Yazdır

Doğa Koleji öğretmenleriyle gündeme gelen özel okullar ve özel okullarda çalışan “işçi öğretmenler” meselesi çok uzun süredir tartışılan bir konu. Eğitimin özelleşme süreci, uzun süredir altı örülen, son yıllarda ise hız kazanan bir olgu.

Salt siyasi bir hesaplaşma gibi görünen dershanelerin kapatılması, aslında eğitimin özelleşmesi meselesindeki sıçramayı da beraberinde getirdi. Dershaneler kapandı demek yerine, “dönüştü” demek daha doğru olur. Çünkü o süreçte kapanan, sadece küçük çaplı işletmeler olan, az sayıda öğrenciye ve sermayeye sahip dershanelerdi. Daha büyük sermayelere sahip dershaneler ise özel okula dönüştüler. Bu dönüşümde en önemli rolü, devletin öğrenci başı verdiği para teşviki ve dönüşümde sağladığı kolaylıkları unutmamak lazım.

Velhasıl büyük balık yine küçük balığı yuttu. Bu süreçte özel okul sayılarında patlama yaşandı. Yaklaşık 4 yıl önce 6 bin 710 olan özel okul sayısı, aradan geçen sürede %74 artarak 11 bin 694'e çıktı. Bu okullara giden öğrenci sayısı ise 1 milyon 400 bini geçti. 2011-2012 eğitim öğretim yılında ilköğretim-ortaöğretim kademesinde 931 olan özel okul sayısı 2018 yılında 3 bin 487’ye, öğrenci sayısı ise 286 bin 972’den 555 bin 519’a çıktı. Özel ilköğretim (ilkokul+ortaokul) sayısı 4+4+4 öncesine göre %375, öğrenci sayısı ise %95 arttı.

Özel liselerde ise 2011-2012 yılında 885 olan okul sayısı 2018’de 2 bin 989’a, öğrenci sayısı ise 138 bin 164’ten 559 bin 838’e çıktı. Özel lise sayısı 4+4+4 öncesine göre %340, özel liseye giden öğrenci sayısı ise %400 arttı.

OECD ülkeleri arasında Meksika’nın ardından eğitime en az harcama yapan ülkenin Türkiye olduğu belirtilen rapora göre, OECD ülkelerinin ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde kamu kaynaklarından yapılan harcama %90’ının üzerinde olurken, bu rakam Türkiye’de yüzde %12'de kaldı. OECD ülkelerinin bir öğrenci için okul öncesi eğitimde 8 bin 759, ilköğretimde 8 bin 631, ortaöğretimde 10 bin 10 ve üniversitede 15 bin 656 dolar harcandığı ifade edilen raporda, “Türkiye’de okul öncesi eğitimde 2 bin 5, İlköğretimde bin 591, ortaöğretimde 2 bin 395 ve üniversitede 3 bin 736 dolar harcanmaktadır. Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasında kademeler bazında yapılan harcamalara yönelik farklılıklar azalmak bir yana giderek artmaktadır.

Yaşanan ekonomik kriz ve enflasyon nedeniyle 1 milyonun üzerindeki eğitim ve bilim emekçilerinin yaşam koşullarının her geçen gün kötüye gittiği ifade edilen rapora göre 1 ABD dolarının ortalama 1,56 TL olduğu 2009 yılında bin 302 TL aylık alan 9. derece 1. kademedeki bir öğretmen maaşıyla 835 ABD doları alabiliyorken, bugün aynı derece ve kademede 3 bin 895 TL alan bir öğretmenin dolar bazında aldığı maaş 683 ABD doları (1 $=5,70 TL) seviyesine indi. Son 10 yıl temel alındığında 9/1 derecedeki bir öğretmenin maaşındaki aylık kayıp, dolar bazında 152 ABD doları (866 TL) oldu.*

Bu yaşananlara bakıldığında özel ya da devlet okulu fark etmeksizin tüm öğretmenlerin giderek yoksullaştıkları aşikar. Tabii ki burada özel okullarda çalışan eğitim emekçilerine ayrı bir parantez açmak zorundayız. Onlar devlet okullarına kıyasla tamamen güvencesizler ve çok ağır şartlarda çok daha düşük ücretlerle çalışıyorlar. Bu öğretmenler hem kağıt üzerinde hem de yaşam koşullarıyla tamamen işçiler. Ve maalesef fazlasıyla da örgütsüzler. Sendikalarının da olmaması, zaten olması gereken komitelerde örgütlenme meselesini daha da elzem hale getiriyor.

Doğa Koleji öğretmenleriyle yeniden gündem olan öğretmenlerin özellikle de özel okullardaki yoğun sömürüsüne karşı çağrımızı tekrardan bıkmadan usanmadan yinelemeliyiz: Eğitim emekçileri, komitelerde örgütlenmeli ve emeğin iktidarı için mücadele etmeli. Yalnız değilsiniz, Devrimci Emekçi Komiteleri var. Gelin yan yana, omuz omuza mücadele edelim.

DEK (Devrimci Emekçi Komiteleri)


*Tüm veriler, Eğitim Sen’in 2019-2020 eğitim öğretim dönem başında yayınladığı ‘Eğitimin Durumu’ raporundan alınmıştır.