Yazdır

Toplumsal yaşam; hareket, gelişim değişim ve canlılığı içinde verilmeli. Toplumsal sınıfların karşılıklı ilişkisi, tüm canlılığı ve hareketliliği içinde anlaşılır.

Sınıflar ilişkisi, çelişkili bir ilişkidir. Uzlaşmaz çelişki ve karşıtlığa dayanır. Dolayısıyla, toplumsal sınıfların karşılıklı ilişkisi, ancak uzlaşmaz çelişkisi temelinde doğru olarak kavranabilir.

Sınıf çelişkisinden, somut olarak da emek-sermaye çelişkisinden çok sık söz edilmesine karşın, bu çelişkinin doğası ve gelişmesi çok az kavranmıştır. Sınıf çelişkisi sanki donukmuş gibi ele alınıyor. Oysa, sömüren ve sömürülen sınıfların karşılıklı ilişkisinin gelişimine bağlı olarak, aralarındaki çelişki de gelişme gösterir. Kapitalizmin içkin çelişkisi, sömürünün yoğunlaşmasına ve artan politik saldırılara bağlı olarak gelişerek, en keskin, en yüksek noktasına çıkmıştır. Dolayısıyla, sınıf çelişkisi ve sınıf çatışması aynı düzeydeymiş gibi değerlendirilemez.

Yüzyılımızı yeni bir devrimler yüzyılı yapan olayların gelişmesi, çelişkilerin dünya genelinde üst düzeye çıkması ve keskinleşmesine bağlı olarak anlaşılabilir. Çelişkilerin keskinleşmesiyle ilintili olarak; dünya genelinde yeni isyanların, yeni ayaklanmaların ortaya çıkması kaçınılmaz.

Avrupa’da ve dünyanın bir çok yerinde, son çeyrek yüzyıl içinde görülen, anti-kapitalist başkaldırıların daha ileri götürülememesinin önemli bir nedeni, anlayış düzeyinde çelişkilerin ve mücadelenin bir toplumsal devrim noktasına geldiğinin görülememesidir. Kavrayışsızlık devam ederse, yeni başkaldırılar da yarı yolda bırakılır.

Olayların devrimci gelişmesi üstüne gerçekten net düşüncesi olması gereken devrimci işçi sınıfıdır. Çünkü mücadeleyi yarı yolda terk etmeyecek, diğer emekçileri ortada bırakmayacak olan yalnızca devrimci sınıftır. Eylem alanı, hiçbir zaman küçük-burjuva hareketlere, anarşistlere bırakılamaz. Bu, mücadeleci güçlerin, anarşistlerin etkisine terkedilmesi demektir. Anarşizm ise, ezilen ve sömürülenlerin devrimci kavgasını sonuna dek götürmez. Onlar bir devrim için gerekli olan proleter disiplin, örgütlülük ve kararlılığı gösteremezler. Bu unsurlar, kendiliğindenci, disiplinsiz, bireyci, dağınık vb. biçimlerde hareket eder. Bu ise, devrimci ayaklanmanın yenilgisi demektir. Anarşistler, bulunduğumuz topraklarda, Latin Amerika'da, gerçek devrimci mücadelenin verildiği ülkelerde gelişme gösteremediler. Ancak Avrupa, Amerika gibi oportünist, reformist hareketlerin yaygın olduğu yerlerde belli bir gelişme gösterdiler.

Kapitalist toplum düzeni gitgide büyüyen toplumsal çalkantılarla sarsılıyor. Büyük, yoğun ve sarsıcı toplumsal çalkantıların, küresel başkaldırının koşulları hakkında kavrayışlı görüşler öne sürülmeli. İsyanlar, devrimci savaşımlar, yeni bir toplum için, eski topluma karşı gerçekleştirilen eylemlerdir. Dünya genelinde yapılan devrimci eylemlere yönelik, böyle bir bakış açısı çağımızı, günümüzü, süreci doğru olarak yansıtan kavrayışlı bir bakış açısı olur.

Bir toplumdan başka bir topluma, eski toplumdan yeni bir topluma geçiş nitel bir dönüşümdür. Nitel dönüşüm eski toplumun yadsınmasıdır. Toplumsal çalkantılar olmadan, devrimci sınıf savaşı eşlik etmeden eski toplum nasıl yadsınır ve yerini yeni ve ileri bir topluma bırakır? Bu bağlamda, küresel eylemleri isyan ve başkaldırıları, yeni bir topluma geçişin ifadesi olarak anlamak gerekiyor. Yüzyılımız, yalnızca yeni bir kavgaya uyanış, başkaldırı ve alt üst oluşlar yüzyılı değildir; yüzyılımız proletaryanın toplumsal devrimleri yüzyılı, sınıfsız topluma, komünizme geçiş, köklü toplumsal dönüşümler yüzyılıdır.

Sınıf çelişkilerinin ve sınıf savaşımının keskinleşmesi bunun açık bir ifadesidir. Devrim, bu temele bağlı olarak güncelleşti. Bu, şu anlama gelir: devrimin asıl sorunu olan iktidarın emekçiler tarafından ele geçirilmesi günün en ivedi ve öne çıkmış devrimci görevidir.

Küçük-burjuva siyasetlerin yaklaşımı ise çok tutarsızdır. Devrimden sık sık laf edenler, her zaman buna uygun davranmıyorlar. Bir yerde devrimden sözederken başka bir yerde, söylediklerini etkisizleştiren laflar ediyorlar. Çağımızın, yüzyılımızın, günümüzün devrimci görevlerini gerçek anlamda kavradıkları söylenemez. Dolayısıyla yeni bir toplumsal devrimler yüzyılını karşılayacak görüşleri olmayanlar, kaçınılmaz olarak, oradan oraya sürüklenir ve en sonunda burjuvazinin ardına düşerler. Kılıçdaroğlu'nun (CHP'nin) “adalet yürüyüşünün” peşine düşenlerin durumu budur.

Bu durumda olmalarında, burjuvazi tarafından gözlerinin korkutulmuş olmalarının etkisi büyük. Bu, hem bu topraklardaki sınıf savaşının sert süreciyle bağlantılı, hem de emperyalist-kapitalist kuşatma altında, sosyalizme geçişin gerektirdiği büyük özveriyi ve şiddetli mücadeleyi göze alamamalarıyla bağlantılıdır. Bu yüzden belli iyileştirmelerle burjuva toplumu kabul etmeye hazırlar. Bu yüzden CHP'nin ya da başka bir burjuva gücün ardından gitmeyi kendileri için daha uygun buluyorlar.

Gezi'nin yıldönümünde, eylemlerin büyümemesi için elinden geleni yapanlar, Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşünü büyütmek için büyük bir çaba gösterdiler. Gezi yıldönümü eyleminde, Taksim'e girmek için 100 metre daha yürümek isteyen kitleye, “bu provokasyondur” diyerek, burjuvazinin ağzıyla konuşanlar; CHP'nin “adalet yürüyüşü”nde kilometrelerce yürüdüler. Durum çok açık değil mi? Devrimci kitlelerin önünü tıkamak için elinden geleni yapanlar; burjuva güçlerin önünü açmak için, en büyük çaba içine girdiler. Her sınıf bilinçli işçi, her gerçek devrimci militan bu durumu görmeli.

Önemli olan, devrimin tarafını temsil edenlerin, görüşlerini pratik uygulamaya geçirmeleridir; devrimi gerçekleştirmek için devrimci kavgayı yükseltmeleridir. Bu, ancak, emekçi kitlelerin devrimci enerjisini harekete geçirmek ve birleştirmek yoluyla olur. Kitleler savaşa savaşa (mücadele birliğini sağlayarak) bir araya gelir, birleşirler. Bunu sağlayacak olan, devrimin tarafını temsil eden, devrimci işçilerin partisidir.

Kitlelerin devrimci enerjisini harekete geçirmek, her zaman devrimle sonuçlanmaz. Fakat devrimin koşulları bir araya toplanmışsa, devrimci enerjinin sonuna dek harekete geçirilmesi, devrimin zaferini sağlayabilir. Bu koşullar oluşmuş ve olgunlaşmıştır. Kapitalizmin çelişkili evrimi, toplumun devrimci değişimi noktasına gelip dayanmıştır.

Burjuvazinin, devrimi önlemeye yönelik tüm çabaları, umutsuz çabalardır. Olayların akışı ve sınıf savaşının gelişimi toplumsal devrime doğrudur.

İşçi sınıfının bugüne kadar ki bütün mücadele tarihinin çeşitli dönemleri, proletaryanın evrensel kurtuluş kavgasının geçici dönemleridir. Tüm bu kavga, yeni bir topluma geçiş kavgasıdır.

C.DAĞLI