Yazdır

Burjuvazinin propaganda argümanları her zaman yalana, gerçeğin ters yüz edilmesine dayanır. Düzen güçleriyle devrimci güçler arasındaki mücadele, bir yanıyla yalanla gerçeğin de mücadelesidir.

Burjuva sınıfın ve tekelci sermaye egemenliğinin devamı için çalışan düzen partilerinin komünistlere, sosyalistlere, devrimcilere, Kürt halkının özgürlüğünü savunanlara; yani proletarya ve halkların kurtuluşu için mücadele eden güçlere karşı sürdürdüğü sistemli karşı propaganda, her zaman gerçek dışı bilgilere, yalana, demagojiye dayanır. Uzun yıllardan beri komünistlere ve komünizme karşı yürütülen bu sistemli ideolojik saldırı kampanyası, bir dönem komünist sözcüğünün adeta bir küfür olarak algılanmasına bile yol açmıştı. Bugün hükümet partisinin komünizme karşı mücadele derneklerinde yetişen yöneticilerinin kafası halen bu noktada. Bu çirkinlik zaman zaman dillerine de yansıyor. Bunun yalan olduğunu bile bile söylüyorlar. Üstelik sadece bu değil, halkların yaşamını ilgilendiren pek çok konuda açıktan yalan söylüyorlar. Nazi propaganda bakanı Göbels'in öğütlerine uyuyorlar: Toplumun bir yalana inanmasını istiyorsan bu yalanı sürekli tekrarlayacaksın öğüdüne. Tekelci sermayenin politik temsilcileri tam da bunu yapıyor.

Devrimci güçler, özellikle komünistler burjuvazinin bu karalama kampanyalarına, yalana dayalı propaganda saldırılarına karşı etkin ve aktif bir faaliyet sürdürmeli, karşı propagandayı boşa çıkarmalıdır. Devrimle karşı devrim arasında bu alanda süren mücadele ideolojik mücadeledir. Bu, aynı zamanda örgütlenme faaliyetinin ve politik mücadelenin de bir parçasıdır.

Burjuva devrimler çağında burjuvazi, özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkelerini öne sürdü, şiar edindi. Ama burjuva devrimler bu ilkeler için yapılmadı. Bu devrimler tarihsel bir zorunluluk olarak gündeme geldi. Feodal toplumsal sistemin mülkiyet ilişkileri, üretim örgütlenmesi, sosyal yapısı ve bütün kurumsal işleyişi burjuvazinin gelişmesini engelliyordu. Burjuva devrimler, burjuva sınıf için bir ölüm-kalım sorunu olmuştu. Burjuvazi geniş halk yığınlarını peşinden sürüklemek, kendi amaçlarını ve hedeflerini bütün toplumsal kesimlere yayılan, geniş yığınların amaçları ve hedefleri durumuna getirebilmek için bu ilkeleri öne sürdü.

Modern burjuva toplum açısından bu durum biraz daha farklı gibi görünebilir. Ama özünde burjuvazi aynı amaçla hareket eder. Burjuvazi, kendi sınıf egemenliğini sürdürebilmek için nüfusun geniş kesimlerini ideolojik olarak etkisi altına almayı amaçlar. Zira egemenliğinin devamı nüfusun belirli bir kesiminin buna rıza göstermesine bağlıdır. Sadece burjuva nüfusa dayanarak egemen olamaz. Burjuvalar toplam nüfusun küçük bir azınlığını oluşturur. Bu nedenle nüfusun belli bir kesimini daha kendi egemenliğine razı etmek durumundadır. Bu rıza üretimini gerçekleştirebilmek amacıyla sermayenin politik temsilcileri olan düzen partilerinin ve önde gelen diğer temsilcilerinin bugüne kadar pek çok slogan ürettiklerini biliyoruz. Burjuva sloganlar ve bu sloganlarda ifade edilen hedefler pratikte hep iflas ettiler. Bu nedenle toplumun, özellikle emekçi sınıfın geniş kesimleri açısından artık hiçbir şey ifade etmiyorlar. Burjuva sınıf ve düzen partileri işçi ve emekçi yığınları aldatmak, peşinden sürüklemek için bu sefer bizzat işçi ve emekçilerin sloganlarına başvurmaya başladılar. İşçi ve emekçi sınıflar adına hareket eden sendikacıların ve küçük burjuva partilerin, sloganlarını, hedeflerini sahiplenmeye, öne çıkarmaya, kullanmaya başladılar. CHP'den TÜSİAD'a kadar pek çok tekelci sermayenin partileri, kurumları ve sözcüleri "adalet", "gelir dağılımındaki eşitsizlik", "işsizlik", "açlık" vb. konulardan bahsetmeye başladılar.

Burjuvazi kitleleri etkilemek için her defasında yalana başvururken komünistler ise gerçeklere başvurur, gerçekleri açıklarlar. Komünistlerin şiarları, her şeyden önce proletaryanın hedeflerini açık seçik ve özlü olarak ifade eder. Bu şiarlar açık oldukları kadar nesneldirler. Çünkü hem materyalist bir temele dayanır hem de diyalektik materyalist yöntemle belirlenirler. Bu belirleme ciddi bilimsel çalışmalarla yapılabilir. Bilimsel araştırmaya ve çabaya gerek duymadan, sırf retoriğe dayanarak atılan hoş ama boş şiarlar etkili olmaz. Çünkü bu şiarlar toplumdaki gerçek çelişki ve çatışmalara dayanmazlar. Gerçek yaşamı bilimsel olarak çözümlemeden; dönemin nesnel koşullarına ve gelişmenin yönüne bakılmadan belirlendikleri için çözüm üretmekte yetersiz kalırlar. Emekçi yığınlara, ezilenlere yaşadıkları sorunların çözüm yolunu göstermeyen bu şiarlar etkili olamazlar. Bir dönem için etkili olsalar bile proletarya ve halklara devrim yürüyüşünde doğru hedefler göstermeyen bu şiarlar etkili olamazlar; daha ileri gitmelerinde yardım edemezler. Kaba teorilere dayanan, böyle yüzeysel şiarların dayandığı politik sonuçlar, proletarya ve halklara devrimci hedefler gösteremez. Verilen mücadelenin içeriğini zayıflatır, devrimci mücadeleyi zaafa uğratır. Proletarya ve halkların devrim ve iktidar hedefini muğlaklaştırır.

Komünistlerin şiarları ciddi teorik incelemeye, birikime, nesnel analizlere, bilimsel çalışmalara dayanır, dayanmalıdır. Çünkü komünistlerin proletaryadan ayrı bir hedefleri yoktur. Komünistlerin bütün amacı ekonomik ve politik kurtuluşu için proletaryaya yardımcı olmaktır. Dönemsel taktik hedefleri belirlerken bile asıl hedefi, sınıfların ortadan kaldırılması hedefini gözeterek proletaryaya gerçek kurtuluş yolunu gösterirler.

Özgür Güven