Yazdır

Torbacı hükümet”, malum, Meclis’e bir torba yasa tasarısı daha göndermişti. Esnek çalışma ve kıdem tazminatının gasp edilmesi dahil, işçilere dönük yoğun saldırı barındırıyordu. İşçiler, haklı olarak tepki gösterdiler. Seslerini yükselttiler. Nihayetinde bir kısım yasa torbadan geri çıkarıldı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, kendisini Fettullah’ın yanındaki süklüm püklüm fotoğrafından hatırlar camia, “iş dünyası” diye kibarlaştırdıkları patronlar topluluğu ile yapılan bir toplantı esnasında bu bazı yasaların geri çekilmesi meselesine getirdi lafı. “İş dünyasının talebiyle getirilen düzenlemelere ilişkin işçi kesiminin çok yoğun ses çıkardığı dönemde iş dünyasının sessiz kaldığı” eleştirisi yaptı bakan.

İki noktaya dikkat. Birincisi, torbadaki o hükümlerin “iş dünyasının talebiyle” yani patronların isteğiyle yapıldığı. İkincisi, “işçi kesiminin çok yoğun ses çıkardığı”, bu yüzden yasaları geri çekmek zorunda kaldıkları. Tabii patronlara da sitem ediyor bakan: “sessiz kaldınız”!

Patron örgütleri “işlerini yürütecek ortak komite” olan hükümete bu tür işler için ihtiyaç duyar, neden doğrudan “seslerini yükseltsin”! Bu cemaatçi durumu henüz anlamamış besbelli.

Sanayi Bakanı böylece hükümetin işlev ve görevini en ufak bir dolayıma ihtiyaç duymadan, apaçık söyleyivermiş. Bu “açık sözlülüğü”, en başta patronlar olmak üzere, bir dizi çevrenin pek hoşuna gitmeyecektir.

Gerçi aynı toplantıda RTE, “Yatırım için yer sıkıntısı yok. Nerede uygun yer bulursak tahsis ederiz” diyerek tüm imkanları patronların ayaklarına sereceklerini dile getirmekten çekinmiyordu. Ama nihayetinde bu, “yatırım” konusunda sağlanacak “kolaylıklar” meselesi. Sonuçta işin ucunda istihdam var, “işçilere ekmek vermek” meselesi var! Varank ise işçilere karşı olan yasanın bizzat patronların isteğiyle hazırlandığını ve buna rağmen “işçi kesiminin çok yoğun ses çıkardığı dönemde iş dünyasının sessiz kaldığı”nı söyleyerek, fazla “açık sözlü” davranıyor!

Çiçeği taze bakan Elvan da aynı toplantıda “iş dünyasıyla birlikte çalışma yapma” sözü vermiş. Sınıf niteliğini bu kadar net ve dolayımsız ifade eden hükümet zor bulunur doğrusu! Patronlar, hükümetin kendi “ortak komiteleri” olduğunu bilinciyle talep listesini sunuyorlar hükümete. Listede yok yok. Hele “vergi kaçakçılığının affı” anlamına gelecek taleple tüy dikiyorlar resmen!

Bakanın da itiraf ettiği gibi, işçiler başta kıdem tazminatları olmak üzere emeğe saldırı anlamına gelen bu torbaya karşı seslerini yükselttiler. Henüz yeri göğü birbirine katmadılarsa da, sendikalar üzerinden seslerini yükselttiler. Ufak adımlarla sokaklara çıktılar. Tepkileri buzdağının görünen kısmıydı sadece. Hükümet bunu gördü ve tepki çeken maddeleri apar topar torbadan geri çekti.

Hükümet, üst perdeden “milletin temsilcisi” olduğunu ilan edip duruyor. Sadece bu olay bile bu “millet” denen şeyin ne olduğunu anlatmaya yetiyor. İşçi sınıfı bu “millet” tanımının içinde yoktur. Millet ve “milli çıkarlar” denen şey, tastamam sermayenin, patronların çıkarlarıdır. Hem de dolayımsız , çıplak çıkarları. TOBB toplantısı, bu gerçeğin bir kez daha dost düşman herkese ilan edilmesidir.