Yerel seçimler sonrası Türkiye ve Kürdistan halklarını neler bekliyor? Şimdi yanıtı en çok aranan soru, yerel seçim sonuçları ne olacak değil, seçimler sonrası iki ülkenin işçi ve emekçi sınıflarını neler beklediğidir. ...

Devrimin ilk perdesi çoktan inmişti Sudan’da. Eski rejimi tümden deviremedi. Ama onun da tekrar egemen olmasına izin vermedi. Bir arafta idi devrim. Daha ileri gidemiyor; ama ilk itilimin kazanımlarının elinden alınmasına da izin vermiyor, hemen her alanda direniyor. Eski rejim ise henüz ve hala devrimi tasfiye edemiyordu.

Özcesi, hareket halindeki devrim kesin olarak kesintiye uğramış, devrimin başarısı bir ikinci ayaklanmaya kalmış durumdaydı. Yani mevcut koşullarda “barışçıl bir evrim” ihtimal ve imkanı ortadan kalkmıştı. Bu aşamadan sonra ya ikinci bir ayaklanma ile ileri gidilecek, ya da bir dizi kanlı çatışma dahil, eski rejim düzeni tesis edecek. İkilem buydu ve hala aynı ikilem devam ediyor.

Tüm bu dönem boyunca Sudan’da gösteriler hiç durulmadı. Sık sık sokaklara çıktı emekçiler. Karşılarında “geçiş parlamentosu ve hükümeti” adına yine eski rejimi buldular her defasında. Daha Kasım başında Hartum’da Manşiya Köprüsü’nde gösterilerde ölen oldu.

Tabanda emekçi yığınları canlı baskısı, rejimin “düzenin tesisi” hayallerinin önündeki en temel engeldi. Özgürlük ve Değişim Güçleri’ni (ÖDG) tümden sağa savrulmaktan koruyan da sokakların bu canlı baskısından başka bir şey değildi.

Aradan geçen bu uzun süre zarfında karşı-devrim boş durmadı. Bir taraftan silahlı Sudan Devrimci Cephesi ile yapılan anlaşmalarla elini rahatlattı rejim. “Teknokrat başbakan” Hamduk’un ardında asıl ipleri elinde tutan cunta , ElBurhan-Hamadi (Hemetti) ikilisi, Cidde-Washington hattında güç topladı. Mesela rejimin kötü ünlü “Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Hizmetleri” geçen yıl reforme edilerek “Genel İstihbarat Hizmetleri” haline getirildi. Şimdi bu GİH, ÖDG karargahına saldırıp liderleri tutukluyor!

ÖDG içindeki kırılgan birlik, daha 2019 Mayıs sonu grevleri ile sarsılmış, Temmuz-Ağustos döneminde salt görünürde birlik düzeyine gerilemişti. İttifakı sürekli sağa çeken burjuva güçler ve küçük burjuva uzlaşmacıların da doğrudan ve dolaylı desteğiyle “düzen” konumunu güçlendirmekteydi.

Sudan Komünist Partisi o dönem bunu net olarak gördüğü için, kendini geçici hükümetin dışında tutarak doğru bir adım attı. Böylelikle bir yandan ÖDG’yi sağa çeken eğilimlere bir set oluşturdu, diğer yandan halk yığınlarının aldatılmasına sebep olacak “hükümet ortaklığı” yanlışına düşmedi. Ama dışardan etki, destek ve eleştiri politikasını benimsedi ki, bu, dolaylı da olsa hükümeti meşrulaştıran bir adım idi. (Bunun özeleştirisini son açıklamasında verecekti.)

ÖDG’nin asıl gücü olan Sudan Meslek Odaları’ydı ve Sudan KP, Meslek Odaları’nın ardındaki ana güç idi. Devrim bugüne kadar tasfiye edilememiş ve “düzen tesis edilememiş” ise, bunda Sudan KP’nin belirleyici bir rolü var. (6 Kasım'da parlamento temsiliyet tartışmaları, SMO’da da bir takım dengelerin değiştiğini düşündürüyor.)

Emperyalistlerin, ama özel olarak Washington'ın baskısı ve desteği, “teknokrat başbakan” Hamduk hükümetinin gittikçe sağa çark edişini getirdi. Sudan, ABD’nin “terörü destekleyen ülkeler” listesinde yer alıyordu. Bu listeden çıkarılması (böylece kredi ve “yabancı sermaye yatırımı” alarak ekonomik durumun “rahatlaması”), İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi şartına bağlanmıştı Beyaz Saray tarafından.

Sudan burjuvazisi için bu adımı atmak, iç dengeler açısından alabildiğine zor idi. Zira Beşir’in Ulusal Kongre Partisi de, selefi Ummacılar da (Ümmet Partisi) ideolojik olarak dinci gerici bir tabana yaslanıyordu. Öte yandan ülkenin sosyalist ve sol güçleri ise siyonist İsrail ile böyle bir anlaşmanın, Filistin devrimine ihanet anlamına gelen böyle bir anlaşmanın karşısında yer alıyordu.

Geçici hükümet ve onun ardına gizlenen cunta için bu kritik adım, Cuba anlaşması ile atıldı. Anlaşmayı ÖDG içinde destekleyenler de oldu. Sudan KP, 25 Ekim’de yaptığı açıklama ile Cuba anlaşmasını eleştirdi: “Bu talebin halkta bir karşılığı yok!”

ÖDG içinde tartışmalar alevlendi. Sağa çeken kesimler, KP’yi “ÖDG’yi dağıtmaya çalışmak” ile suçladılar. O gün Parti sözcülüğünden yapılan açıklamada ÖDG’yi korumaya özen gösterildiği vurgulanarak, çizgi net bir şekilde konuldu: “Sudan KP hükümetin geniş yığınların çıkarına olan adımlarını ve duruşunu destekler. Öte yandan Parti, hükümetin halkın iradesine ve devrimin amaçlarına karşı adım ve yanlışını reddeder.”

Tartışmalar devam etti. En sonu, Merkez Komitesi 7 Kasım tarihinde uzun bir açıklama yayımladı. Devrimin gelişim seyrinin özetlendiği açıklamada, ittifakın (ÖDG) o dönemdeki uzlaşmacı hataları tekrar eleştiriliyor. Ayrıca o dönem, müttefiklerini eleştirmesine rağmen cunta ile koalisyona devam eden bu yapı içinde bulunmanın bir hata olduğunu belirtiliyor ve bu hatanın sorumluluğunu üstlenilerek özeleştiri yapılıyor.

Açıklama “şimdi, bir yıldan fazla bir zaman sonra, aynı krizle karşı karşıyayız” diyerek, geçiş yönetiminin sorunları çözmediğini, devrimi ve özgürlükleri budanmaya çalıştığını vurguluyor. Burada sadece hükümeti ve cuntayı değil, hükümet içinde yer alan ÖDG’yi, onun uzlaşmacı kanadını açıktan eleştiriyor. Onları “ÖDG tüzük ve ilkelerini çiğnemek”le suçluyor. IMF programlarına destek vermekle halkın sefaletinin artmasına dikkat çekiyor. Durumu “devrime karşı yeni bir darbe” olarak niteleyen Sudan KP, “bütün bunlar ışığında bu Kasım’ın 6 ve 7’sinde yapılan değerlendirmelerde Parti’yi ‘ulusal mutabakat güçlerinden’ ve ÖDG’den çekmeye, devrimin amaçları ve programı için kitlilerle birlikte çalışmaya karar verdik” diyor.

Sudan KP, mevcut bileşen ve yönelimiyle geçiş hükümetini (geçici hükümeti) eleştirel de olsa desteklemekle, onun meşrulaştırılmasında rol oynadı. Bu hataydı. Devrimin enerjisi geçen yılın Mayıs sonunda daha ileri gidilemeyeceğini ortaya koymuştu. Kuşkusuz yığınlar KP etrafında birleşmiş değillerdi. Örgütlülük ve bilinç olarak da o ileri sıçramayı yapmaktan uzak idiler. Böylesi bir dönemde “ikinci bir ayaklanma” için durum uygun değilse de, uzlaşmacı hükümeti (eleştirel) desteklemek sonucu çıkmazdı buradan. O dönem bağımsız çalışma vurgusu yapmış olsa da, net bir ayrım ortaya koymadı KP. 7 Kasım tarihli Merkez Komitesi açıklaması, tam da bu durumu saptıyor ve özeleştiri veriyor. Bundan sonrası tamamen pratik gelişmelerce belirlenecek.

Sinan KALELİ

8 Kasım

Perfetti’de Tek Gıda-İş işyeri temsilcisinin işten atılması üzerine başlayan eylemler devam ediyor. Bugün işçiler fabrika önünde TİS hakları için basın açıklaması gerçekleşt...

Bakırköy Kadın Kapalı Zindanı'nda görüş sonrası devrimci tutsaklara ayakkabı çıkarma dayatması yapıldı.  ...

“Sandıkla Gitmeyecekler” 16 Nisan referandumunun, devrimci kitleler açısından anlamını, işte bu belirginleşmeye başlayan yeni durumda aramak gerekir. Kürt halkında egemen olan duyguy...

Türkiye tekelci sermayesi, kendi egemenliğini ve sınıf çıkarlarını sürekli tehdit altında gördü. Sınıf iktidarını ve çıkarlarını korumak için, siyasi iktidarın, devletin tüm g...

“Avrupa Komünist Hareketi” adı altında bir araya gelen birkaç “komünist” parti, “Ukrayna'daki emperyalist savaşın ikinci yılında komünistlerin geride bıraktığımız dönemdeki...

Kent Savaşları Olan biteni Kürt halkı gördü. 1 Kasım 2015 seçimlerinde katılım, Kürdistan'da %60 düzeyinde kaldı, “özerklik oylanacak” söylemi işe yaramamıştı. Demirtaş, “...

Kritik Eşik: 6-8 Ekim Ardı ardına iki seçim, ihtiyaç duyduğu özgüveni dinci-faşizme vermedi. Ne Geziye, ne de Aralık’taki saray darbesine yönelik bir cadı avı başlatacak güce sahip...

Tarım-Sen sosyal medya hesabından paylaşım yaparak Agrobay işçilerinin Ağustos ayı maaşları ve fazla mesai ücretlerinin ödendiğini duyurdu. Sendika işçilerin tazminatlarının da öde...

Okmeydanı Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesinde Diş Hekimi M.Ş'nin 8 Mart bildirilerini asan SES üyesi kadın sağlık emekçilerine saldırısına ilişkin SES Şişli Şubesi basın toplant...

Arama

LENİNİST TEORİ

ÖNSÖZ

           Tüm Sayılar

Yeni Kitaplarımız

E-Kitap

Tüm E-Kitaplar için resme tıklayınız...

Devrimin Çağrısı

 

Editoryal 2023-2

 

 

Zafere Kadar Genç Yoldaş

Ukrayna Kimin Savaşı

 

Dergilerle Kısa Tarih