Yazdır

 Küçük burjuvazi bir yandan elindeki sermayeyi yitirerek işçileşme korkusuyla, bir yandan da ucundan tutunduğu sermaye dünyasında serpilip boy atma umuduyla yaşar her daim. Bu durum, küçük burjuvazide kendine has bir karakter ve düşünme tarzı oluşmasına neden olur.

Bu karakter ve düşünme biçimini çözümlediğimizde, bir çok ayırt edici özellik saptamak mümkündür. Tüm bu özellikleri tek bir ortak payda da toplamamız gerekse, şüphesiz ki bu, çelişki-tutarsızlık olur. Küçük burjuvazi, yaşayan çelişkinin ta kendisidir.

Tüm ömrünü, proleterleşme ile büyük burjuva olma arasında git gellerle geçirmek zorunda kalışı, küçük burjuvazinin duygu, düşünce, davranışlarının tutarsız-çelişkili olmasına neden olur. Bu durum, doğal olarak onun siyaset yapma tarzının ve siyasetinin de temel özelliklerinden biri haline gelir. Bu yüzden tutarsızlık-çelişki küçük burjuva devrimciliğinin alâmetifarikasıdır dersek, durumu abartmış olmayız.

Tutarsızlıklar-çelişkiler üzerine yükselen bir siyasal çizginin inandırıcılığı olmayacağı ise açıktır. Bu yüzden küçük burjuva devrimciliği çelişkiler-tutarsızlıklarla daha politik çizgisini gizleyebilmek için büyük bir gayret ortaya koyar. Strateji taktik ilişkisinden, mücadelede esas ve tali olanlardan bahseder bol bol; olmadı dünya devrim deneyimlerinin şahitliğine koşar, Marx’tan Lenin’e kadar başvurmadık kimseyi bırakmaz. Bağlamından koparıp koparmadığına bakmaksızın, işine yarayacak cümleler arar durur. Tüm çabasına rağmen bulamazsa uydurmaktan, çarpıtmaktan da geri durmaz. Devrimci kitlelerin, işçi ve emekçilerin sınıfsız-sömürüsüz bir yaşam mücadelelerinin yüzyıllık devasa birikimine hakim olmasının imkansızlığına sığınmaya çalışır.

Ama dedik ya, küçük burjuvazi yaşayan çelişkidir diye tüm can canlı laflara rağmen bu gerçekliğin kurbanı olmaktan kurtulamaz. Her adımında çelişkiye-tutarsızlığa düşme yıllar boyunca öylesine birikir ve devasa boyutlara varır ki, artık bunlar, süslü lafların ateşli söylevlerin arkasına gizlenemeyecek kadar büyük dağlar haline gelmiş olur. Ve kendi ayaklarına ha bire dolanıverir. Bir örnek.

Bir küçük burjuva siyasi hareket (ki aslında tümünün fikridir) Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu şöyle ifade ediyor.

“Kitlelerin hoşnutsuzluk ve öfkesinin dışa vurumu olan devrimci dalga/hareket, kurulan korku imparatorluğu nedeniyle geri çekilerek sindirilmiş durumdadır. Devrimci durum mevcut olmakla birlikte, devrimci dalgaya vuracak kadar uygun değildir. Zira kitleler faşist şiddetle bastırılıp sindirilmiş, korku altına alınarak özlemleri engellenmiştir.”

Yani ne diyor küçük burjuva devrimcimiz; devrimci durum var, lakin baskı o kadar yoğun ki kitleler sinmiş, dolayısıyla öfke ve hoşnutsuzluklarını dışa vuramıyorlar! Devrimci durumdan bahsedip, kitlelerin sinmişliğinden bahsetmek, başlı başına bir tutarsızlık. Ama işin bu yanında değiliz şimdi. Ortalama solun çelişki-tutarsızlıkta ulaştığı nokta bunun çok ötesinde. Bakın cümlenin devamını nasıl getiriyor.

“Dolayısıyla tespiti şöyle yapabiliriz; devrimci dalga düşük ve geri çekilmiş, buna bağlı olarak devrimci durumda eksiklikler barındıracak, tam uygun değildir”.

Nasıl ama!.. Bir önceki cümle “devrimci durum mevcuttur”, sonra aynı cümle içinde yeteri kadar “uygun değildir”, bir sonraki cümle “devrimci durum... ama uygun değildir”. Dedik ya küçük burjuvazi tepeden tırnağa tutarsızlıktır diye. Bakın, aynı cümlenin devamı nasıl:

“Buradan hareketle denilebilir ki, devrimci durum şartları esasta uygun olmakla birlikte, sübjektif şartlar itibariyle uygun şartlar mevcut değildir.”

Peki şimdi nasıl oldu? “Devrimci durum mevcuttur.”... “uygun değildir” ... “devrimci durum tam uygun değildir” ... “devrimci durum şartları esasta uygundur”... İnsanın içinden, hadi ne olur bir karar ver demek geliyor değil mi.

Tarih, kısa tarih halini alınca, küçük burjuvazinin de çelişkiden çelişkiye yuvarlanması bu kadar hızlı oluyor işte. Kendi kendini inkar etmesi için değil bir kaç ay geçmesi, bir kaç dakika geçmesi yetiyor da artıyor bile. Tek bir paragrafın içinde tüm bunları becerebiliyor.

Bu örneği niye verdik? Çünkü ortalama solun tutarsızlıkları o noktaya vardı ki, bunların anlaşılabilmesi için, marksist teorinin derinliğince bilinmesine ihtiyaç dahi olmadığını göstermek istedik. Sadece dikkat yeterli. Yazılanlara, söylenenlere, yapılanlara sadece dikkat etmek bile, birçok tutarsızlığın görülmesine fazlasıyla yetecektir. Başta işçi sınıfı olmak üzere, sınıfsız-sömürüsüz bir yaşam arzulayan herkes, amaçlarına ulaşmak istiyorlarsa, bu dikkati göstermeleri gerektiğini de bilmelidirler.

Küçük burjuva devrimciliğinin tutarsızlıklarını-çelişkilerini gizleyebilmek için başvurduğu en vahim yol ise, bilimsel sosyalizmin kurucularının, önderlerinin sözlerini çarpıtmak daha açık ifade ile değiştirmek. Bunu da somutlayalım. Fakat bu sefer, bu işi yapanın künyesini vermek gerekiyor. Çünkü burada yapılan bilinçli olarak Lenin’in sözlerinin değiştirilmesi. Dolayısıyla, yapanın adını başkalarını zan altında bırakmamak için anmak gerekiyor. Yeniden belirtelim, biz yapılan şeyi tanımlama derdinde değiliz. İsteyen istediği gibi tanımlasın. Bizi ilgilendiren, küçük burjuva anlayışın kendi tutarsızlığını saklamak için, işi hangi noktaya vardırabileceğini göstermek.

Lenin, Ekim Devriminin dördüncü yıldönümü üzerine bir makale kaleme alıyor. İnter Yayınlarından çıkan Seçme Eserler Cilt 6, Sayfa 517’de bu makale var. Orada şöyle bir cümle yer alıyor; “Bizim bu noktada marksizmi doğru bir şekilde değerlendirdiğimiz, dört yıl içinde bütünüyle ve tamamıyla doğrulanmıştır”.

Bu cümle Kızılbayrak tarafından önce şu hale getiriliyor: “Geride bıraktığımız dört yıl, bu konuda marksizmi doğru kavradığımızı, geçmiş devrimlerin tecrübelerini bütünüyle doğru değerlendirdiğimizi göstermiştir.”

Lenin’in kurduğu cümleden “bütünüyle ve tamamıyla” kısmının çıkarılması ile bambaşka anlama gelen bir cümle elde edilmiş. Nedenlerini, bu iki cümle arasındaki derin anlam farkını öğrenmek isteyenler, Taylan Işık’ın Reformizmin Eleştirisi kitabına bakabilir. Başta da dediğimiz gibi, biz işin bu yanı ile ilgili değiliz. Biz çok açık olan ve politik bir birikim de gerektirmeyen şeye dikkat çekmek istiyoruz. Alenen, açıktan yapılan şeye, sadece okur yazar olan birinin dahi fark edeceği şeye, Lenin’e ait olmayan bir siyasal belirlemenin ona aitmiş gibi gösterilmeye çalışılmasına dikkat çekmek istiyoruz.

Bu tahrifat dahi ortalama solcumuza yetmemiş olacak ki, aynı cümleyi kastederek, Lenin’in şöyle dediğini iddia ediyor: “Devrim temel noktalar üzerinden bizi doğruladı, bizim marksizmi doğru kavradığımızı gösterdi” Lenin böyle diyormuş!

Belli ki, Lenin’le anlaşamadığı yerler var, Lenin’e bütünüyle ve tamamıyla değil de temel noktalarda katılıyor ortalama solcumuz. Elbette olabilir. Lenin’in her söylediği mutlak doğrudur diye Bir şey olabilir mi? Olamaz. Biri çıkar yanlışlarını kanıtlar ve herkes bunu görür. Ama ortalama solcumuz tam bir küçük burjuva gibi davranıyor. Lenin’e açıktan karşı çıkmayı göze alamadığı için arkadan dolanıyor. Ve en kötü yola tenezzül ediyor: Siyasal değerlendirmelerinde tahrifat yapmaya. Ve yine görüldüğü üzere, bunu anlayabilmek için, okur yazar olmak yeter de artar. Sadece ve sadece sorgulayıcı olmak, Lenin böyle demiş mi diye, genel kabul gören bir kaynağa bakmak yeterli.

Başa dönerek tekrarlayalım. Küçük burjuva devrimciliği çelişkiler-tutarsızlıklar yumağıdır. İçinden geçtiğimiz iç-savaş sürecinin yoğunluğu, çelişkilerin-tutarsızlıkların alabildiğine yoğunlaşmasına neden oluyor. Ve bu herkes tarafından fark edilebilirlik durumu yaratıyor. Hiç şüphesiz ki leninistler bu tutarsızlıkları teşhir edip devrimci kitlelere göstermekle yükümlüdürler. Ama en az bunun kadar önemli olan bir yükümlülükleri daha vardır. Başta işçi sınıfı olmak üzere, devrim arzulayan herkese; amaçlarına ulaşmak istiyorsa, küçük burjuva devrimciliğinin farkına varıp tavır almak sorumluluğunun kendilerine ait olduğunu bilmelidir. Devrim yapacak bir halk ve devrime önderlik edecek olan proletarya, bu sorumluluğundan kaçınamaz, kaçınmamalıdır.

Bu sadece gerçek, tutarlı devrimci partinin etrafında toparlanıp bir devrim gücü yaratabilmek, toplumsal devrimi başarabilmek için değil, aynı zamanda zafer kazanan devrimin kazanımlarını koruyup geliştirmek ve nihai amaca yani sınıfsız sömürüsüz topluma varabilmek içinde gereklidir.

İ.Cevat Çetiner