Yazdır

Canım yoldaşım,

Sensiz ilk newrozu, ilk mitingi geride bıraktık. Yürüyüş boyunca o gür sesin kulağımdan gitmedi. Denizlerin bayrağını göğe yükselten kime baktıysam sen oldun. Ne güzelmiş seninle yürümek, şimdi daha iyi anlıyorum. Nasıl da güvende ve güçlü hissederdim seninle yürürken.

Elbet dolar düşen yoldaşların yeri. Dolmalı da. Ama nasıl da kocaman bir boşluk bıraktın, nasıl bir acı bilemeyeceksin hiçbir zaman. Ölümsüzleşen her yoldaş derin bir sızı bırakıyor yüreğimize. Hem de ne sızı… Tam geçti artık deyip gevşemeye başlayacakken, birden kendini hatırlatan bir sızı. Yok öyle rahatlamak arkadaş kendine gel, kavga devam ediyor dercesine.

Ölümsüzleşen her yoldaş büyütür geride kalanları. Heybesindeki yapılacakları koyuverir seninkine hızlıca. Hoşçakal demeden, aceleyle gider. Sarılıp sıcaklığını hissedememenin burukluğuyla yürürsün arkana bakmadan. Biraz daha pişirir, olgunlaştırır bu ayrılıklar seni. Senin gidişin de böyle oldu. Derin bir sızı bıraktın bize. Büyüttün bizi ayrılığınla.

Dersleri kaynatmamıza izin vermezdin. Yine de her ders şansımızı denerdik. Ne derste, ne yürüyüşte, ne de herhangi bir etkinlikte ciddiyetten ödün vermezdin. Ama ne de çok gülerdin yoldaşlarına aşkla…

2010 yılı 1 Mayısı bitiminde Rumelihan’da toplanmıştık. Herkesin özgüveni dorukta, tüm gözler ışıl ışıldı. 18 yıllık kavganın ardından yeniden kazanmıştık Taksim’i ve özgürce yürümüştük hep beraber. Kürsüye çıktın ve duygu dolu yüreğinden dökülmeye başladı kelimeler. Tıpkı tutamadığın gözyaşların gibi. “Ben bugün o meydanda Aysun’u, Sibel’i ve diğer ölümsüzleşen yoldaşlarımı gördüm” demiştin gözün yaşlı, sesin titreyerek ama gururlu. İşte bugünden gayrı biz geride kalanlar, seni de göreceğiz kavgamızın tüm meydanlarında.

Seni toprağa verirken ciğerlerim parçalanırcasına bağırmak istedim, “seni çok seviyorum Vefa” diye. Bir yoldaşımızı toprağa verirken Nazım’ın “Sıradakinin ölümünü” okumuştun o inançlı ve yoldaş sesinle. Ben de sana bununla veda etmek istiyorum.

Seni çok seviyorum Vefa.

Yoldaşın

O, ne önde

ne arkada

sırada

sıramızdaydı..

Ve yanındakinin kanlı başı onun omzuna eğilince

ona sıra gelince

sayısını saydı…

Söz istemez.

Yaşlı göz istemez.

Çelenk melenk lazım değil..

SUSUN.

SIRA NEFERİ UYUSUN…