Yazdır

Haziran Halk Ayaklanmasının başlangıcında emekçi itleler büyük bir öfkeyle düşmanın üstüne atıldılar. Taksim'i ele geçirdiler. Ayaklanma büyük bir hızla tüm kentlere yayıldı. Ayaklanmacılara hemen önümüzdeki adımın ne olacağına dair somut hedef gösteren sloganlar gündeme getirildi. Leninistler dışında hiçbir çevre veya örgüt buna hazır değildi. Bu ayaklanma hepsi için sürprizdi. Tek gerçek hedef gösteren devrimi hedefleyen şiarlar, Leninistlerin şiarlarıydı. Çünkü bu şiarlar tarihin kendisi tarafından gündeme getirilmiş, hatta dikte edilmişti.

Küçük burjuva hareket bu koşullarda dahi nasıl büyük bir devrim kaçkını olduğunu gösterdi. Attıkları en ileri şiarlar “Biber gazı yasaklansın”, “adalet”, “demokratik hakların genişletilmesi” oldu. İşçilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesine dair tek bir kelime dahi etmediler. Leninistler “Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı” dedi, “Tutsakların özgürleştirilmesi” dedi, “Bütün iktidar emeğin olacak” dedi ve bunu yapabilecek bir organ olarak Geçici devrim Hükümeti'ni önerdi. Küçük burjuva hareket bu şiarlar karşısında önce dehşete düştü, sonra duymazdan geldi, yok saydı.

Sonrasında Kürdistan’da silahlar gündemin başına geçti, insiyatifi ele aldı. Cizre bodrumlarında insanlar diri diri toplu mezarlara gömülürken, Sur'da öldürülen çocuklarının cesetlerini evindeki buzdolabında saklamak zorunda kalırken, Türkiye yine Kürt halkını yalnız bıraktı. Bir avuç cesur insan dışında, sabahlara dek sokaklarda yürüyen milyonlardan ses çıkmadı.

7 Haziran seçimlerinde küçük burjuva hareketin ittifak partisi HDP, yeni seçilen parlamentonun kurucu meclis olması gerektiğini öne sürdü. Oysa hükümet partisi, hükümet ve RTE seçimleri geçersiz ilan edip parlamentoyu feshetti.

Küçük burjuva hareket ittifak halinde “Yeni ve demokratik bir anayasa” dedi. Tekelci sermayenin partileri, yani üçü bir arada düzen partisi yeni bir anayasa yaptı. Bin bir türlü oyunla, oy çalmakla, kuraldışı uygulamalarla, yeni anayasanın %51 oy aldığını ve kabul edildiğini söylediler. Bu yeni anayasa, bir süredir zaten uygulamaya konan topyekun faşizmin yasal kılıfı oldu. Bu durum karşısında küçük burjuva hareket 16-17 Nisan'da sokağın önünü kesmek için düzen partilerinden birisi olan CHP ile el ele verip her şeyi yaptı.

Aradan aylar geçtikten sonra, toplumda biriken öfkenin ve mayalanan ayaklanmanın farkında olan CHP, böyle bir ayaklanmanın önünü kesmek, mücadeleye atılan kitlelerin hedefini şaşırtmak için “Adalet” yürüyüşünü gündeme getirdi. Küçük burjuva hareketin en ileri taleplerinden biri olan “adalet” tekelci sermayenin bir partisi olan CHP tarafından ellerinden alındı. Çünkü bu şiarlar, devrimin, devrimi hedefleyen siyasi parti ve örgütlerin değil, son zamanlarda daha açık ifade ettikleri gibi, “Cumhuriyeti sol değerlerle yeniden kurmanın” şiarlarıydı. Sosyal reformistler bunu bilerek kullandı. “Aşırı muhalefet” konumundaki ortalama solun bu şiarlara atlayıp peşlerine takılacağını biliyorlardı. Öyle de oldu. Hem sadece şiarlarda değil, CHP'nin “Adalet” yürüyüşünde de buluştular. Leninistler dışında, kendisine sosyalistim, devrimciyim, solcuyum diyen kim varsa oradaydı. Kimisi açıktan, kimisi daha utangaç biçimde biraz daha uzak kurum ve çevrelerindeki temsilcileriyle vardı; ama hepsi oradaydı.

Şiarlar üzerinde neden ısrarla duruyoruz? Şiarlar, günlük olaylar karşısında ortaya atılan güzel sözler değildir. Bir partinin ya da örgütün döneme özgü taktiklerini, hedeflerini, mücadele biçimlerini gösteren kısa ve öz ifadelerdir. Bu şiarlar sadece programa dayanarak belirlenemez. Önümüzdeki döneme dair dolaysız, doğrudan mücadeleye dair bir şiar belirlerken, içinden geçmekte olduğumuz tarihsel dönemin somut koşulları göz önüne alınmalı ki, birleşik devrimin ve devrim mücadelesinin gelişim süreci de göz önüne alınsın. Şiarlarımızı, önümüzdeki döneme dair mücadelenin görevlerini ve hedeflerini gösteren bu belgilerimizi belirlerken programın yanında yukarıdakiler de değerlendirilmelidir. Bu yüzden şiarlarımızı bize tarihin kendisi dikte ettirir dedik.

Haziran Halk Ayaklanması, 17-25 Aralık günleri, Kobane serhıldanları yaşandıktan sonra 7 Haziran seçimleri yapıldı. Hükümet partisi ve cumhurbaşkanı bu seçimleri kabul etmedi, yeni kurulan parlamentonun sıfırlanmasının, yok sayılmasının, bu çöküşün nedeni, seçilenlerin halkların taleplerini, ihtiyaçlarını, sorunlarını orada dile getirip getirmemeleri değil, tam tersine, bu parlamentonun sorunların çözüm yeri olmamasıydı.

Daha dün çözümü sokakta arayanlar, kendi elleriyle kurdukları forumları; yani mücadele örgütlerini, ayaklanma ve iktidar organına büyüyebilecek bu örgütleri işlevsizleştirmiş, asıl çözüm yerini terk etmişler, şimdi dönmüş bu parlamentodan, bu burjuva ahırdan, düzenden çözüm istiyorlardı. Burjuvazinin ne Kürt-Kürdistan sorununun ne de halkların diğer yaşamsal sorunlarını çözmediğini, çözemeyeceğini daha önce de belirttik. Buna ne faşist devletin yapısı ne ekonomik durum izin verir. Bir dizi devrim olmadan bu sorunlar çözülemez. Bu nedenle çözüm yeri parlamento değil, sokaklardır. Elli yıldan beri süren bu uzun iç savaşı kazanarak, devrimi zafere taşımaktır.

Ayaklanan proletarya ve halkların daha ileri gitmesini engelleyerek ayaklanmacıları devrim yolundan geri döndürenler, şimdi dönüp bu burjuva parlamentodan ve burjuva sınıftan çözüm istiyorlardı. Burjuvazi kendi çözümünü dayattı: İç savaşı kazanmak ve birleşik devrimi ezmek için topyekun faşizm.

Bütün bu yaşananlardan sonra şimdi en sıradan insanın dahi bu hükümetin, bu iktidarın olağan yollardan öyle seçimle gitmeyeceği kanaatine vardıkları açık. Ne seçimlerin, ne sandığa atılan oyların ne de parlamentonun bir anlamı olmadığını, kendi deneyimleriyle öğrenenlerin vardığı sonuç bu.

Ancak küçük burjuva hareket yine devrim korkusuyla hareket ederek, anayasa referandumundan sonra sokağın önünü kestiği gibi 2019 seçimleri demeye başladı bile. Oysa proletarya ve halklar artık burjuva topluma ve tekelci sermayenin ekonomik politik egemenliğiyle birlikte faşist devlete son vermeden hiçbir sorunlarının çözülemeyeceğini öğrendi. Bugüne dek yaşadıklarından çıkardıkları sonuçlar ve derslerle hareket ederek eskisini aşan yeni bir ayaklanmaya hazırlanıyorlar.

Şimdi görev Leninist şiarları her yere taşımak; ayaklanmaya hazırlanan proletarya ve halklara devrimde zafere kazanmaları için yol göstermek ve yardımcı olmaktır.

Özgür Güven