Yazdır

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi üyesi avukatlar, 18 Mayıs tarihinde Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi, Dergili (Dêrto) Mahallesi Şanlıurfa Polis Özel Harekat ile PKK Gerillaları arasında çıkan çatışmanın hemen ardından olayın yaşandığı Dergili Mahallesi ile civar mahallelerde ve Bozova ilçesinde çok sayıda kişinin yaşadığı işkence ve gözaltı sürecine ilişkin incelemelerde bulunarak izlenimlerini ÇHD TV Stüdyosu'nda bugün yapılan basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaştı.

İSTANBUL -Urfa’nın Halfeti ilçesinde 18 Mayıs tarihinde yaşanan toplu gözaltı ve işkenceye ilişkin Dergili Köyü’ne Çağdaş Hukukçular Derneği’nin şubelerinden avukatların oluşturduğu bir heyetle ziyaret düzenlendi.
Hem işkence gören mahalle halkıyla görüşmek hem de meslektaşlarıyla dayanışmada bulunmak üzere Halfeti'ye giden ÇHD İstanbul Şubesi avukatlarından bir kısmı dayanışma için Halfeti'de kalırken ÇHD İstanbul Şubesi Başkanı Avukat Gökmen Yeşil, ÇHD İstanbul Şubesi üyeleri Avukat Tamer Doğan ve Avukat Emre Erdal yaptıkları inceleme ve görüşmelere ilişkin ÇHD istanbul Şubesi TV Stüdyosu'nda bir basın toplantısı düzenleyerek ön raporu kamuoyuyla paylaştı.
İlk olarak söz alan Avukat Emre Erdal, Halfeti’de yaşananlara görüşmeler ve izlenimlerinden oluşan ön raporu aktardı.

"Meslektaşlarımızın Tartaklanarak Tehditler Aldıklarını Öğrendik"
Urfa Baro Başkanı ve şüpheli müdafileri ile yapılan görüşmelerde savunma görevini yaparken meslektaşlarının büyük engellerle karışlaştıklarını ve yer yer meslektaşlarımızın tartaklandıkları bilgisini aldıkklarını aktaran Erdal, "Meslektaşlarımızın işkenceye karşı yürüttükleri mücadele sırasında çeşitli tehditler aldıkları, vatandaşlara avukatlarınıza da sıra gelecek gibi sistematik bir şekilde tehditlere maruz kaldıkları gözlemlenmiştir" dedi.

"Savcılık İşkenceyi Zapta Geçmedi Yeniden Gözaltı Tehdidinde Bulunuldu"
Halfeti'deki avukatlara dosyada gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle, dosyadaki sağlık raporları verilmediğini, ve bu tutum nedeniyle de savcılığın mevzuata aykırı hareket etmekte olduğunu belirten Erdal, "Mağdurlara yönelik işkencede kadınlara ve erkeklere cinsel bölgelerinden elektrik verildiği, dayak izlerinin aşırı belirgin olduğu, hakaret ve küfürlerin edildiği, erkeklerin eşleri ve aileleri üzerinden tehdit aldıkları tespit edilmiştir" dedi.
Avukat Emre Erdal, belirgin işkence izlerine rağmen savcılık tarafından işkencelerin zapta geçirilmemiş olduğunu, ifade alma esnasında işkenceyi beyan edenlerin yeniden gözaltına gönderileceği şeklinde bir yol izlendiğini, kolluk kuvvetlerince şüphelilere işkenceye uğramadıkları, avukatları tarafından manipüle edildiği yönünde beyanda bulunmaları için ısrar edildiği bilgisini aktardı.

"İşkence İzlerine Rağmen Adli Tıp'a Sevk Edilmediler"
Serbest bırakılan ve tutuklanan şüphelilerin belirgin işkence izlerine rağmen Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmediklerini ve işkencenin üzerinin savcılık tarafından örtülmeye çalışılmakta olduğunu ifade eden Erdal, "Kamu görevlerilerine işkencenin insanlık onuruna karşı bir suç olduğunu, zamanaşımı olmadığını hatırlatmak isteriz" dedi.
Olayın yaşandığı Derto köyündeki incelemeleri Urfa Barosu İnsan Hakları Merkezi, Gaziantep Barosu İnsan Hakları Merkezi, İnsan Hakları Derneği Urfa Şubesi, Hak İnsiyatifi Antep ve Urfa şubeleri ile birlikte gerçekleştirdiklerini aktaran Erdal, köy girişinde Jandarma Özel Hareket ve Polis Özel Hareket tarafından ağır silahlar ile yollarının kesildiğini, sürekli olarak video kaydına alındıklarını ve GBT yapılmak istendiğini, GBT yapılmasını kabul etmedikleri için sadece isimlerinin alındığını söyledi.

"Köydeki Her Evin Bahçesine Asker Yığınağı"
Köyde yaşayan işkence mağduru ailelerden edindikleri bilgilere göre; olay gecesi yaklaşık 1000 tane güvenlik gücü mensubunun köyde olduğunu ve her evin bahçesine askerlerin yığınak yaptığını öğrendiklerini, köyde yaşayan kişiye ait bir evin bahçesinde kurumuş kan lekelerinin olduğunu gözlemlendiklerini ve fotoğrafladıklarını aktaran Erdal, "İşkence mağdurlarının saatlerce evin bahçesinde ters kelepçe yapılarak tutulduğu ve sürekli darp edilerek yaklaşık 6-7 saat kanlar içinde bekletildiğini ve bir işkence mağdurunun bilinci kaybettiği" şeklinde bilgilere ulaştıklarını söyledi.
Av. Emre Erdal, çatışmanın yaşandığı iddia edilen eve incelenmeye gidilirken köy içerinde sivil ve resmi kolluk kuvvetleri tarafından sürekli olarak takip edildiklerini, görüşmelerini ve incelemelerini bitirdikten sonra köyden hareket ettiğiklerinde ise yakın mesafeden siyah araçlarca Urfa’ya kadar takip edildikleri bilgisini de paylaştı.

"Halfeti'dek Avukat Arkadaşlarımız Tehdit Altında"
Ön raporun açıklanmasının ardından söz alan avukat Tamer Doğan, bölgede görev yapan avukatların tehdit altında olduğuna dikkat çekerek Türkiye’deki tüm barolardan avukatların buna ilişkin Urfa'daki meslektaşlarıyla dayanışmada bulunmak üzere harekete geçmeleri gerektiğini belirtti.

"Kürdistan'da Uygulanan İşkencenin Batıda Kamuoyuna Yansıması İstenmiyor"
Doğan, “Kürdistan’ın bir bölgesinde gerçekleştirilen, 2015 yılından beri sistematik olrak uygulanan bir işkence sürecinden bahsediyoruz. Tesadüf eseri sosyal medyada yere ters kelepçeli olarak yere yatırılan insanların fotoğraflarının ortaya çıkardığı işkenceden söz ediyoruz. Bu, buranın rutinine dönüşmüş durumda. İstanbul’dan bir heyetin oraya gidiyor olması çok önemli. Gerek Urfa Barosu gerek Urfa Barosu’na bağlı avukatlar gerekse de devletin aldığı önlemler açısından bu böyleydi. Batı’dan doğru bu işin kamuoyuna yansıtılması istenmiyor" dedi.

"Çok Yakında Meslektaşlarımızın Başına Bir Şey Gelebilir"
Av. Tamer Doğan, bu yoğun baskının sadece işkence mağduru köylüler üzerinde değil, avukatlar üzerinde de ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurgulayarak,baroların "Bu bizi ne ilgilendirir?" diye düşünebileceklerini fakat tehdit altında olan Urfa ve Halfeti'deki avukatların başına çok yakında bir şey gelebileceğini çünkü oradaki avukatların devletin tüm engelleme girişimlerine rağmen batıda gündeme getirmeyi başardıklarını, işkenceyi engellemeye çalıştıklarına dikkat çekti.

"Filistin Askısı, Elektrik, Darp ve Tecvüz Tehditleri"
Doğan Halfeti'da yaşanan işkence ve tehditleri; "elektrik verme, Filsitin askısı, yoğun darp, tehdit, tecavüz tehdidi. Buna benzer işkenceler bir yana erkekleri eşleri üzerinden tehdit etme var. Bu insanların başına ne geleceğini bilmediğimiz için isimlerini dahi açıklayamıyoruz. Ama kadınların eşleriyle bir odaya kapatıldıklarını ve bir ev rahat bir yaşam vaadinde bulunulduğunu söyleyerek ifadeye zorladıklarını öğrendik. Tutuklanmadan bir gün öncesinde bile işkence yapıldığını öğrenmiş bulunuyoruz" şeklinde aktardı.

"Kafasında Zımbalarla Dikiş Olana Sağlam Raporu"
Bir kadının günde üç kez işkenceye çıkarıldığını, kolunu artık kullanamadığını, artık en ufak bir kapı sesinde çığlık atmaya başladıklarını öğrendilerini, kafasında zımbalarla dikiş olan insanlara sağlam raporu verildiğini aktaran Doğan, "Bir an önce tutuklu/tutuksuz hala izlerini taşıyan işkence mağdurlarının Adli Tıp’a sevki yapılmalıdır. Barolara düşen iş, bizim meslektaşlarımız olmayan bir işkenceyi varmış gibi göstermekle itham ediliyor. Bizim meslektaşlarımızın üzerinde bir tehdit var. Her an onlara bir şey olma endişesi yaşıyoruz” dedi.

"Hiç Bir Yerde İşkencesiz Gözaltı Yok!"
ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil ise sözlerine gözaltılar ve işkence üzerine yaşananlara değindi.
“İşkence ve kötü muamele rutin hale gelmiş durumda. Son yıllarda Urfa’da yaşananları göz önüne aldığımızda buranın bir proje şehir olduğunu söyleyebiliriz" diyen Yeşil, yeni yayınlanan Yargı Strateji Belgesi'ni hatırlatarak, Bu raporda “işkenceye sıfır tolerans” denildiğini fakat yoğun şekilde gözaltı takibi yapan hukukçular olarak "İşkencesiz gözaltı neredeyse sıfırdır. Bu sadece siyasi dosyalarda değil; her tip dosyada biz bunları görüyoruz. CMK kapsamında gittiğimiz dosyalarda görüyoruz” diyerek gözaltındaki işkencelerin rutin hale gelmiş olduğunu vurguladı.
Yeşil, sözlerini “5-10 yıl sonra yeni Ayhan Çarkınlar ortaya çıkacak. Bugün bu işkenceyi görenler, bunun acısını yaşamaya devam edecekler. İşkence talimatı verenleri gidin yargıya bildirin, kim işkence yaptıysa mutlaka yargı karşısına çıkacaktır” ifadeleriyle sonlandırdı.