.

Ayaklanma, emekçi, yoksul halkların sınıfsal istemlerinden ve özgürlük talebinden alevlenmiş, bundan kuşku yok. ABD, İsrail, dinci faşist çeteler gibilerinin, tıpkı Tunus ya da Mısır’da olduğu gibi, ayaklanmanın meyvelerini toplamaya, üstüne konmaya çalışmaları ayaklanmanın gerçek sınıfsal dinamik ve istemlerini değiştirmez.

İran’daki halk ayaklanması, artık ayaklanmaların nerede, ne zaman patlak vereceğinin belli olmadığını, her an herhangi bir yerde halk ayaklanmalarıyla karşılaşabileceğimizi bir kez daha gösterdi.

Dünyada bir devrimci durum yaşanıyor. Şimdi bütün dünyada devrim zamanı. Ayaklanma koşullarının en olgunlaştığı ülkelerin başında ise Türkiye ve Kürdistan geliyor. Dışa karşı güçlü görünme çabalarına karşın, dinci faşist iktidar ve tekelci sermaye sınıfı büyük ve derin bir korku içinde. Bunun için kendi taraftarlarını silahlandırıyor, örgütlüyor ve devletin desteğinde sokağa salıyor. Duyduğumuz çakalların ulumasıdır.

Çakal ulumaları, ekonomik, toplumsal koşullar tarafından hazırlanmış bir ayaklanmanın ortaya çıkışını engelleyemez. İran’daki halk ayaklanmasının birleşik devrimimizin toplumsal güçlerine ayaklanmak için güç, moral ve cesaret vereceğinden; dolayısıyla bizde eli kulağında bekleyen halk ayaklanmasını hızlandıracağından şüphe yok.

Proletarya, emekçi, ezilen, yoksul halklar, nerede bir ayaklanma, devrimci bir kitle hareketi varsa yüzlerini oraya dönüyorlar, birbirlerinden öğreniyorlar, dersler çıkarıyorlar ve enternasyonal dayanışma içine giriyorlar.

Atın dört ayağını nallamanın zamanı. Koşullar olgunlaştığında halklar ayaklanmak için kimseyi beklemez. Haziran Halk Ayaklanması bu konuda öğretici bir örnek oldu. Ayak sesleri gittikçe daha gür duyulan halk ayaklanması Haziran Halk Ayaklanmasının ve 6-8 Ekim Serhıldanı’nın omuzları üzerine basarak yükselecek fakat onun tekrarı olmayacak. Çok daha şiddetli ve zor araçlarının yaygın kullanıldığı bir ayaklanma olacak. Dinci faşist iktidarın ve faşist devletin hazırlıkları buna işaret ediyor. Sınıf savaşının fizik yasaları kesinliğindeki yasalarından da bunu anlamak mümkün.

Ama ayaklanmanın en çok da bir otoriteye, bir merkeze, ayaklanmacıların yüzlerini çevirecekleri, gözlerini dikecekleri, ne söylediğine bakacakları; otoritesini kabul ettirmiş bir odağa ihtiyacı var.

Devrimin örgütlü güçlerinin şimdinin en acil görevi budur.