Yazdır

Ben 3 yıldır aynı işyerinde çalışan fabrika işçisiyim, bu üç yılda yaşadıklarımı anlatayım size.

Ha, neden aynı yerde çalışıyorsun bu şartlar altında diye sorarsanız, sadece borçlarım yüzünden bir çok şeye katlanmak zorundayım. İki kızımla anneme bakmam ve kendimi toparlamam lazımdı. Gerçi hangi yere gitsem çalışma şartları hep aynı, sömürülüyoruz.

3 yıldır aynı yerde çalıştım, bizlere verilen maaş, asgeri ücret. Onun haricinde yol parası yok, AGİ'mizi patron cebe atıyor, iş olmadığı zamanlarda onu bile bizden kesiyor. O yetmezmiş gibi, pandemiden aldığımız parayı avans olarak yazdı, onu bile bizden kesti. 15 çalışacağımız yerde tam çalıştırdı, pandemi parasının üstünü vermesi gerekirken onun da üstüne yattı. Aldığımız asgari ücret yarıya düştü. Şikâyet ettiğimiz halde, gelenler hiç birşey yapmadan geri gittiler, hiç birşey olmamış gibi çalışmaya devam ettik. Devlet patrondan yana her zamanki gibi. Olan gene biz işçilere oluyor.

Çalışma saatlerimiz 12 saat ve öğle yemek saatimiz yarım saat. Korona değil de, patronların sömürüsünden öleceğiz. Zaten bunu yapmaları bizi açlığın en dibine itiyor bizi.

Ve sevgili patronum, oruç tuttuğunu söyledi, çay istemedi. Dedim, “abi o kadar hak yiyorsun, işçilerin haklarını. Oruç tutarak vicdanını böyle mi rahat ettireceksin. Benim olsun, diğer çalışanların ahı, senin boynuna bir ip gibi dolanacak ve biz işçilerin üzerinden kazandıklarını biz beduayla almayacağız. Sana karşı direnerek, bizden çaldığın haklarımızı bir gün gelecek söke söke geri alacağız. O gün gelecek, bu devran böyle dönmeyecek, sen de bunu böyle bil” dedim. Tabi bana kızgın bakışlarıyla baktı, ayrıldım yanından.

Biliyor musunuz, günlük 30 bine yakın para kazanan patronumuza zam dediğimiz zaman dediği kelime bize, “ben sizden daha mağdurum” oldu. İkinci söylediğimizde de aynı şeyi söyledi, ben de dedim, “kazandığın parayla sitede oturan sen, bense gecekonduda oturan. Sen kazandığın parayla eğlencelere giderken, biz evlerimize ekmek götürmek için çabalarken, sen lüks araba alırken biz minibüsle evimize yetişmeye çalışırken... Ama sen mağdursun öyle mi, haklısın. Hep siz mağdursunuz, biz zenginliğimize zenginlik katıyoruz. Biz suçluyuz, pardon” dedim.

Patron ve işçi ilişkilerimiz böyle. Onlar mağdur, biz mağdur olamıyoruz onların gözünde. Ama buna bir son vermek gerekiyor. Bunun ilk adımını 1 Mayıs'ta atalım ve bizim günümüzde Taksim'e gidelim!

Gazi Mahallesi'nden Mücadele Birliği Okuru Bir İşçi