Yazdır

Dinci faşizmin “reform serüveni” buraya kadar. Birkaç gün bile sürmedi “heyecanı”! Yazılarında Cumhur İttifakı'nın bittiğini ilan edenler daha son noktayı koymamışlardı ki, RTE bir kez daha hepsini ters köşeye yatırdı.

AKP’nin çeşitli illerdeki kongrelerine canlı bağlantıyla katılan RTE, aynen şu ifadeleri kullandı: “Bizim ne dediğimiz, nerede durduğumuz, nereye gittiğimiz bellidir ve istikametimizde en küçük bir değişiklik yoktur. Gezi olaylarının finansörü olanlarla, Kavalalarla hiçbir zaman bir arada olamayız. Son günlerde bizimle asla ilgisi olmayan, kimi bireysel açıklamalar ile reform gündemimize yaptığımız vurgular bahane edilerek yeni bir fitne ateşi yakılmaya çalışıldığını görüyoruz. Cumhur İttifakı'nı kurarken de samimiydik. Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası mücadelemizi, nice sınamaları başarıyla geçerek bugünlere gelen Cumhur İttifakı'nın çatısı altında bütün bu adımları yürütüyoruz. Sayın Bahçeli'ye ve tüm MHP camiasına, 15 Temmuz darbe girişimi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi başta olmak üzere ülkenin ve milletin menfaatine olan her hususta yanımızda bulundukları için bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. İnşallah hep birlikte daha yapacak çok işimiz, hayata geçirecek çok politikamız var.”

“Bizimle asla ilgisi olmayan kimi bireysel açıklamalar”ın sahibi, “özgül ağırlık” Bülent Arınç ve “devletin has adamı” Cemil Çiçek’ten başkası değil. İkisi de Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi! Haliyle “bireysel açıklamalar” meselesini geçiniz bir kalem. Bu kısmın hiçbir hükmü yok.

Olan şey şudur. Dinci faşist iktidar ve devlet içinde devrime karşı izlenecek yöntem konusunda ne bir bütünlük var, ne bir esneklik. Eski yöntemlerin kesinlikle işe yaramadığı ve bir şekilde değiştirilmeleri gerektiği bir dönemde bile bunu yapabilecek beceri ve esneklikten yoksundur dinci faşizm. Bu, kelimenin gerçek anlamında bir çözülme ve dağılma belirtisidir.

Reform kelimesinin kendisi bile, uzlaşmacı kesimlerde bir “acaba” yaratmıştı. Dinci faşist iktidara ve onun başındaki zata güven kalmadıysa da ortada, yine de bir “acaba” sorusu belirdi kafalarda. “Hızla ittifak değiştirme ustası” RTE’nin MHP ile ittifakı bitirmeye karar verdiği, iktisadi ve siyasi durumun bu manevrayı zorunlu kıldığı görüşü hızla dolaşıma sokuldu. Bir anda bir “umut” yaratıldı. “Arınç ve Çiçek’in Erdoğan'dan habersiz bu açıklamaları yapamayacağı” varsayımı üzerine bina edildi bir dizi görüş. Üstelik daha bir gün önce RTE, “bizim yerimiz Avrupa” dememiş miydi? Uzlaşmacılar arasında bu tarz “inanmıyoruz ama...” şeklinde beliren umut, iki gün içinde boşa düşmüş oldu.

Koşulların devrimciliği böyle bir şey. Tüm “ara çözümler”, tüm “uzlaşma umutları” bizzat burjuvazinin kendisi tarafından geçersiz kılınıyor. Devrimci mücadelenin, zora dayalı devrimin önündeki bu tarz engeller bizzat sermaye sınıfının temsilcileri eliyle “temizleniyor”.

Birleşik Devrim Güçleri’nin haklı olarak dikkat çektikleri gibi: “Faşist iktidar çatırdamakta ve kendi içerisinde bir çöküş sürecine girmiş durumdadır. Onun çöküşünde devrimci güçlerin direnişini ve eylemlerin rolü büyüktür. Faşizme karşı gün mücadeleyi örgütleme devrimci eylemi örgütleme günüdür. Faşizmin anladığı tek dil devrimci eylemin dilidir.”

Mücadelenin her alanında devrimci eyleme başvurulmalıdır. Kurtuluşumuzun anahtarı orada.