2024 1 Mayıs’ı yaklaşırken İstanbul’un işçi, emekçi bölgelerinde, kent meydanlarında 1 Mayıs çalışmaları hız kazanmış durumda.
Kadın işçilerin öncülüğünde şekillenen Agrobay Seracılık‘taki mücadele, içeride kalan ödenmeyen ücret ve yıllık izin alacaklarının ödenmesiyle ilk önemli kazanımını elde etti. Agrobay Seracılık’ta sendikaya üye olmanın bedeli işçilere kod 46 ile...
Basına yönelik saldırılar devam ediyor. Günün ilk saatlerinden itibaren, Kürt medyasına ve emekçilerine yönelik saldırılar başladı.
İzmir Kemalpaşa’da bulunan Abalıoğlu-Lezita’da greve çıkan işçilerin mücadelesi 50’li günlerine ulaştı.
Çocuk ve genç işçiliğine ve iş cinayetlerine karşı eyleme geçen İSİG Meclisi, çocuk işçiliğin yasaklanması, eğitime verilen bütçenin artırılması, MESEM projesine son verilmesini istedi. İSİG Meclisi ayrıca, çocuk işçiliğine karşı 1 Mayıs'ta tüm...
Kadıköy'de açıklama yapan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Ocak ayında söz verilen taban maaşı haklarını sordu. Öğretmenler haklarından vazgeçmediklerini ve alıncaya kadar her yerde olmaya devam edeceklerini vurguladı.
2007 yılında, Sibelimizin annesi Sakine Sürücü ile yapılan bir söyleşiyi, ve annemizin anlatımlarını paylaşıyoruz:
“İnsanın idealleri uğruna yaşamasıyla, ölmesi arasında bir fark görmüyorum”... Ölüm Orucu eylemlerinde, eyleminin 122. gününde ölümsüzleşen Sibel Sürücü’nün sözleriydi bu sözler...
Aralarında Mücadele Birliği Platformu’nun da yer aldığı 2024 1 Mayıs Taksim Platformu, 1 Mayıs’ın tarafı olan tüm güçlere çağrı yaparak bu sene 1 Mayıs’ın Taksim’de kitlesel olarak geçebilmesi için bir çağrı yayınladı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray Meydanı’nda gerçekleştirdikleri 995. hafta eylemlerinde, 14 Nisan 1995 tarihinde Van'da JİTEM tarafından beyaz Toros'la kaçırılarak gözaltında kaybedilen iş insanı Kadir Keremoğlu'nun akıbetini sordu.
Filistinli sendikalar, tüm emek örgütlerini, “1 Mayıs'ta Filistin'in Kurtuluşuyla Dayanışma İçin” bu çağrıyı imzalamaya ve 2024 1 Mayısını “Filistin Direniş İşçileri Günü” olarak kutlamaya davet ediyor.
17 Nisan günü sabaha karşı saat 04.00'te, ABD’de yüzlerce Colombia Üniversitesi öğrencisi kampüsün ana bahçesinde bir "Gazze Dayanışma Kampı" kurdu. Öğrenciler, Üniversite İsrail'den çekilene kadar burada kalacaklarını duyurdular.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla çocuklardan “güvenlik”, “istihbarat” ve “gizli ajan” kelimelerini resimle ya da mektupla kağıda dökmelerini istedi.
Mücadeleci 10 Sendika bir araya gelerek 1 Mayıs'ta Taksim'de buluşma çağrısında bulundu. Yıllardır işçi ve emekçilere yasaklanan Taksim Meydanı'nı için "Geri alacağız, Taksim bizimdir” denildi.
“Öldürmenin pek çok yolu vardır. Karnına bıçak saplamak, ekmeğini elinden almak, hastalığını iyileştirmemek, kötü koşullarda yaşatmak, ölesiye çalıştırmak, intihara sürüklemek, savaşa yollamak vs... devletimizde bunların pek azı yasaklanmıştır.”...
Siyasette kimi adımlar, hasmı kavga meydanına davet etmek anlamına gelir. Bir kez gündeme geldi mi, ne bu daveti yapan geri dönebilir, ne kavgaya çağrılan davete icabet etmekten geri durabilir. Zira her ikisi de kapışmadan yenilmek demektir. Kuşkusuz bunu yaratan, içinden geçilmekte olan koşullardır. Yoksa siyasette geri çekilmeyecek politika, söylem, hareket yoktur.
Dinci faşist iktidar sendikalarla, odalarla, barolarla hep kavgalıydı. Onları güçten düşürmek, bölmek, işlevsizleştirmek ve sindirmek için eline geçirdiği her fırsatı sonuna kadar kullandı. (Kim bilir, belki bunda Reis’in eski kankası ElBeşir’in hazin sonunda Sudan Meslek Odaları Birliği’nin son derece etkin rol oynaması da etkili olmuştur!)
TBB’nin başındaki dedesinin torunu süzme faşistin aktif desteğiyle, baroları kavga meydanına davet etti RTE. Besbelli seçmece yeşil pasaport dağıtma rüşveti hiçbir işe yaramamıştı. Barolar önce başkanların Ankara yürüyüşü ile cevap verdi davete. Saray geri adım atmadı. Barolar da. İkinci adım bugünkü Ankara mitingi idi. Devlet ricali başkent valisini sürdü sahaya. Miting yasaklandı. Korona gerekçesiyle!!!
Tüm engellemelere rağmen Ankara’ya ulaştı avukatlar. Meclise yürümek istedi. Polisin saldırısıyla karşılaştı. Gezi’yi çağrıştırırcasına forum yaptı avukatlar. Oturma eylemi kararı aldılar. Bu arada “hükümet ulağı” Feyzioğlu (bir rivayete göre TBB başkanı olur kendisi!) baro başkanlarını mecliste pazarlık yapmaya çağırdı yine. Bunu bu faşistin kişisel tavrı olarak değil, hasmın (hükümetin) tutumu olarak görmek gerek. Eylemci avukatlar sık sık bu zatı istifaya davet ederek ağzının payını verdiler.
Hükümet hazırlanan tasarıyı yasalaştırma yönünde komisyon görüşmelerine devam ediyor. Avukatlar da “yasa tasarısı geri çekilinceye kadar Ankara Adliyesi önünde oturma eylemi yapacak”larını ilan ediyor. “Biat etmeyeceğiz”, “sabaha kadar buradayız” mesajları gönderen avukatların etrafındaki polis barikatları daraltılmaya başlandı. Halay çeken avukatlarsa “Bu daha başlangıç, mücadele devam” sloganı attı.
Çarpışmanın bu aşaması karşılıklı irade sınaması şeklinde. Avukat eyleminin belirli bir süre devam etmesi halinde toplumun değişik kesimlerinden güçlü destekler alacakları aşikar. Şimdiden emek cephesinin değişik kesimlerinden destek açıklamaları yükseliyor. Eylem, başlı başına mücadele birliğini sağlama potansiyeline sahip ve bu açığa çıkmaya başladı bile. Bu yüzden sermaye iktidarı bu eylemin devam etmesine göz yummayacak. Bir şekilde kısa sürede sona ermesi için değişik adımlar atacaktır.
Bu arada kapışmanın tozu dumanı arasında dinci faşizm, Reis’in ağzından bugün “İstanbul Sözleşmesi”ni de yürürlükten kaldırma hedefini duyurdu. Böylece kadın düşmanı özünü bir kez daha göstermiş oldu.
Sermaye sınıfı için bu bir varlık yokluk savaşı. Geri vites yok. Ülke “kim kimi” sorusunun çözüme kavuşacağı aşamaya hızla yaklaşıyor. Ankara’da sürmekte olan eylem, bunun önemli aşamalarından birini teşkil ediyor.