Buna bir politik müflisin ayakta kalma çırpınışı da denebilir. Yerel seçimlerde uğradıkları politik hezimetten, uğradıkları derin hayal kırıklığından sıyrılmanın yolu olarak, TİP, “yeni bir hikaye” yazmaya hazırlandığını ilan etti. ...

Hayvan Hakları Kanunu'ndaki söz konusu değişiklerin başta sokak hayvanları olmak üzere hayvan katliamın önünü açacak olması nedeniyle hayvan hakları savunucusu Muharrem Akburak 15 gündür açlık grevinde.

İzmir'de yaşayan Muharrem Akburak ile hayvan hakları yasası, sokak hayvanlarının durumu ve 15'inci gününde olduğu açlık grevi üzerine konuştuk.

Hayvanların bir eşya, mülk gibi görülmesine karşı olduğunu çünkü onların da insanlar gibi birer "can" ve "birey" olduğunu belirterek "Hayvan hakları koruyucusu ne demek? Böyle bir ifadenin olmaması gerekir aslında çünkü onlar da biz insanlar gibi bu doğanın bir parçası ve biz insanların bunun bilinciyle onların da var olma ve yaşam haklarına saygı duyarak bunun sorumluluğunu bilerek yaşamamız gerekir" diyor.

"Onlar bu dünya üzerinde yaşayan 'Haycanlar' diyerek sevgisini ifade eden Akburak, sokak hayvanlarının "sahipli" "sahipsiz" diye ayrılmasının da doğru olmadığını vurgulayarak "Haycanlar da birer birey onların da insanlar gibi yaşama, beslenme, barınma hakları var. Haycanların da hafızaları, duyguları var. Bizim gibi onlar da düşünüyor, üzülüyor, seviniyor, heyecanlanıyor, mutlu ya da mutsuz olduğu zamanlar var" diyor.

5199 sayılı yasada yapılması planlanan değişikliğin özellikle sokak hayvanlarına yönelik şiddet ve katliamının ön hazırlığı olduduğunu ve buna ilişkin bir protesto olarak açlık grevinde olduduğunu belirten Akburak "Bu yasa değişikliğine ilişkin hiç kimseden ses çıkmıyor. Hayvanseverlerin ve bir kaç küçük hayvan hakları derneği dışında. Bu ülkede hayvan hakları dernekleri federasyonları ve konfederasyonları var. Dikkat edin "lar" diyorum. Bu kadar kurum varken bu yasa değişikliğine ilişkin kaç eyleme ya da açıklamaya rast geldiniz?" diye soruyor.

Hayvan hakları konusunda çok sayıda dernek, federasyon ve konfederasyon olduğu halde "Hayvan katliamına neden olacak bir yasa değişikliğine karşı neden ses çıkmıyor?" sorumuza ise "Çünkü iktidara yakını muhalefete yakını hepsi de bir yerlerden fonlar, ödenekler alıyor. Hayvan haklarına ilişkin yaptıkları faaliyetler de bu fonları destekleri alabilmek için 'göstermelik' diyeceğimiz işler. İktidarı da muhalefeti de bu yüzden sessiz. Bu yasa değişikliğine karşı çıkan 'Bu bir katliam hazırlığı' diye bağıran bir avuç insanın sesi ise hiç yankı bulmuyor. Görmezden, duymazdan geliniyor. Eylem yapsam katılan olur ama onu da polisle, yasaklarla engelleyecekler. Bu katliam hazırlığına dikkat çekmek için tek çare açlık grevine başladım" diyor.

Yaşam hakkı gaspedilen, özgürlüğü kısıtlanan, işkenceye ve cinsel şiddete uğrayan hayvanların sayısı HAKİM (Hayvan Hakları İzleme Komitesi) tarafından yayınlanan 2020 raporuna göre milyonları buluyor. Ve devletin bu konudaki tutumunun hayvanlara yönelik bu zulmün daha da artmasına neden olduğunu ifade ediyor.

Kanunların belediyelere, sokak hayvanlarının korunması ve bakımına ilişkin bir takım sorumluluklar verdiğini, ancak bir yaptırım ve cezaya yer verilmediği için belediyelerin bu işlevi yerine getirmediğini, hatta bazı belediye başkanlarının uyarılmaları durumunda "Yapmıyorum" diyerek kafa tutabildiğini ifade eden Akburak, yasada belediyelere görevini yerine getirmemesi halinde ceza uygulanacağının net olarak yer alması gerektiğini belirtiyor.

Söz konusu yasa değişikliği gerçekleşirse 1910'da Fransa'nın parfüm yapımı ve deneysel amaçlar için Osmanlı Devleti'nin köpek talebinde bulunduğunu yüzbinlerce köpeğin fermanla toplatılarak bir gemiye doldurulduğunu, halkın tepkileri sonrasında Fransa'nın bu talebini çekmesi üzerine köpeklerin Sivriada'ya götürülüp ölüme terk edildiği (Hayırsız Ada) Sokak Köpekleri Katliamı'nı hatırlatan Akburak, köpek eti tüketen uzakdoğu ülkelerinin köpek eti talebi olduğunu ve özellikle de Türkiye'de yaşayan köpek türlerinin etini tercih ettiklerini ifade etti. Bazı ülkelerde belli dönemlerde etnik geleneklerine göre köpek eti tüketildiğini ve önümüzdeki dönemde köpek eti talebinin gündeme geleceğini belirten Akburak, "Bu yasa değişikliği geçerse bu talebi karşılamak için yüzbinlerce sokak köpeği toplanacak. Ve o korkunç Sivriada Katliamının bir benzerinin yaşanması kaçınılmaz olacak" dedi.

İnsanların bilinçlendirilmesi ve hayvanların korunması konusunda belediyelere ve devlet kurumlarına büyük görevler düştüğünü vurgulayan Akburak, "Belediyeler barınak açıyor ama bu barınaklar birer işkencehaneye dönüşmüş durumda. Hayvanlar aç, susuz, yaralı, hasta vaziyette. Yüzbinlerce hayvan haftalar aylarca büyük acılar çekerek ölüyor. Bunun önüne geçmek mümkün ama ne belediyeler bunu yapıyor ne de devlet buna ilişkin görev ve cezai şartları getirecek bir yasa ve uygulama getirmiyor" dedi.

Hayvanların alınıp satılmasına, dönüştürülmesi, gösteri amaçlı kullanılmasına da karşı çıkan Akburak "Hayvan alım satımı veya hayvanları koruma adı altında çok büyük kârlar elde ediliyor. Bunların piyasaları oluşmuş durumda. Bu şekilde elde edilen çok büyük rantlar söz konusu" diyor.

Akburak, sosyal medya üzerinden hayvanları koruduklarını, tedavi ettirdiklerini, balıklarını sağladıklarını söyleyerek bağışlarla büyük gelirler elde eden kişi ve kurumlar bulunduğuna da dikkat çekiyor.

Akburak, 2004 yılında yürürlüğe giren ve önümüzdeki haftalarda TBMM’nin gündemine gelecek olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun hayvan haklarını korumaktan uzak olduğunu belirterek, kanunun yaşam savunucuların ve ilgili kurumların önerileri doğrultusunda hayvanların yaşam haklarının korunmasını sağlayacak şekilde değiştirilmesi gerektiğinin vurguluyor.

Hayvan Hakları Koruma Kanunu’nunda yapılmak istenen değişiklikle parklar, meydanlar, caddeler, kamu binaları çevreleri gibi yerlerde sokak hayvanlarının bulunamayacağına dikkat çeken Akburak, "Peki bu haycanlar nerede yaşayacak?" diye sorarken , bu durumun "sokak hayvanlarının kimselerin olmadığı ormanlık ya da ıssız bölgelere götürülüp açlık ve ölüme terk edilecekleri" anlamına geldiğine dikkat çekti.

Yine yapılacak yasa değişikliğinde "evinde hayvan barındıranların en fazla 3 hayvan bulundurabilecekleri, şikayet olması halinde bu hayvanlara da el konulacağı" maddesinin yer aldığını aktarıyor. Akburak, "Peki, evlerden toplanacak bu hayvanlar ne olacak? Bunların bakımı için bir alt yapı, bir hazırlık var mı?" sorumuza ise "Hali hazırda sokak hayvanlarına bak(a)mayan devlet buna da bir çözüm üretmek derdinde değil. Bu durumda evlerden alınan haycanlar ya katledilecek, ya birer mezbaha, işkecehane olan barınaklara atılacak. Bazı işini bilenler de bu hayvanları alıp satarak büyük gelirler elde edecek" diyor.

Hayvan Hakları Koruma Kanunu'nda yapılmak istenen ve hayvan katliamlarının önünü açacak değişikliğe karşı tüm doğa ve yaşam savunucularının karşı çıkması gerektiğini belirterek "Ey yaşam savunucuları, doğa ve hayvan hakları savunucuları, gösterilerde hayvanların kullanılmasına karşı çıkanlardan, orman yangınlarında katledilen hayvanlar için canı yananlar, Kuzey Ormanları'ndan Kazdağları'na ormanı korurken kurtu, kuşu börtü böceği de korumaya çalışanlar... Ey ben hayvanseverim, doğaseverim diyenler bu katliam yasasına karşı sesinizi yükseltin!" diye sesleniyor.

Muharrem Akburak, hayvan hakları savunucuları olarak yasada yer alması gerekenleri ve taleplerini de aktardı.

Hayvanların kanun önünde mal ya da eşya olarak değil, “doğuştan gelen haklara sahip ve duyguları olan hissedebilen bireylerdir” olarak tanımlanması gerektiğini belirten Akburak, "Haycanların yaşam haklarının acilen anayasal güvence altına alınması gerekiyor" dedi.

TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu raporunda da ifade edilmiş olan üzere, mevcut yasadaki “sahipli – sahipsiz hayvan” ayrımının da kaldırılması gete Ayrıca mal statüsüne ve mülkiyet ilişkilerine işaret eden “sahipli” hayvan ve genellikle sokak hayvanlarını nitelemek için kullanılan “sahipsiz hayvan” ifadelerinin doğru olmadığını ve kaldırılması gerektiğini belirten Akburak, "Onlar da bu dünyada yaşayan birer birey ve bizler gibi yaşamsal hakları var" dedi.

Hayvanlara yönelik gerçekleşen öldürme, zalimce davranış, işkence, cinsel şiddet, hayvan dövüştürme, bir hayvan neslini yok etme fiillerine, ertelemesiz ve indirimsiz hapis cezası yaptırımı getirilmesi gerektiğini vurgulayan Akburak, hayvana şiddet içeren fiiler için ceza miktarı belirlenirken Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddesi kapsamındaki takdiri indirimin de yapılmaması gerektiğini söyledi.

Bakımevlerinde rehabilitasyon süresini tamamlayan ve yuvalandırılamayan hayvanların alındıkları noktaya bırakılması gerektiğini ifade eden Akburak, mevcut 5199 Hayvanları Koruma Kanunu’nun 6. maddesi aynen korunması gerektiğini çünkü bu maddenin değiştirilmesinin hayvanların ormanlara, dağ başlarına, bilinmeze gönderilmesi, halihazırda gözden ve insandan uzak yerlere atılmaların resmi hale getirilmesi demek olduğuna dikkat çekti.

Nesli tükenen türleri, endemik türleri ve “av hayvanı” olarak tanımlanan pek çok yaban hayvanını zevk, hobi ve spor adı altında katletmeyi hedefleyen avcılık ve av turizminin tamamen yasaklanması gerektiğini ifade eden Akburak "Çünkü avlanma denen bu faaliyetler cinayettir; yasalarla meşrulaştırılamaz" dedi.

Yukarıdaki talepleri karar mercilerine hatırlatmak ve hayvan hakları yasasını bu değişikliklerle yürürlüğe sokmak için mücadele eden, 24 Şubat tarihinden beri açlık grevinde olan Muharrem Akburak, şayet hayvan haklarını koruyacak şekilde kapsayıcı bir yasa çıkması konusunda olumlu bir gelişme olmazsa süresiz açlık grevine gireceğini ifade etti.

Açlık grevine giren başka hayvan dostları da olduğunu fakat sağlık sorunları nedeniyle bırakmak zorunda kaldıklarını ifade eden Akburak da zaman zaman sağlık sorunları yaşıyor ve durumu ciddileşiyor. Buna rağmen bizimle hayvan hakları yasası hakkında görüşerek bilgi aktaran Akburak "Ziyaretime gelen ve eylemime destek veren dostlarım ve benimle birlikte yaşayan Haycanlar moral destek veriyorlar. Dayanmaya çalışıyorum" diyor.

Muharrem Akburak tüm kamuoyuna seslenerek "Hayvan Haklarını Koruma Kanunu'ndaki değişikliğe karşı sesinizi yükseltin. Haycanların katledilmesini birlikte önleyelim" diye sesleniyor.

 

Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdikleri 995. hafta eylemlerinde, 14 Nisan 1995 tarihinde Van'da JİTEM tarafından beyaz Toros'la kaçırılarak gözaltında...

Filistinli sendikalar, tüm emek örgütlerini, “1 Mayıs'ta Filistin'in Kurtuluşuyla Dayanışma İçin” bu çağrıyı imzalamaya ve 2024 1 Mayısını “Filistin Direniş İşçileri Günü...

17 Nisan günü sabaha karşı saat 04.00'te, ABD’de yüzlerce Colombia Üniversitesi öğrencisi kampüsün ana bahçesinde bir "Gazze Dayanışma Kampı" kurdu. Öğrenciler, Üniversite İsrail...

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla çocuklardan “güvenlik”, “istihbarat” ve “gizli ajan” kelimelerini resimle ya da mektupl...

Günümüzde dünyanın herhangi bir köşesinde yaşanan önemli bir olay hem hızla duyulmakta hem de başka coğrafyalar üzerindeki etkileri hızla açığa çıkmakta. Dolayısıyla da emekçi ...

Mücadeleci 10 Sendika bir araya gelerek 1 Mayıs'ta Taksim'de buluşma çağrısında bulundu. Yıllardır işçi ve emekçilere yasaklanan Taksim Meydanı'nı için "Geri alacağız, Taksim bizimd...

“Öldürmenin pek çok yolu vardır. Karnına bıçak saplamak, ekmeğini elinden almak, hastalığını iyileştirmemek, kötü koşullarda yaşatmak, ölesiye çalıştırmak, intihara sürükle...

Yeni tanıştığımız, belediyeye bağlı bir taşeron şirkette çalışan işçi anlatıyor, “İki üniversite bitirdim, 26 bine çalışıyorum. Yol-yemek çıkarsan asgari ücret işte. Bu ...

  17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü'nde Antep'te bıçaklı saldırı sonucu yaşamını yitiren Dr. Ersin Arslan ve şiddet nedeniyle yaşamını yitiren sağlık emekçileri a...

Arama

 

LENİNİST TEORİ

ÖNSÖZ

           Tüm Sayılar

Yeni Kitaplarımız

E-Kitap

Tüm E-Kitaplar için resme tıklayınız...

Devrimin Çağrısı

 

Editoryal 2023-2

 

Zafere Kadar Genç Yoldaş

Ukrayna Kimin Savaşı

 

Dergilerle Kısa Tarih